Menü

Kente, kentliler sahip çıkarsa…


10 Temmuz 2005 - Zeynep Oral -

İstanbul Dünya Mimarlık Kongresi sona erdi ama ben hala kongre günlerinin yoğunluğunu yaşıyorum. Dilerim sizlere de öyle olur ve kongre bitse bile hala İstanbul’un dört bir yanında sürmekte olan sergileri gider görürsünüz.

Kongrenin ana teması kentlerdi ya… Kimileri sanıyor ki, dünyanın dört bir yanından sekiz bin katılımcı, mimar ve planlamacı, akademisyen ya da öğrenci, İstanbul’u “kurtarmaya” geldi! Nereden çıkardılar bunu anlayan varsa beri gelsin. Yok böyle bir şey!

İstanbul’u ya da ister kasaba ölçeğindeki ister megakent ölçeğindeki kentleri dünyanın neresinde olursa olsun , “kurtarmak”sa söz konusu, bunu yapacak olan o kentte yaşayanlar.

Kent ancak, kentliler ona sahip çıkarsa ayakta durur.

Ne nostalji girdaplarına kapılıp, ah nerde o eski günler, eski mahallem diye sızlanmak ; ne de akın akın köylerden göç edip kentimizi istila ettiler, gelmesinler diye feveran etmek fayda etmez. Yeryüzünde hiçbir şey aynı kalmıyor, her şey değişiyor elbet kentlerimiz de değişecek…

İnsanlara doğdukları yerde , köylerinde, kasabalarında, Anadolu’nun en uzak kentlerinde, yaşama, çalışma, çocuklarını yetiştirme, emeğinin karşılığını alma hakkı tanıdık, sağlık, eğitim hizmetleri sağladık da mı, onlar bunları tepip büyük kentlere akın ettiler! Hiç kuşkunuz olmasın herkes doğduğu yerde, kök saldığı, anılarını, birikimlerini çoğalttığı yerde yaşamak ister. Eğer yaşayabilirse! İstanbul’a gelmesinler demek yerine, İstanbul’da kentli gibi yaşayabilmenin önkoşullarını, altyapısını oluşturmaya bakalım!

Kent , ancak kentliler ona sahip çıkarsa yaşanılır bir yer olur.

İstanbul’a kimilerinin bir simge aramakla meşgul olduğu şu günlerde, onlar semazen mi olsun, semaver ya da ibrik mi derken, ben ammman dokunmayın yeter diye haykırıyorum. İstanbul’un simgesi, İstanbul’un siluetidir . Tepeleri tıraşlayıp , üzerlerine çelik kuleler dikmeyin, o silueti bozabildiğiniz kadar bozdunuz daha çok bozmayın , sakın başka simge falan aramayın diye çırpınıyorum!

Şu sıralar İstanbul’un bağrına saplanmış iki önemli tehdit var:

Biri Şehir Vapurlarını kaldırıp, yerlerine deniz otobüsleri koymak … Öteki Tarihi Haydarpaşa Garı, limanı ve çevresini kapsayan kamusal alanı gökdelenlerle donatıp,orayı “Dünya Ticaret Merkezi ve Kruvaziyer liman”na dönüştürüp halka kapamak…

Benim için ikisi de katliamdan farksız!

Eğer kentinize sahip çıkmak istiyorsanız , bu katliamlara izin vermeyin!

İkisi üzerine de çok yazıldı. Ben yalnızca şimdi direnmek için tam zamanıdır diye anımsatmak istiyorum. www.vapurumuistiyorum.org adresinden ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul şubelerinden , İstanbul Çevre Konseyinden daha geniş bilgi alıp direnişe katılabilir, kentinize sahip çıkabilirsiniz.

10 Temmuz 2005 - Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.