Menü

Kıbrıs’da Kadınların Çabası…


08 Ekim 2005 - Zeynep Oral -

Toplantı masasının çevresinde söz alan kadınlara bakıyorum... Dinleyici sıralarını dolduran kadınlara bakıyorum… Onları dinliyorum…Onları izliyorum… Onlara sesleniyorum… Hangisi Türk , hangisi Yunanlı, hangisi Kıbrıs’ın Türk kesiminden, hangisi Kıbrıs’ın Rum kesiminden ???

Hangisi “bizden”, hangisi “öteki”? Bilmiyorum.

İnanın, ayırd etmek olanaksız… “Bizden” ve “öteki” kavramlarının yok olduğu bir toplantı bu.

Kıbrıs’ta, ara bölgedeyiz, yeşil hatta, ne Türk, ne Rum olmayan, tellerle, barikatlarla ayrılmış ‘’tarafsız” bölgede… 3 Ekim arifesinde, belirsizliğin egemen olduğu günlerdeyiz.

“Biz” dediğim, Türkiye ve Yunanistan’dan çeşitli Sivil Toplum Kuruluşlarından , hemen Kardak krizinin sonrasında kurduğumuz “WINPEACE” (Barış İçin Kadın Girişimi’nden) kadınlar… İlk kez Kıbrıs’da toplanıyoruz. İstek , çağrı onlardan geldi. Kuzeydeki KAYAD (Kadından Yaşama Destek ) ve Güneydeki “Barış Merkezi” kuruluşlarından.

Buluşmamızın amacı, hem deneyimlerimizi ve gerçekleştirdiğimiz projeleri, hem de iki ülkenin öğretim müfredatlarına sokmaya çalıştığımız ‘’Barış Eğitimi” ni paylaşmaktı.

“Kıbrıslı” olmak

Kıbrıs, tarih boyunca kah farklı toplumların bir arada mutlu yaşadığı kah kıyımlar, ölümler, çatışmalarla şiddet sarmalında bunalmış bir ada. Stratejik önemi nedeniyle politik güçler tarafından bir satranç tahtası olarak kullanılmış…

Toplantıya katılan ya da izleyen iki kesimin kadınları, dikkat ettim, “Kıbrıslı Türk”, “Kıbrıslı Rum” yerine “Güneydenim”, “Kuzeydenim” ya da “Türkçe konuşan Kıbrıslı” / “Yunanca konuşan Kıbrıslı “ gibi tanımlamalar kullanmayı yeğliyorlar.

Her iki kesimden kadınların, “okullarda, çocuklarımıza, ‘Ana vatanlar’ yani Türkiye ve Yunanistan üzerine çok şey öğretiliyor , ama yavru vatandan olmak, ’ Kıbrıslı olmak üzerine bir şey öğretilmiyor’’ yakınmaları yeterince açık sanıyorum.

Güneyden katılan kadınların birçoğu referandumda “Hayır” çıkmasının düş kırıklığını, utancını, umutsuzluğunu yaşıyor , kendi politikacılarını referandum öncesi yalan söylemekle suçluyordu ve bölünme endişesini taşıyordu. (“Evet’ derseniz tüm adayı Türkler alacak; ‘Evet ‘derseniz hepinizden işlerinizden olursunuz ‘ propagandası çok etkilli olmuş Güney’de.)

Kuzeyden katılanların ise haklı yakınmaları “ Dünya için biz yokuz. Adımız yok, sesimiz yok, masada yokuz, görüşmelerde yokuz, hiçbir yerde yokuz” diye başlayan; AB’nin, ABD’nin verdiği sözleri yerine getirmemesiyle süren ; hatta kimi zaman “Türkiye bile bizi kullanıyor” a varan, aldatılmışlık duygusuyla özetlenebilir. 3 Ekimden önceydi ve tüm yukarıdaki bu sözlere karşın, yine de Türkiye’nin AB müzakerelerine başlaması gerektiğini savunuyorlardı, bunun kendi şanslarını arttıracağına inanıyorlardı.

Gençler

Kadın toplantısı ama , özellikle Türk kesiminden kız erkek gençlerle konuşma fırsatını da buluyorum. Başlıca sorunları işsizlik. Malum Türkiye’den Kıbrıs’a pasaportsuz, vizesiz geçiliyor.

“Türkiye’de ne kadar işsiz varsa, buraya gelip, sokakta, parkta barakada yatıp kalkarak, normal ücretin dörtte bir karşılığına iş buluyor, aldığı parayı Türkiye’ye köyüne yolluyor. Kıbrıslı üniversite mezunları , harika eğitimli gençler ise Rum kesinmine geçip, şoförlük yapıyor” diyorlar…

Bu durumda gençlerin çoğu, çareyi Kıbrıs’dan kaçmakta buluyor.

İki toplum arasında barış kültürünü geliştirmeye çalışan kimi gençler , kuzeyde kışkırtılan milliyetçilik akımlarından yakınırken , “Rum gençlerden çok bizimkilerden korkuyoruz” derlerken, kimi de ‘’Türkiye’de tabular yıkıldıkça, burada da yıkılıyor, ne de olsa bir gelişme var ” diye daha umutlu bakıyor geleceğe.

“Barış Kültürü”

Kuzeydeki KAYAD olsun, Güneydeki “Barış Merkezi” olsun, onların yanı sıra çeşitli sivil toplum kuruluşları da adada barış kültürünü geliştirmek için kolları sıvamışlar. Başarılı ortak çalışmalar sürdürüyorlar. Başı çeken yine kadınlar. Güneydeki kadınların işi daha zor, çünkü oradaki direnç kolay kolay yıkılacak gibi değil.

Kısa bir süre önce, iki kesim gençlerinin bir araya geldikleri yaz kampını izliyoruz , oluşturdukları filmden. Hepimiz çok etkiliyoruz. Bir yetişkin, “keşke büyükler de barış deyince aynı şeyi anlasalar, anlayabilseler” demekten kendini alamıyor. “Çünkü Kıbrislıların bir bölümü için barış demek, mal mülk , kar ve çıkar hesapları demek” diye ekliyor.

Bir anne konuşuyor: (Güneyden miydi , yoksa Kuzeyden mi, anımsamıyorum)

“Herkes seçimini yapmalı. Bana sorsalar, çocukların mı, mal ve mülk mü, diye, elbet çocuklarım derim. Geleceğimiz için, çocuklarımın geleceği barışı seçtim, mal mülkle ilgilenmiyorum. Bu nedenle bu adanın her köşesinde, barış eğitimi verilmesini, ve iki toplum birlikte yaşamamız gerektiğini savunuyorum.”

Dilerim onun gibi düşünenler çoğalır. Güneyde de çoğalır. Kuzeyde de…

Toplantıya katılan WINPEACE üyesi arkadaşım, meslektaşım Ferai Tınç, “Yine iş başa düştü, Kadınlara!” başlıklı yazısında (Hürriyet) , “Gene önce kadınlar fark ediyor ve kolları sıvıyorlar. Barışın, ne Avrupa’ya ne de siyasi çarklara terk edilemeyeceğinin bilinciyle harekete geçiyorlar” diyordu.

Doğru söylüyordu.

8 Ekim 2005- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.