Herkes Bir 'Serseri Mayın' Olabilir...
01 Nisan 2010 - Zeynep Oral -
Erkenden çiçek açmış erik ağaçları gibi, “Yaşasın! Bahar geldi” der gibi kucaklayıverdi beni Ferzan Özpetek’in “Serseri Mayınlar” filmi. Geçen hafta Sungu Çapan’ın “Devlet bakanına salık verilir” başlıklı yazısında okumuştunuz filmin ayrıntılarını… Tekrara düşmeden, vurgulamak istediklerimi sıralıyorum:
Gülümseyerek, sonsuz bir tat alarak izledim filmi… Gülümsemeye, akıllıca gülümsemeye ne çok, ne çok gereksinimimiz var! Akdenizli olmanın, “Güneyli” olmanın ortak yanlarıyla, “insan sıcaklığıyla” içim ısındı. O çok bildik, çok tanıdık gelen evlerden, bahçelerden içeri sanki ben de girdim; o muhteşem sofralara, uzayıp giden yemeklere ve sohbetlere ben de katıldım… Öylense sahiciydi tüm ayrıntılar…
Benim için “Serseri Mayınlar” filmi, her şeyden önce aile ilişkileri üzerine çok boyutlu, çok zengin ayrıntılarla desteklenen bir filmdi. Sadece eşcinsellik değil söz konusu olan. Ailenin, anne ve babaların çocukları için öngördüğü, varsaydığı, planladığı, karar verdiği, istediği, önerdiği “hayat çizgisinde”, çocuklardan gelen herhangi bir direniş olabilirdi bu... (Oğlu avukat olsun isteyen bir baba tanıyordum. Çocuğu yurtdışında hukuk fakültesine yolladılar. Günün birinde oğlunun operada dansçı olduğunu öğrenince, kalpten gidiyordu az kaldı…)
Diyeceğim, herkes bir “serseri mayın” olabilir… Filmi bir de o açıdan izlemek gerek…
Bakan özür dilemeli ya da istifa etmeli
Elbet, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın eşcinselliğin “hastalık” teşhisine Ferzan Özpetek’in “10 Aspirin alsınlar, geçer” esprisi bence de muhteşem… Herkes, hepimiz çok gülüp eğlendik. Ancak aralarında Kadın Dayanışma Vakfı , Emekçi Kadınlar Derneği, Ka-Der Ankara Şubesi de dahil olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu “FeministBiz” platformu bakanın özür dilemesini ya da istifa etmesini istiyor.
Gerekçeleri şöyle:
"- Kadını geleneksel rolüne mahkûm eden ‘Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’ isminden kurtarılarak bağımsız, kendine ait bir bütçesi ve yerel mekanizmaları oluşmuş bir ‘Kadın Bakanlığı’nı hâlâ hayata geçirmediğiniz,
- Kadına yönelik şiddetle mücadelenin en önemli ayağı olan Kadın Danışma Merkezi ve Kadın Sığınakları’nın sayısını arttıracak önlemleri almadığınız ve var olan sığınakları gereken kaliteye ulaştırmadığınız,
- Hastanelerde acil tecavüz kriz merkezlerini kurmadığınız,
- Başbakanlık tarafından ‘Genelev Projesi’ adı ile başlatılan çalışmada, transseksüel seks işçileri dahil olmak üzere kayıtsız çalışan ve sayıları 100 bini bulan seks işçilerinin can güvenlikleri, sağlık koşulları ve sosyal güvenlik hakları ile şiddete uğramalarını önleyecek çalışmalar yürütmediğiniz,
- Kadın sivil toplum örgütleri ile düzenli bir sistematiğe oturmuş ilişki ve işbirliği kurmadığınız,
- Kadına yönelik ayrımcılığın, Türkiye’nin demokrasiye kavuşmasındaki en önemli engel olduğunun farkına varmayarak sorunlarımızın görünmez kılınmasına göz yumduğunuz,
- Bunca sorunumuz varken ‘bardağı taşıran son damla’ olarak eşcinselliğin bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söyleyerek, LGBTT (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel) bireylerin temel insan haklarını çiğnediğiniz ve onları nefret cinayetlerinin açık hedefi haline getirdiğiniz için, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevinizden hemen istifa etmenizi istiyoruz.”
Bu gerekçelere katılmamak imkânsız! Ama dahası var! Keşke bu gerekçelerin bilincine “İnsan hakları” sözünü dilinden düşürmeyen herkes ama herkes varabilse! Özde değil sözde “insan hakları savunucuları” da kavrayabilse…
Cumhuriyet - 01 Nisan 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler