İstanbul: Siyah - Beyaz…
19 Şubat 2005 - Zeynep Oral -
Moskova’da basılan muhteşem bir albüm “İstanbul Panoraması-1878” Rusya ile Türkiye arasındaki kültürel ilişkileri geliştirmeyi amaçlıyor… Şu sıralar hırsızlık, yankesicilik ve kap kaççılarla savaş halindeki İstanbul’da , toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenler ortadan kaldırılmadıkça polis sayısını arttırmak ne işe yarayacak, doğrusu ben bilemiyorum. Diyeceğim şu ki, belki İstanbul’da yaşayanların bu kentle kültürel ilişkilerini geliştirmeye çalışmak, daha verimli bir yol olur. Elbet, önce polislerden başlayarak…
Birkaç gün önceydi. İstiklal Caddesi’nde Rus Konsolosluğundaydım. Bir fotoğraf sergisinin ve bir fotoğraf albümünün sunuluşu vardı. 1800’lerin ilk yarısında “Rus Elçiliği” olarak yapılmış, dönemin ünlü İtalyan mimarları Fosatti kardeşlerin imzasını ve İtalyan mimarisinin özelliklerini taşıyan görkemli yapıda, farklı bir İstanbul’la yüzyüzeydik.
Bu farklı İstanbul, 1870-80’lerde fotoğrafı çekilmiş bir İstanbul’du. Siyah beyaz, gravür tadındaki fotoğraflarda gördüğüm, bugünkü İstanbul’a hiç benzemiyordu. Ancak gördüklerime ve göremediklerime geçmeden fotoğraflara ilişkin kısa bir tanıtım yapmalıyım:
Fotoğraflar iki imzalı: “ Sébah ve Joaillier ”. İlginç bir öyküleri var.
Ben bu iki isme ilk kez Engin Çizgen Özendes’in “Osmanlı İmparatorluğunda Fotoğraf” adlı geniş kapsamlı eserinde karşılaşmıştım. Pascal Sébah, Lübnan ya da Suriyeli bir Levanten . 1850’lerde Beyoğlu’nda “Şark” adlı ilk fotoğraf stüdyosunu kurmuş. Osman Hamdi’yle çalışmış. Onun hazırladığı yurtdışı sergilerinin fotoğraflarını çekmiş. “Türkiye’de Halk Giysileri” fotoğraf albümüyle ünlenmiş. Paris’te, Viyana’da sergiler açmış. Osmanlı ve Medici nişanlarıyla ödüllendirilmiş. Bir ara Kahire’ye yerleşmiş, dünyayı dolaşmış… Yeniden İstanbul’a geldiğinde, Rus elçilinin hemen yanıbaşında açtığı stüdyoda bir başka usta fotoğrafçıyla Fransız Policarpe Joaillier ile ortak olacaktı. “ Sébah ve Joaillier” imzalı stüdyoda her iki sanatçının da “Prusya Kraliyet Sarayı fotoğrafçıları” oldukları belirtiliyordu.
Yıllar sonra ortaklık bozulup Joaillier, Fransaya döndükten, Sébah , stüdyosunu Agop İsken’e sattıktan sonra Agop İskender’in oğlu İsmail İnsel, “Sébah” adını “Foto Sabah”a dönüştürecekti… (Yazık ki, şu son tümcede söylediklerim, Rus Konsolosluğundaki sunumda belirtilmedi. Millet bildikleriyle bilemedikleri arasında gitti geldi, gitti geldi…)
Kültürel Bağlar
“Sébah ve Joaillier” imzalı fotoğrafların negatifleri o gün bugün Rusya Bilimler Akademi’sinde bulunuyordu. Ve bunlar ilk kez “1878 İstanbul Panoraması” adı altında Moskova’daki Indrik Yayınevi tarafından dev bir albüm olarak yayınlandı.
Söz konusu albüm, Beyazit Kulesinden çekilmiş her biri 26’ya 34 cm büyüklüğündeki on fotoğraftan oluşuyor. Haliç’ten Boğaz’a göz kamaştırıcı görüntüler.
Hayır, “Ah, nerede o eski İstanbul” nostaljisine düşmeyeceğim. Bu fotoğraflar bize neler yitirdiğimizi , ama aynı zamanda neler kazandığımızı gösteriyor zaten. İstanbul sonsuz. Herkes kendi yorumunu yapabilir. (Meraklıları İstanbul Albümüyle ilgili indrix@mail.ru adresinden daha çok bilgi alabilir.)
Benim üzerinde durmak istediğim başka noktalar var:
Önce Indrix yayınevi’ni ve emeği geçenleri, katkıda bulunanları kutluyorum. Bu lüks baskı için kimi Rus şirketlerinin sponsorluğuna başvurulmuş. Rusya’da oldum olası “Kentlerin Kraliçesi” diye bilinen İstanbul albümüne, doğrusu İngilizce başlığıyla “Panorama of Costantinople-1878” denmesini ben biraz yadırgadım.
Indrix Yayınevi, bu albümü yayınlarken iki ülke arasında kültürel ve tarihi bağları güçlendirmek istediğini açıklıyor. Demek ki artık yalnızca güneş deniz tutkusu peşinde Antalya’ya akın eden turistlere , kültürel ve eğitsel yanı da olan farklı yollar da görünüyor. Bu sevindirici . Hele İstanbul albümünün uzun soluklu bir dizi kültürel ortak tasarının ilk adımı olduğu düşünülürse…
Şimdiki gençlere , bir zamanlar Rus kültürüyle ilişki kurmak isteyenlerin nasıl fişlendiğini, “Moskova’ya, Moskova’ya” diye kovalandıklarını, cezalandırıldıklarını vb. anlatmakta her halde güçlük çekeriz. İnanmazlar.
Ama görüyorsunuz işte, politikalar, politikacılar geçip gidiyor, hatta ekonomik ilişkiler de geçip gidiyor, ama kültürel ilişkiler kalıyor. Silinip , yok edilemiyor…
İstanbul, şu sıralar hırsızlık, yankesicilik ve kap kaççılarla savaş halinde… Önlem olarak ilk iş , polis sayısını çoğaltma kararı alınmış. Toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenler ortadan kaldırılmadıkça polis sayısını arttırmak ne işe yarayacak, doğrusu ben bilemiyorum. Diyeceğim şu ki, belki İstanbul’da yaşayanların bu kentle kültürel ilişkilerini geliştirmeye çalışmak, daha verimli bir yol olur. Elbet, önce polislerden başlayarak…
19 Şubat 2005- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler