Kadın Sempozyumu
29 Ağustos 2004 - Zeynep Oral -
Avrupa Birliği ve Kadınlar…
Kültür sayfalarımız iki gün önceden hazırlanıyor ya , dünkü bekaret testiyle ilgili yazımdan sonra, eh bugün artık kadın konusuna dönmem diyordum ki, Cuma sabahı Hürriyet'in manşetiyle sarsıldım: "Zina savaşı!"
Neymiş efendim, Türk Ceza Kanunu (TCK) tasarısında, "zina"yı suç olmaktan çıkaran maddeyi AKP değiştirmek istiyormuş! Zina suç olsunmuş! Kadının zinası mı yoksa erkeğin zinası mı diye soracağım geldi ama millet çok güler diye sormaktan vazgeçtim!
Tanrı aşkına bu adamlar ciddi olabilir mi! Kadınlara karşı ayırımcı maddelerle dolu TCK'yı bu çağdışı zihniyetten temizlemeye uğraşılıyor aylardır, yıllardır. Şimdi yeniden geriye adım atma çabası! 14 Eylül'de tasarı Mecliste yeniden ele alındığında bakalım daha ne iğrençlikler, aşağılamalar ve daha ne saldırılar çıkacak ortaya…
Sahi biz AB yolunda ilerliyorduk değil mi…
X
AB'den tarih almanın yolu "kadın-erkek arasında fırsat eşitliğinden" geçtiği açıklandığından beri herkes canla başla çalışıyor. (Yukarıdaki haber doğruysa, iktidar partisi dışında herkes, demeliyim!)
Aynı gün, bir bilgilendirme toplantısında Fatmagül Berktay'ı dinliyordum. KA.DER ve Eczacıbaşı Topluluğu'nun düzenledikleri , 13 Eylül'de İstanbul'da yapılacak "Türkiye ve AB'de Kadınlar: Ortak Bir Anlayışa Doğru" başlıklı sempozyumun çıkış noktası Fatmagül Berktay'ın "AB'de ve Türkiye'de Kadınların Konumu: Kazanımlar, Sorunlar ve Umutlar" başlıklı çalışmasıydı.
Sempozyuma , hem Türkiye'den uzmanlar, hem de Avrupa Kadın Lobisi başkanı, Avrupa Parlamentosu , Avrupa Komisyonu yetkilileri , Almanya, İsveç, Finlandiya, İrlanda Avusturya, Belçika, Hollanda, Yunanistan gibi ülkelerden STK temsilcileri, politikacılar, uzmanlar, bürokratlar katılacak.
Bu sempozyum, sadece konuyu Türkiye'de gündemde tutmak ve karar mercilerini etkilemek için; kadın konularındaki kazanımları ve sorunları hem Avrupa'daki hem Türkiye'deki kamuoyuna tanıtmak için yapılmıyordu. Fatmagül Berktay'ın da özellikle vurguladığı gibi , aynı zamanda Avrupa 'nın da çifte standardını ortaya koymaya, onun deyişiyle "Kendinize gelin, gerçekleri görün" demek için de yapılacaktı:
AB üyesi ve AB adayı bir çok ülkede kadınların temsil oranından tutun, kadınlara yönelik şiddete, çalışma yaşamına uzanan çizgide, kadınlar hala ikincil durumda, hala hakları yeniyor, hala ayırımcılık ve şiddet mağdurları. Avrupa'da kadına yönelik şiddetin boyutlarını bilseniz, şaşar kalırsınız.
Örneğin 2003 verilerine göre AB'de her 5 kadından en az biri eşinden şiddet görmekte. İngilterede bu oran % 30 haftada 2 kadın öldürürümekte. Fransa'da her yıl 25 bin kadın tecavüze uğruyor . İtalya'da kadınların %50'si erklek şiddetiyle karşılaşıyor vb... Belki yöntemler değişiyor ama öz değişmiyor! Yani bu konuda kimse sütten çıkmış ak kaşık değil!
Ancak, bence onlarla aramızdaki en büyük fark, onlar durumun farkındalar, biz değiliz.
Onlar artık basit "eşitlik" anlayışının çok ötesindeler. Yarışa ya da yaşama çoook geç ve çoook gerilerden başlayan kadınları ,"Olumlu eylemlerle" destekliyorlar. Ve cinsiyet eşitliğinin her alanda kararlara, politikalara , programlara ve uygulamalara en başından itibaren dahil ederek, merkezi politikaları dönüştürmeye çalışıyorlar… Artık söz konusu olan basit bir "eşitlik" ilkesi değil, "sonuç eşitliği" anlayışı…Yani salt eşitlik uygulaması değil, "eşitsizliğin yarattığı farklılığın dikkate alınarak olumlu önlemler yoluyla düzenlenmesi."…
Oysa anımsayacaksınız, biz "Olumlu eylem" yaklaşımını Anayasa'ya koyamadık. Ve çok büyük bir fırsat kaçırdık. (O zaman herkes, hepimiz , "olumlu ayırımcılık" ya da "positif ayırımcılık" diyorduk, oysa doğrusu "olumlu eylem"di )
AB'nin çifte standardından söz ederken , bir endişem de, bizdeki tutucu iktidarlarlara, değişim karşısında direnenlerin eline koz vermek…
"Onlar halledememiş, biz mi halledeceğiz" özrüne kimsenin sarılmasını istemiyorum.
Öte yandan, AB eğer genişlemekten yanaysa ve içine kapalı bir Hiristiyan kulübü olmayacaksa, Türkiye'yi almayıp kimi alacaklar bu birliğe!
Bu arada Fatmagül Berktay'ın belirttiği gibi AB yasalarını alıp, bizim yasalarımıza katmak hiçbir sorunu çözümleyemez. Başbakan'ın da sık sık tekrarladığı "İşte kanunları değiştiriyoruz , başka ne yapalım" anlayışıyla bir yere varamayız. AB'nin salt ekonomik bir Birlik değil, yaşama ve çalışma koşullarının sürekli iyileştirilmesini içeren bir toplumsal proje olduğunu vurguluyordu Berktay.
Belki de "Daha başka ne yapalım?"ın yanıtı çok yalındır: Örneğin, kadın sorunları üzerine yıllardır sonsuz çaba harcayan , düşünce üreten Sivil toplum kuruluşlarına kulak verin gibi yalın bir yanıt…
29 Ağustos 2004
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler