Menü

İstanbul- Berlin- Bodrum…


15 Mayıs 2009 - Zeynep Oral -

İstanbul’da Türkan Saylan’a fahri doktora… Berlin’de “7 Tepenin 7 Mimarı Sergisi”… Bodrum’da  Dibekli Han diye bir hazine…  Çağdaş evrensel değerler bir kuşaktan ötekine geçerken…

Önceki gündü.  Boğaziçi Üniversitesi’ndeydi. Beni hiç ama hiç terk etmeyecek anlardan, dakikalardan birini daha yaşadım…   
“Sizden sonra ne olacak Türkan hanım?” sorusuna, “Benden sonra, bir değil birçok Türkan Saylan olacak” yanıtı bile,  o günü unutulmaz kılmaya yetti!.

Boğaziçi Üniversitesi’nin  Türkan Saylan’a verilecek fahri doktora unvanı için düzenlenen ödül törenindeydik…  Hayır, Türkan Hoca rahatsızlığı nedeniyle gelememişti , ama hissediyorduk, bizimleydi, oradaydı, yüreğimizdeydi.

İyi ki varsınız

Rektör Kadri Özçaldıran’ın vurguladığı gibi,  Boğaziçi Üniversitesi tarihinde ilk kez, evet ilk kez  bu unvan için iki ayrı fakülte,  ayrı ayrı tarihlerde , birbirinden habersiz olarak aynı insanı önermişti. İki gün arayla önce  Eğitim Fakültesi, sonra Mühendislik  Fakültesi’nin önerisi, Türkan Saylan’dı. Üniversite Senatosu üç temel ögenin birini ararken, her üçünü de bu öneride somut bir biçimde bulmuştu: Eğitim, üretim ve topluma katkı…

“Hep Işığa Doğru” başlıklı  kısacık bir filmde Türkan Saylan’ın  yaşamından, çalışmalarından ,  düşüncelerinden satırbaşlarını izlerken  yine bu üç öğenin onun nasıl ayrılmaz bir parçası olduğunu görüyorduk.(Bu film için teşekkürler Koç Vakfı)  

Son günlerde çekilmiş, Türkan Saylan’ın fahri doktora ünvanına teşekkür konuşmasını izlerken de, yine eğitimi, üretimi, evrensel değerleri, emeği  ve topluma katkıda bulunmayı  yücelttiğini görüyorduk. Yukarıda andığım soru ve yanıt  işte o  teşekkür konuşmasında geçiyordu.

Töreni Fazıl Say’ın  piyanodaki ustalığı ve coşkusu taçlandırdı.. Janacek, Beethoven ve Ulvi Cemal Erkin eserlerinden seçtiklerini dinlerken ben içimden bir kez daha hem Türkan Saylan’a hem Fazıl Say’a, “iyi ki varsınız “ diyordum.

İyi ki varsınız! Evrensel çağdaş değerleri yücelttiğiniz ve yaydığınız için. Hep ürettiğiniz,  yarattığınız için… Emeği, hizmeti, eğitimi, topluma katkıyı  her şeyden üstün saydığınız için…  Hep ama hep verdiğiniz için… İyi ki varsınız! Ve hep var olacaksınız , çünkü  inanıyorum ki, sizden sonra nice Türkan Saylar , nice Fazıl Say’lar sizin yolunuzdan gidecek!

Berlin’den Sevgiler

Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Berlin’de olacağım… Son yıllarda mimari şaheserlerle  kendinden söz ettiren, mimari dönüşümler ve devrimler yaşayan Berlin’de… Ne işim mi var Berlin’de? Açıklayayım:

Bugün Berlin’de Alman Mimarlar Birliği’nin “Deutsches Architektur Zentrum (DAZ) galerisinde 7 Tepenin 7 Mimarı sergisi açılıyor…

Anımsayacaksınız 2005’de Dünya Mimarlık Kongresi İstanbul’da yapılmıştı. Kongrenin başkanı Mimar Suha Özkan   yıllar boyu Ağa Han Mimarlık Ödülleri Genel Sekreterliğinden edindiği tüm birikimi , 2006’da kurduğu “Dünya Mimarlık Topluluğu” projesine taşıdı.  Oluşturduğu mimarlık portalında, geniş kapsamlı bir iletişim ağı var etti.  Kendi deyişiyle “başlıca özelliği tam demokratik olması”… Mozambiklisi de, Türk de, Amerikalısı da projesini bu  ağa katabiliyor.

Bu kuruluşun ilk etkinliği bir sergi.   “Türk Mimarlığı ŞİMDİ” serisinden ilk sergi önce geçen yaz İtalya’da Torino’da açıldı.. “7 Tepenin 7 Mimarı” adlı   sergi  öyle büyük ilgi gördü ki, davetler birbirini izledi. Bugün Berlin’de açılıyor sergi. Sonra sırada Brüksel ve Jakarta var.  Sergi sponsoru  dünyanın en büyük asansör imalatçısı Schindler.

Mimarlardan çok, müteahhitlere, yap sat’çılara teslim olmuş İstanbul’un 7 tepesini  saymak zor ama , serginin 7 mimarlık bürosunu sayabilirim: Emre Arolat, Can Çinici, Mehmet Kütükçüoğlu & Ertuğ Uçar, Şevki Pekin, Nevzat Sayın, Melkan Gürsel & Murat Tabanlıoğlu, Han Tümertekin.  (Serginin ayrıntılarını haftaya sizlerle paylaşacağım…)

Berlin’deyim ama aklım ve kalbim Bodrum’da kaldı. Neden derseniz…

Dibekli Han

Yaz, kavurucu sıcaklarıyla gelmeden, yığınlar tepişmeye ve debelenmeye koşmadan önce şimdi Mayıs ayında Bodrum’da olmak vardı!  Doğa uyanıp da gerinmeye başladığında, ortalık sarı papatya istilasına uğradığında,  kalabalıklar artmadan o yarım adada olmanın tadı başka!

Bugün bir sergi de Bodrum yarımadasında  Yaka köyüne giden bir yamaçta  açılıyor…  Ortakent – Yalıkavak kavşağından, Yalıkavak yönüne giderken Yaka köyüne varmadan önce karşınıza bir taş yapı çıkar. Doğayla bütünleşmiştir.

İki mimarın Gülay ve Cenap Tezer’in , taşa ,toprağa, ağaca, bitkiye, ama en çok en çok, birikimlere, emeğe, zanaatlara duydukları sevgi ve saygıyla    yarattıları bir “sanat köyü”… Adı Dibekli Han.  İşte bugün  burada “Anadolu’da kaybolmakta olan el sanatları ve yaşatanlar” başlıklı bir sergi açılıyor. Çini, seramik, kap kacak sergisi, çini ve seramik sanatçıları ve zanaatkârları sergisi…

Dibekli Han bana “açıl susam açıl” dendiğinde önümde açılıveren birbirinden farklı  nice mekanı, nice alanı çağrıştırıyor. Gidin keşfedin. Keşfin tadına varın… Sonra da  iyi ki, hala böyle işlere kalkışan çılgınlar var bu ülkede diye sevinin.

Bu arada , unutmayın, yarın Cumartesi,   hem Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde, hem de Bodrum Marmara Kolejinde Leyla Gencer’in yolunda yürüyen genç ama usta şancıların katılımıyla  “La Diva Turca”yı anma konserleri var… Oralardaysanız kaçırmayın.

İşte bayrak elden ele geçerek yaşam sürüyor. Zaten kültürel birikim böyle bir şey.  Birinin  verdiği ışıkla, bir sonraki  kuşağın beslenmesi ve o ışığı çoğaltması…”Bayrak” dediğim, çağdaş evrensel değerlerden başka bir şey değil.  

 

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.