İşkence Fotoğrafları ve İnsanlık Onuru
08 Mayıs 2004 - Zeynep Oral -
“İnsanlık onuru, işkenceyi yenecektir!”
Dillerden düşmeyen slogan buydu.
İşkence denen bu vahşete, bu aşağılanmaya, acıya, ölüme, baskıya, şiddete, utanca, bu insanlık ayıbına karşı elde olan tek silah, tek sığınak, tek “kurtarıcı”, tek umut , insanlık onuruydu.
Oysa insanlık onurunun , para pul, iktidar ve çıkar ilişlileri ya da petrol yataklarının binde biri kadar değerden sayılmadığı bir dünyada yaşadığımız unutuluyordu. Belki de o nedenle işkence bitmedi, sonu gelmedi. Belki de o nedenle hiçbir zaman bitmeyecek…
Bir haftadır Irak'taki işkence fotoğraflarının dünyada ve Türkiye'de yol açtığı tepkileri izliyorum.
İnsanlık onuru bir kez daha ayaklar altında…
x
Kaba dayak.
Göz bağlama.
Hakaret.
Elektrik verme.
Hücrede tecrit.
Ölüm tehdidi.
Askıya alma.
Aç. ve susuz bırakma.
Basınçlı su sıkma.
Cinsel taciz.
Soğuk zeminde bekletme.
Falaka.
İşeme ve dışkılamayı engelleme.
Saç sakal ve bıyık yolma.
Yalancı infaz.
Haya burma.
Yakınlarına işkence yapma tehdidi.
Pislikle dolu bir yerde bekletme.
İşkence görenlerin sesini dinletme.
Tırnak sökme. Araba lastiği içine koyup dövme.
Tuz yedirme.
Lağım çukuruna sokma.
İnsan ya da hayvan pisliği yedirme.
Kara gömme.
Tırnakların arasına iğne ya da tahta parçası sokma…
Bunlar Türkiye'de uygulanan işkence yöntemlerinin bir bölümü .
Hayır, bildiğim kadarıyla hiç birinin fotoğrafı çekilmedi. Televizyonlarda ya da yayın organlarında yayınlanmadı.
Bugün Amerikan ve İngiliz askerlerinin, işgal ettikleri Irak'ta , Iraklılara yaptıkları karşısında isyan eden yüreklerin ve kalemlerin çok hem de çok büyük bir bölümü, Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının , başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yaptıkları işkenceyi bilmedi, duymadı, görmedi. Dedim ya fotoğrafı yayınlanmamıştı.
Oysa bu “fotoğrafı” çekenler vardı. Belgelerle, tanıklıklarla, yazılarla … 12 Eylül 1980 darbesinden 12 eylül 1995'e kadar yaşanan işkence olaylarını raporlar, dosyalar halinde Türkiye İnsan Hakları Vakfı önümüze seriyordu. Ama büyük medyada yer bulamazdı bu tür haberler…Tek tük bulsa bile, hilkat garibesi gibi karşılanırdınız, “yazacak başka şey mi kalmadı!” diye…
x
Bir haftadır ABD ve İngiltere, Irak'taki işkence vahşetinin “münferit olaylar” olduğunu söylüyor… Tıpkı bizde de yıllardır söylendiği gibi.
Oysa işkencenin Türkiye'de sistematik ve yaygın bir sorgu yöntemi olarak , “siyasi” ya da “adli suçlu” ayırımı yapılmadan hemen hemen tüm sanıklara uygulandığı bilinen bir gerçekti. Elbet eğer sanık, “baba”lardan biri tarafından korunmuyorsa…
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın “İşkence Dosya”sından okuyorum, 1989 ile 1995 arasında , işkence gören dört bin iki yüz seksen bir kişiden 146'sının çocuk, 740'ının kadın olduğunu…
x
Bunları yapanlar cezalandırılacaktır diyor Amerikalı ve İngiliz yetkililer…
Hep öyle derler. Bir yönetimin kendi işkencecisini gerektiği gibi cezalandırabilmesi için ellerinin temiz olması, kendi insan hakları sicilinin temiz olması gerekir. Aksi halde cezalandırmaz, cezalandıramaz.
Türkiye'de işkence yapanlar hakkında açılan davaların nasıl sonuçsuz kaldığını, kayıtlı kuyutlu , görev yeri belli polislerin nasıl bir türlü “bulunamadıklarını”, bulunduklarında ise mahkemeye getirilemediklerini, bu davaların çoğunun nasıl zaman aşımına uğradığını, bu vahşeti yapanların nasıl korunduklarını hep biliyoruz.
Bence bir şeyi daha biliyoruz: işkenceciler en ağır biçimde cezalandırılmadıkları sürece bu utanç verici pisliğin sürüp gideceğini…
x
Bir haftadır yüzümüze tokat gibi çarpan Iraktaki vahşet fotoğraflarının gerisinde kendi ülkemin işkence gerçeklerini, kendi ülkemde bu konuya lkarşı duyarlılığı düşünmeden edemiyorum.
Bir de , hani Amerika buraya girecek, Irak'a demokrasi, insan hakları , uygarlık getirecek falan diyenlerin şimdi ne halde olduklarını merak ediyorum. O yüzsüzlerin utanacağını sanmıyorum . Hele içlerinde , hele tam da şu sırada, canım işkence Saddam döneminde de vardı” diyenler çıkmıyor mu…
İnsanlık onuru, şimdi her zamankinden çok gereksinimiz olan şey…
08 Mayıs 2004
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler