Her Yüz Bir Yaşamöyküsü...
11 Temmuz 2009 - Zeynep Oral -
“Rasin’in portreleri önünde durduğumda gözbebekleri ile karşılaşırım. Bakarken ‘bakılan’ olduğum duygusuna kapılırım...”
Kısa bir süre önce Rasin Arsebük’ün stüdyosunda ressamla sohbet ederken, Melih Cevdet Anday’ın bu sözlerini düşünmeden edemedim. Rasin’in önceki ve şimdiki çalışmaları arasında gidip gelirken aynı duyguya , “Bakılan olduğum” duygusuna ben de kapıldım. İşte Atatürk, işte Muhsin Ertuğrul ve daha niceleri bana bakıyordu... Hem de dünden, yıllar öncesinden değil, bugünden bakıyorlardı...
Beyinsel ve ruhsal bileşim
Bir yanı Marmara Denizi’ne ve tarihi yarımadaya; öteki yanı Pera’nın barok balkon ve pencerelerine bakan büyülü bir mekan Rasin’in stüdyosu ve yaşadığı yer. 85 Yaşının tüm birikimi, ama aynı zamanda dinmeyen gençliğin coşkusuyla çalışmayı sürdürüyor.
Konuşmamız, onun portreler üzerine yoğunlaşıyor.
Rasin’e göre portre, resmini yaptığı kişinin beyinsel ve ruhsal bileşiminin işaretlerini verdiği alan. Ona göre, portre tüm bir yaşam... Portre, hayatın yansıması... Portredeki yüz, sadece bir yüz değil, o yüzün ait olduğu insandır da!
Rasin’e göre, her yüz, bir yaşam öyküsü anlatıyor.
En yalın biçimde söylemek gerekirse, Rasin için portre sanatı benzetmeyle, benzetmeye çalışmakla ya da gerçeğin taklidiyle hiç ama hiç ilintili değil. Tam aksine , gerçeğin taklidinden kaçınmak ya da o tuzağa düşmemek için çeşitli yöntemlere başvuruyor.
Bundan yıllar önce Türkan Saylan’a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu Rasin:
“ Ben, öteden beri, sanki portre yapabiliyormuşum gibi bir inanca sahibim. Bu inancın yüklediği tanıklık görevinin biliinciyle, ülkemizin bazı çok güzel insanın portrelerini yapma cesaretini gösterdim. Muhsin Ertuğrul,Aziz Nesin, Melih Cevdet Anday, Halikarnas Balıkçısı... (araya ben ekleyeyim: Cemal Reşit Rey, Nazım Hikmet) Atatürk’e gelince ...”
Atatürk’e gelince... Elbet onun da portresini yapmıştı sanatçı. Ancak ülkemizde Atatürk ilkeleri çiğnendikçe , gerici çığlıkları yükseldikçe, o portreyi yeniden yapma tutkusu karabasana dönüşecek, portreyi yeniden ele alacak, yıllarca uğraşacaktır. (Bunları tüm ayrıntılarıyla Türkan Saylan’a anlattığı mektubun tamamı daha önce Aydınlık dergisinde yayınlanmıştı.)
Müzeler, kurumlar uyuyor mu?
Bugün sadece Atatürk portresi değil, stüdyodaki tüm portrelere baktığımda, evet sanki dünden değil, yıllar öncesinden değil de bugünden bana “bakıyorlarmış” duygusuna kapılmam boşuna değil. Çünkü o gözbebeklerinde eleştirel bakışı yakalıyor ressam.
Portre bittiğinde Rasin’in duyduğu , büyük bir sevinç...
İşte Rasin’le o büyülü mekanda sohbet ederken, ondaki bu yaratma sevincine , çalışma coşkusuna tanıklık ediyorum.
Peki bu portreleri çeşitli kurumlar, çeşitli müzeler alsalar da, herkes görse...
Bu düşüncemi dile getirediğim an , Ransin konuyu değiştiriyor. Anlıyorum ki, bugüne dek böyle bir talep gelmemiş.
İşte o nedenle sözü hiç dolandırmadan , açık seçik ben soruyorum: Bu ülkede bulunançeşitli resmi ya da özel müzeler, eğitim kurumları, kültür ve sanat kuruluşları uyuyor mu???
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler