Menü

Hrant, her birimizin vicdanı...


28 Ocak 2011 - Zeynep Oral -

Cinayet en ince ayrıntılarına dek tasarlandı. Görev dağılımı yapıldı. Medya kışkırtıcılık, provokasyon, tehdit ve karartma gö- revini üstlendi. Devletin antidemokratik yasaları (301) zemini ve "atmosferi" sağladı. Tasarı adım adım uygulanmaya kondu. Hrant Dink, katliamına teslim edildi. Cinayet göz göre göre işlendi. Cinayeti herkes gördü. Yıl 2007, günlerden 19 Ocak'tı.

Hrant, son yazılarından birinde dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ten söz ediyor, 301. maddenin kaldırılmamasıyla ilgili olarak Adalet Bakanı'nın "Canım 301'in bu kadar da abartılacak bir yanı yok. Mahkûm olmuş, hapse girmiş biri var mı?" deyişini bizlere anımsatıyordu.

Cinayet davası, dört yıldır trajik bir komedya olarak tarihe geçmektedir. Bebeklerden katil üreten bir toplumda şimdi de katiller çocuklaştırılmakta, gerisindeki güçler gizlenmekte, ihmaller, kayırmalar zinciri, yine göz göre göre cinayetin üstünü örtmektedir.

Nedim Şener'in çok önemli, iki muhteşem araştırması, iki kitabı, "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" ve "Kırmızı Cuma-Dink'in Kalemini Kim Kırdı?" (DoğanYayınları) kör gözleri, sağır kulakları açmaya fazlasıyla yeterli ama okuyana…

Nedim Şener'e , "kendine dikkat et, senin de başına bir şey gelebilir" diye seslenmek geliyor içimden. Ne de olsa artık korku imparatorluğunda yaşıyoruz.

SESLERDEN OLUŞAN TÜM DÜNYA

Ne zamandır üzerinde durmak istediğim, Tuba Çandar'ın "Hrant" (Everest Yayınları) adlı destansı kitabı. Bugüne dek hiç ama hiç benzeri görülmemiş nitelikte bir çalışma… Kitabını seslerden oluşturmuş. Hrant'ın ailesi, yakınları, dostları, arkadaşlarının, Hrant'ın hayatının her dönemine tanıklık etmiş olanların, özgün anlatımlarını Hrant'ın kendi sesiyle iç içe kurgulamış.

Hrant'ın kendi sesi, yani yazdığı binlerce yazıdan Tuba'nın tek tek eleyip anlatılan duruma, olaya, döneme, düşünceye dair olanların, biyografiye girebilecek olanların seçilmesi...

Bu seslerin tümünün bir arada kurgulanmasından, Hrant Dink ete kemiğe bürünüyor, canlı yaşayan bir kimliğe ve kişiliğe dönüşüyor. Seslerden oluşan tüm bir dünyaya tanıklık ediyoruz.

Buraya dek söylediklerim, Tuba Çandar'ın kitabında kullandığı tekniği açıklama çabamdır... Bir de "teknik" ve "kurgunun" dışında kalan, anlatılması daha da güç olanı var…

Tuba Çandar "ben" diyen bir anlatıcı olmaktan kendini kurtarırken, en doğal biçimde, bir başka olguya da imza atıyor: Kendi adanmışlığı, sevgi dolu yüreği, Hrant'a ve olaylara gönül gözleriyle bakmaktan -görmekten öte, biz okurların da Hrant'a ve adım adım ilerleyen olaylara, aynı adanmışlıkla, sevgiyle bakmamızı ve gönül gözlerimizle görmemizi sağlıyor.

Başka bir deyişle Tuba Çandar, bu eşsiz destanda, Hrant'ı, hepimizin vicdanı kılıyor

‘TÜRKİYELİYİM... ERMENİYİM...'

Tuba Çandar'ın kitabının ilk bölümü, tüm bir yaşamın ayrıntılarını duyarlığını düşüncelerini ortaya koyuyorsa, ikinci bölümü de "Bakmak", "Dokunmak", "Görmek", "Bilmek" başlıkları altında, adım adım o trajik sona ilerleyişi dillendiriyor.

"Türkiyeliyim... Ermeniyim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip, geleceğimi ‘Batı' denilen o ‘hazır özgürlükler cenneti'nde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim. Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu… Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum..." diyordu.

Kolay bir süreç değildi yaşadıkları Hrant'ın... Ancak gelin görün ki, "bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz." diye inanıyordu… İşte burada yanılıyordu.

Bu kitabın bence Hrant'ı yaşar kılması kadar önemli, bir başka özelliği de var: Bu kitap sadece Hrant'ın değil, aynı zamanda 1915'ten sonra Türkiye'de kalan Anadolu Ermenilerinin de destanı.

1915'te yaşananlar üzerine evet artık konuşuyoruz. Ama ya ondan sonrası? Ondan sonra taa bugüne dek Türkiye'deki Ermeni vatandaşların saklamak zorunda kaldıkları kimlikleri, yok sayılışları, karşılaştıkları baskı ve ayırımcılık, yaşadıkları güçlükler… Günlük yaşamın içinde verilen, verilmekte olan kimlik mücadelesi… Hrant'ın benzersiz siyasi duruşu aracılığıyla Tuba'nın da, dünden bugüne ve bugünden geleceğe kurduğu köprü…

Teşekkürler Tuba Çandar, bu çok alçakgönüllü ve müthiş emek, sabır, akıl, sağduyu ve duyarlık ve ruh ikizliği gerektiren bu çalışman için.

Hrant, sonsuza dek yaşayacak. Tuba Çandar'ın deyişiyle "Adı vicdan olan her yerde" yaşayacak.

Cumhuriyet-  28 Ocak 2011

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.