Menü

Haydiiiiiiii gerisin geriye!


10 Haziran 2011 - Zeynep Oral -

AKP'nin yeni kabine önerisinde kadının adı yok:

Hani sanırsınız ki, AKP muhalefetteydi. İki dönemdir bu ülkeyi onlar yönetmiyordu... Seçimlere 3 gün kala Bakanlar Kurulu yapısını değiştirdiğini açıkladı Başbakan! Eğer üç gün sonra seçimden birinci parti çıkarsa, kanun hükmünde kararname yetkisiyle gelsin yeni yapılanma! Aman Tanrım ne kadar da "demokratik!" Ne kadar ilerinin de ilerisi bir "ileri demokrasi!"

Kadın sözcüğü bile korkutuyor.

Beni en çok ilgilendiren, gerçekleşirse, yeni kabinede "Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı"nın kaldırılıp, yerine "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı"nın dayatılması...

Bunun ne anlama geldiğine bakmadan önce, AKP'nin "kadın" sözcüğünden bile ne denli rahatsız olduğunu vurgulamalıyım.

"Kadın" sözcüğü yerine "baaayan" sözcüğünü çok yerleştirmeye çalıştılar; baktılar ki tutmuyor, şimdi "kadın" yerine "aile"sözcüğünü yerleştiriyor. Ama zaten Başbakan ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, AKP zihniyetinin kadını sadece ve sadece aile içindeki konumuyla (anne ya da ev kadını) değerlendirdiği genellemesini yapmak pek yanlış olmaz!

Gökten zembille inmedi!

"Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı" gökten zembille inmedi. Çok büyük mücadeleler, amansız çalışmalar, günbegün atılımlar ve adım adım kazanımlar sonucu kuruldu.

Gençler anımsamayabilir, bu mücadelede yer alan her insan gibi ben de çok iyi anımsıyorum: Amerika'yı yeniden keşfetmek gerekmiyordu. Dünyada kadın erkek ayrımcılığı nasıl en aza indirgenebilmişse, biz de o örnekleri izledik.

70'li yıllarda politik partilerin kadın kollarıyla, bireysel çıkışlarla ve çeşitli yayınlarla gelişen kadın hareketi, 12 Eylül faşist darbesi sonrasında, 80'li yıllarda daha da güçlenmiş, hem üniversitelerde kurulan kadın araştırmaları bölümleriyle hem de kadın derneklerinin çeşitlenmesiyle de ivme kazanmıştı.

On yıllar süren savaşım sonunda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlı olarak 1990 yılında kuruldu. Böylelikle ilk kez devlet mekanizmalarına kadın hareketi girebilmişti. Bu müdürlük, kadın örgütlerinin mücadelesi sonucunda, bir "alt kurum" olmaktan çıkarıldı ve doğrudan Başbakanlık'a bağlandı. Ve yine kadın hareketinin çabaları ve talepleri sonucunda ancak 2004 yılında bir teşkilat yasasına sahip olabildi...

Başbakan'a mektup

Bakanlar Kurulu yapısının değişeceği söylentileri ortalığı kasıp kavururken 57 örgütün oluşturduğu Eşitlik ve Mekanizmaları Kadın Platformu, Başbakan'a bir açık mektup yolladı: "Kuruluş amacı kadının 'birey' olması ilkesine dayanan KSGM'nin yapısının güçlendirilerek ve kadından sorumlu bir icra bakanlığı kurularak bu çerçevede daha etkin bir şekilde görev yapması beklenirken, aile ya da sosyal yardım merkezli politikaların esas alındığı yapıların içine çekilmesi kabul edilemez. Kadın hak ve özgürlükleri mücadelesi veren kadın örgütleri olarak bu türden girişimlerin karşısında olduk, olmaya da devam edeceğiz" dediler.

Ayrıca, eğer böyle bir değişiklik yapılacaksa kadın örgütlerinin kesinlikle bu sürecin bir parçası olmaları gerektiğini vurguladılar... Ama "ileri demokrasi"nin hükümeti, işbirliğine elbet ki yanaşmayıp, kendi bildiğini okudu.

Gerçekler ve seçim

Sadece devlet mekanizmalarına icracı kadın bakanlığı, kadın erkek eşitliği bakanlığı katarak, bir zihniyet kökten değişemez... ANCAK... Bunlar olmadan da asla bir değişim yakalayamazsınız! Bırakın değişimi, reform yapamaz, bir gıdım ilerleme sağlayamazsınız.

"Kadın erkek eşit değildir zaten" diyen bir Başbakan ve bunu sevimlilikle (!) geçiştirmeye çalışan, hatta bundan çıkar sağlayan (erkek milleti ya!) partililer... Günde en az beş kadının öldürülmesini sineye çeken, bugüne dek, dokuz yıldır bunun aleyhine tek laf etmemiş bir yönetim... Kadınların Meclis'te ve karar mekanizmalarındaki yok denecek oranda temsilini kanıksamış, kotaya karşı çıkan bir anlayış... "Kota istiyorsan Uganda ol" gibi veciz laflar eden bir Başbakan... İlk dönemde "Pozitif ayırımcılık mı, hadi ordan!" diyen; ikinci döneme hele hele referandum öncesi "pozitif ayırımcılık" sözü verip yerine getirmeyen bir zihniyet... Kadınların kendi dönemlerinde çalışma yaşamından yüzde onu aşan oranda gerilemesini sevinçle karşılama... Kadın bedeni üzerinden politika yapmayı âdet haline getirme (Bakınız: Türbanı kaşıma ya da Başbakan ve bakan demeçleri!)... Kadınların, yoksulluk, eğitim, sağlık gibi kriterler açısından da, eşitlik açısından da Türkiye'nin dünya sıralamasında en diplerde yer almasından tedirginlik duymamaları... Bunların demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu görememeleri, anlayamamaları...

Bütün bunlar karşısında kadın erkek eşitliğini sağlamakla görevli tek mekanizmanın kaldırılmasını öngören bir yapılanma sunuyor AKP. Yerseniz!

Bunun karşısında CHP'nin yeni anayasa vizyonundaki kadın açılımı, inanın insanın içine su serpiyor.

Cumhuriyet- 10 Haziran 2011

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.