İstanbul'da Dans Festivali....
04 Mayıs 2002 - Zeynep Oral -
Bir düş kırıklığı: "Mavi Gözlü Dev" balesi...
Bir başarı : "Ballet Biarritz"...
Önce Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun Genel Sanat Yönetmeni Arda Aydoğan'ı kutlamak istiyorum. İstanbul'a bir Dans Festivali kazandırdığı için...
Bu yıl ikincisi düzenlenen "Uluslararası İstanbul Dans Festivali"nin eksikleri olabilir, uluslararası niteliği yalnızca üç yabancı toplulukla sınırlı olabilir, program seçimleri tartışılabilir. Ancak unutmamak gerek ki, bu bir başlangıç. Bence olumlu bir başlangıç. Ekilen tohumları yeşertmek, geliştirmek , dallandırmak, köklerini güçlendirmek elimizde. Yeter ki sahip çıkmayı bilelim. Geçen Pazar başlayan festivale gösterilen ilgiye, temsillerin doluluk oranına tanık oldukça sahiplenme konusunda umudum arttı. İstanbul'u bir sanat metropolüne dönüştüren festivallerin arasında "Uluslarararası Dans Festivali"nin de önemli bir yeri olacağına inanıyorum.
Dans Festivali, Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin sunduğu, "Mavi Gözlü Dev" adlı Nazım Hikmet'e adanmış eserle açıldı. Bestesi Turgay Erdener'e, koreografisi Uğur Seyrek'e aitti.
Birkaç gün önce Cumhuriyet Gazetesinde yer alan Evin İlyasoğlu'nun eleştirilerine katılıyorum (Film perdesindeki görüntülerin yarattığı kargaşa, çocuksu anlatım- özellikle Nazım'ın kayıkla denize açıldığı sahne - dansçıların şiirleri okuyamamaları vb.) Bence koreografideki temel sorun, yaşanmış olayları , konuyu / öyküyü ve de illaki her şeyi "anlatma" - "gösterme" çabasından doğuyordu. Oysa elinizdeki "anlatma" aracı , yazı , söz değil de , dans olunca, o zaman olayı / konuyu değil de duyguyu, duyarlılığı anlatmaya çalışmak belki daha doğru bir seçim olabilirdi.
Dans, insan bedeninin, müziği ve sessizliği değerlendirip, zamanı ve alanı yeniden yorumlayıp, yeniden yaratmasıysa... Dans , devinimi, bir el hareketini, bir duruşu, bir bakışı,vb. duyarlılığa dönüştürmekse... Dans bedenlerin şiiriyse, çeşitli düzenlemelerle sahnedeki anları şiire dönüştürmekse... Ve bu nedenlerle dans sanatı sahne ve seyirci arasında bir duygu bağı sağlıyorsa... Nazım Hikmet'i anlatma savında olan bir dans eseriyle, hiç bir duygu bağı kuramamak, sahneden seyirciye bir duygu akışı sağlayamamak gerçekten talihsizlik. Eserin bütününde yalnızca bir sahnede (Nazım'la Piraye'nin son buluşması - ayrılış sahnesinde) etkilendim, duygulandım.
Bu arada belirtmem gerek ki, Ankara Devlet Balesi sanatçıları mükemmel dansçılar. Arzu Dirin, Ayşe Fidanlık , Gamze Erbaş , Armağan Davran, başta olmak üzere, tüm ekip çok nitelikli.
Festivalde izlediğim ikinci temsil Fransa'dan gelen Ballet Biarritz'di. Genç dansçılardan oluşan bu genç topluluk belli ki gücünü, topluluğun aynı zamanda yönetmeni olan koreograf Thierry Malandain'den alıyor. Bale ve dans repertuarının çok tanınmış dört eserini alışılmışın dışında, tüm klişeleri kırarak, yepyeni yaratıcı yorumlarla sundular. Üstelik çok başarılı , güçlü bir teknikle donanmış dansçılardan oluşan bir topluluktu bu.
Dört eserin de koreografisi Thierry Malandain'e aitti. Onun elinde, "Puncinella" (Stravinsky), kız-erkek ilişkilerini ,21. yüzyıl özelliklerine, hızına, dinamizmine ve şaşırtmacılarına kavuştururken ; "Bir Kır Tanrısının Öğleden Sonrası" (Debussy) bir dansçıya bedenini sonsuz yüceltme olanağı veriyordu.
Thierry Malandain, "Gülün Hayaleti"nde (Von Weber) , gülü ve genç kızı canlandıran iki yetenekli dansçının aracılıyla , "çocuk" saflığıyla, erotizm arasındaki tehlikeli sınırda tuzakların hiçbirine düşmeden eşsiz bir şiiri yakalıyordu.
Ravel'in "Bolero"sunda yönetmen yine çok farklı bir buluşla çıkmıştı karşımıza: Saydam duvarlarla sınırlandırılmış , belirli bir alana sıkıştırılmış 12 dansçının , bu alanın dışına çıkma, özgürlüklerine kavuşma çabası... Müzikle devinimin, giderek hızlanan ritimle , giderek yoğunlaşan duyarlılığın eşsiz bir örtüşmesi, bütünleşmesi çıkmıştı ortaya.
Dans Festivali devam ediyor. Dün akşam Bulgaristan'dan gelen "Ballet Arabesque" vardı. Bu akşam Antalya Devlet Balesi , konuk sanatçı Zeynep Tanbay'la birlikte , Robert North ve Mehmet Balkan'ın da koreografilerinden oluşan karma bir program sunuyor. Yarın akşam ise festival, "Melissa Thodos & Dancers" topluluğunun gösterisiyle sona eriyor.
Henüz iki yaşında olan Uluslararası İstanbul Dans Festivali'ne daha nice nice yıllara diyorum.
4 Mayıs 2002
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler