Menü

Kadınlardan AB Atağı


02 Ekim 2004 - Zeynep Oral -

“Ben de marjinalim”… “Ben de marjinalim”… “Biz de marjinaliz”… “Biz de marjinaliz”… Kafamdaki çark döndükçe tekrarlanan bu sözcükler yavaş yavaş değişime uğruyor; “Biz de marjinaliz” dönüp dolaşıp, “Biz de ahlaksızız” oluyordu…

Sonra dokuz bin yıllık tarihin derinliklerinden Toprak Ana ya da Ana Tanrıça, bedeninin ve ruhunun tüm çıplaklığıyla yani güzelliğiyle “ya ben?” diyordu:“Ben de ahlaksızım.” …Hititler'de adım Arinna'ydı Kubaba'ydı… Urartu'da Arubani… Frigya'da , Lidya'da Kibele'ydim…Sümerler'de adım Anu'ydu…Ve de İştar… Sonra aynı topraklarda , toprak ananın adı Venüs, Afrodit ya da Minerva oluyordu…Kafamdaki çarklar döndükçe onların sesi , bugünden Pınar'ın, Şemse'nin, Leyla'nın, Duygu'nun ,Mine'nin, Liz'in , Gülbahar'ın , İpek'in , Nilgün'ün , Sibel'in seslerine karışıyordu.

Kadınlar, Anadolu topraklarında oldum olası yaşamı dönüştürdüler. Bugün hala sürdürüyorlar bu işi. Şu son yıllarda yasaları değiştirmek için verilen mücadeleyi izlemek bile insanın başını döndürüyor! Medeni Kanunda olsun, Ceza Kanununda olsun, kadınlara karşı bütün o ayırımcılığın , Meclisteki erkekler istedi diye mi kalktığına inanıyorsunuz? Elbet ki hayır! Kadınlar, verdikleri amansız savaşla, gün be gün takip ettikleri davalarla, sonsuz cesaretleri ve enerjileriyle, vazgeçmedikleri idealleriyle, ödün vermedikleri talepleriyle, akıllarıyla, eylemleriyle, çalışmalarıyla, ısrarlarıyla, söke söke aldılar o hakları!

Başbakan özür borçlu

Bu mücadelede , kadınların çağdaş ve evrensel insan hakları değerlerine sahip çıkmalarını , Meclis önünde açılan pankartları , Başbakan Erdoğan'ın “ bir takım marjinal kadınların” , “Türk kadınına, geleneğine, ahlakına yakışmayan” talepler diye nitelemesi “ahlaksızlıkla” eşdeğer tutması , kendi açısından ne büyük bir tahlihsizlik, ne büyük bir ayıptı! 80 Kadın kuruluşunun temsilcileri vardı o pankartların altında! (Nilgün Cerrahoğlu, 27 Eylülü yazısında konuyu dört dörtlük işlemişti.)

Başbakanın kadınlara bir özür borçlu olduğuna inanıyorum. Ve bu özür gelmedikçe, kafamdaki “Biz de marjinaliz” seslerini durduramıyorum.

Siz bu yazıyı okuduğunuzda, ben Brüksel'de “Analar, Tanrıçalar, Kraliçeler- Anadolu Kadınları” sergisinin açılışında olacağım. Düşünebiliyor musunuz, o sergide Hitit ve Sümer'den Osmanlı'ya, Antik Yunan ve Roma'dan Bizans'a, bu toprakların anaları , tanrıçaları, kadınları, ayırımcılığa ve şiddete isyan etse, bedenimizin üzerinde kimsenin hak iddia edemeyeceğini haykırsa… (İnanın, yaparlar, yapacaktırlar… ) Başbakan onları da mı marjinallikle ve ahlaksızlıkla suçlayacak???

Üç yönlü atak

Kafamdaki çarklara ve seslere egemen olup size daha açık seçik anlatmalıyım.

Bugünden başlayarak AB yolunda Türkiye'nin Brüksel'e önemli bir atağı var: Üç koldan yapılacak bir çıkartma.

Birincisi, bugün açılacak olan Dışişleri Bakanlığı , Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Brüksel Palais Des Beaux Arts - Brüksel Güzel Sanatlar Merkezi'nin düzenlediği, İstanbul Kültür Sanat Vakfının lojistik destek verdiği “Analar, Tanrıçalar , Kraliçeler – Anadolu Kadınları” sergisi… Dünyanın sayılı prestijli mekanlarından, Güzel Sanatlar Sarayındaki bu serginin küratörleri Nazan Ölçer ve Filiz Çağman. Bunu bilmek bile içimi rahatlatıyor. (Dönüşümde izlenimleri sizinle paylaşacağım nasıl olsa)

İkincisi , “Türkiye İçin Kadın İnisiyatifi”nin düzenlediği 13 Ekimde, yine ayni mekanda yer alacak geniş kapsamlı “Kadın Diyaloğu”…

Üçüncüsü ise 14 ekimde başlayacak ve üç ay boyunca Brüksel'de çeşitli mekanlarda sürecek , klasikten popa, türküye, farklı müziğe, dansa ve tiyatroya uzanan , geleneksel ve çağdaş sanatları içeren , İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği “Türkiye Festivali”.

Özellikle ikincisi üzerinde durmak istiyorum.

Kadın Hareketinin Önemi

AB'deki sadece yetkili ağızlar değil, kamuoyu da sık sık dile getirdi ve hala da getiriyor : AB yolunda Türkiye'nin en büyük zaafı, eksikliği , uyumsuzluğu , kadınların durumudur..

Evet bu gözlem doğrudur. Ama bir doğru daha var: Avrupa ya da AB , Türkiye'deki kadını bilmiyor; Türkiye'de çağdaş ve evrensel değerleri savunan ; çoğulcu ve demokratik kadın hareketini bilmiyor. AB, aile meclisi kararıyla boğazlanan, öldürülen kadını ; çarşafıyla denize giren, erkek eli değmesin diye kurtarılmayıp boğulmaya terk edilen kızları ya da 14'üne geldiğinde çarşafa sokulan Avrupa'nın göbeğinde komşusu Türk kızları biliyor ve yalnızca onları bilmek istiyor! Türkiye'deki kadın hareketini bilenler mutlak vardır da, sayıları çok az!

İşte, Arzuhan Yalçındağ'ın önderliğinde, kendi alanlarında uzmanlaşmış kişilerin kurduğu, birbirinden çok farklı, çeşitli kadın kuruluşları temsilcilerinin katıldığı “Türkiye İçin Kadın İnisiyatifi”, bu eksikliği gidermek üzere yola çıkıyor. 13 Ekimde, Brüksel'deki uluslararası katılımlı “Kadın Diyaloğu”nda, AB yetkililerine ve “sokaktaki adama” seslenilecek, hem AB' deki hem Türkiye'deki Kadın'ın farklı alımlamaları irdelenecek.

Türkiye'deki çeşitli kadın kuruluşları, Türkiye'den önce Avrupa Birliği'ne girdi, evrensel kadın hareketinin önemli bir parçası oldu. Bilmeyenlere bunu anlatmak gerek!

Şimdi, Türkiye AB'den tarih beklerken, Anadolu'daki dokuz bin yıllık uygarlık sahnesinde , kadınların yüz yıldır süregelen modernleşme çabasını, demokrasilerin olmazsa olmaz öğesi eşitlik için mücadelesini AB'ye tanıtmak yine kadınlara düşüyor.

P.S. – Sevgili Cumhuriyet Okurları. Acılı günlerimde içimi ısıttınız. Hepinize çok teşekkür ediyorum.

2 Ekim 2004- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.