Menü

Kocaman Bir Yürek...


09 Kasım 2002 - Zeynep Oral -

Ne zaman bir kavak ağcı görsem... O kavak ağacının yapraklarını, rüzgarda titreşirken , pır pır ederken görsem ... Hele, hele bir de gün ışığının o titreşen yaprakları okşayıp geçtiğini görsem ... Müştak gelir yerleşir gözlerime. Çünkü kavakların gelin olduğunu, yapraklarında telli duvaklı ışıklar taşıdıklarını ilk önce , (çok önce) ondan duymuştum.

“... Ve bir gelin kavak / Yapraklarında teli ışıklar / Naz bilmeden kendini güne veriyor.” Müştak Erenus. (1915- 2002) Bir parantez daha kapandı ve benim çocukluk günlerimdeki kanatlarımdan biri daha kırıldı. Müştak Erenus’u şair olarak tanımadan önce, annemin babamın arkadaşı olarak tanıdım. Doğrusu kimselere benzemeyen bir arkadaştı. Koskoca bir ziyafette ayağa kalkıp , “Şimdi size bir şiir okuyacağım” deyip “ Yiyin efendiler yiyin, bu iştah veren sofra sizin / doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!” diye Tevfik Fikret’in ünlü şiirini baştan sona okumasını nasıl unutabilirim! Davet sahibinin yüzünü görmeliydiniz! Palas pandıras ziyafeti terk ettik!

Çocuktum, ya da çocukluktan yeni çıkmıştım, daha şiire sevdalanmadan önceydi: Yalnız kendi yazdıklarını değil, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın , Bedri Rahmi’nin , ama en çok Nazım Hikmet’in şiirlerini okurdu bize... Deli gençlik günlerimde ise, evde isyan bayrağı açtık mı, ablam ya da ben sığınmak için Müştak’lara koşardık...
Müştak Erenus (1915-2002) Kapandı parantez, geriye nice anılar, dostluklar ve “Şiirler”, “Duyuru”, “Ölmeye Vakit Yok”, “Çağırın Gidenleri”, “Sermaye Destanı”, “Taşlı Yazılar”, “Önce Umut Vardı”, “Kör Beyazı Sordu” adlı kitapları kaldı. Uzun yıllar avukatlık yaptı ama şiirden hiç kopmadı. Şiir için , bir yazısında, “Ömrümü adadığım bu renkli çile... Türkçemin efendisi... Aydınlık pencerem, güzelim.” diyordu.

Tüm sanatlarla içli dışlıydı. Müzik, tiyatro, sinema, plastik sanatlar... Renklerle ve seslerle yaşadı. Şiir kitaplarında , şiirlerine Avni Arbaş, Rasin gibi dostların resimlerinin eşlik etmesi boşuna değil... “Ölmeye vakit yok” kitabının kapağından ayırmıyorum gözlerimi: Oğlu Ali Erenus’un çizdiği bir resim. Ali ,5-6 yaşlarında olmalı bu resmi çizdiğinde. Rengarenk: Sarı gökyüzünde kırmızı bir güneş altında , masmavi sulara açılmış cıvıl cıvıl bir yelkenli, içinde iki kişi... Bu resim nasıl da yaraşıyor Müştak Erenus’a!

Kocaman yüreği , hep engin denizlere açılmaya, dalgaları aşmaya hazırdı. Güneşin sıcağını da ,öfkesini de içinde büyüttü. Yağmuru, çiçek kuşanmış ağaçları, dutu, narı, birbirine dolanmış zeytin ağaçlarını, gelin telli kavakları , gelincikleri, toprağa yürüyen suyu, suya vuran ışığı sevdi. Ama en çok insanları, hele hele çocukları sevdi. “Ey peşinden ömrümü koşturduğum insan sevgisi. Tut yine elimden böyle . Gidelim daha ötelere .” Daha güzel , daha aydınlık bir gelecek umudunu hiç yitirmedi. Haksızlığa direnmek , insan olma, aydın olma, şair olmanın gereğiydi onun için.

İnsanın insanı sömürmediği, eşitlikçi, paylaşımcı , barışçı bir dünya özlemiyle yaşadı ve şiirlerini yazdı.
“Ölmeye Vakit yok” şiirinde şöyle diyordu:
“İnanmak gerekir güne./ Bütün dertleriyle dün./ Durmayın çaba getirin güne.//
İnsanlar güzeldir./ İnsanlar iyidir./ İnsanlar güçlüdür./ İnanmak gerekir güne.//
Kocaman bir yürek taşıdım getirdim / Bütün umacılardan korkusuz / gelinlerden güzel/ Sınırlardan üste/ Tüm bayraklardan renkli/ Yaşamın temel direği/ İnanmak gerekir güne.//
Gelincikler toprakta gelindir./ İnsanın umudu insanda./ Gerçek korkmadan soyunur / Güzelim güneş alnında.//
Kocaman bir yürek taşıdım getirdim / Tüm bayraklardan renkli / Peter Con Pietro Petrovna / Ali.”
Her şey için sağ ol Müştak.

9 Kasım 2002

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.