Menü

Hakkari, Uzak Doğu’da değil, Türkiye’de…


30 Ocak 2005 - Zeynep Oral -

Çoook çok eskidenmiş: Günün birinde, yeryüzündeki tüm dağlar , yüce dağlar bir olup toplanmışlar ve yürüyüşe geçmişler… Yürümüşler, yürümüşler, yürümüşler… Tanrı da , olduğu yerden dağları izlermiş. Doğrusu bu yürüyüşten de biraz sıkılmaya başlamış. Bu işin sonu nereye varacak ki? Dağlar, tam Hakkari yöresine geldiklerinde… Bu yürüyüşe artık iyice öfkelenen Tanrı “Duuuur!” diye buyruk vermiş. Ve tüm dağlar, oldukları yerde duruvermiş. İşte o gün bugün, dağların durduğu yer Hakkari’ymiş…
Bu söylenceyi ilk ne zaman duydum? 80’li yıllarda Hakkari’deyken mi , daha mı önce, bilmiyorum. Ama günlerdir Hakkari’den Ali Sevmiş’in yolladığı haberleri okurken, ne yürüyüşe geçen dağların isyanı, ne Zap Suyu’nun hırçınlığı, aklımda gönlümde yalnızca insanlar , çaresizlik içindeki insanlar…

Bir de büyük bir utanç duygusu , bir de boğazımda düğümlenen “Ayıptır Beyler! “ haykırışı…
Cumhuriyet’in başlığı “Geçmiş olsun bile demedi” ydi. Hakkari’de 5.5. büyüklüğündeki depremin ve ardından gelen sarsıntılardan sonra , evlerine dönememeleri, geceyi eksi yirmiye varan soğukta ve karda kamyon kasalarında geçirmeleri değil, yardım ve ilgi görmemeleri değil, başta başbakan olmak üzere, yetkililerin duyarsızlığıydı Hakkarililerin en ağırına giden.
85 bin nüfuslu kente gele gele 150 soba ve üç çadır… Kızılay’dan gelen çadırlar yazlık olduğundan içinde barınmak olanaksız…Kardan, köy ve mezra yolları kapalı… Millet aç ve açıkta… Ve bu durumu protesto etmeye kalktıklarında polis üzerlerine biber gazı sıkıyor, havaya ateş ediyor. Biber gazından zehirlenen Belediye Başkanı ve yurttaşlar hastanelik… 15 kişi göz altına alınıyor…

Ne oldu bize?
İnsanlığımızı, duyarlığımızı nerede, nasıl kaybettik?
Kadere razı olup, “Allah büyüktür”e sığındığımızda mı? ABD’nin bize biçtiği Ilımlı Müslüman devlette mi? Çıkar yarışında, bir koyup üç alma hesaplarında mı? Her geçen gün büyüyen yöreler arası gelir dağılımındaki uçurumda mı? Sansasyon ve “rating” peşinde koşan medya yarışlarında mı? Çal oynasın vur patlasınlarla avunup, bana dokunmayan yılan bin yaşasınlarda mı? Güç , iktidar, şan şöhret’i en yüce erdem belleyip, emeği, alınterini, yokluğu, yoksulluğu yok saydığımızda mı?

Sahi, nasıl bunca duyarsız hale geldik!
Ayıptır Beyler!
Başbakanın istediği zaman yardım toplama konusunda nasıl atik, cevval ve hünerli davrandığını gördük. Elbet, Hakkari, Endonezya ya da Phuket Adası değil. Uzak Asya’daki faciayla Hakkari’dekini karşılaştırmak bile istemem. Ama birilerinin, Hakkari’nin Türkiye’de olduğunu yetkililere hatırlatması gerek.
Yıllar önce, 1988’de, Hakkari ve çevresinde uzun bir yolculuğa çıkmıştım. (Şimdi Hakkari’den deprem sonrası haberlerini okuduğum Ali Sevmiş’le birlikteydik) Herkese potansiyel suçlu muamelesi yapıldığı, kent ve çevresinde kanalizasyonu olmayan, yolu olmayan, yarısı elektriksizlikten karanlığa gömülmüş olan bir dönemdi. Hakkari,Çığlı, Geyvan, Yüksekova, Çukurca, Narlı , Üzümlü köyleri…

Dağlar yine çok yüksekti. Hava yine çok soğuktu…Röportajlar yapıp duruyordum…
“Gelecekten beklentin ne?” diye sorduğum , yaşıtım bir kadından aldığım yanıtı hiç unutmadım:
“Bir battaniye.”

30 Ocak 2005- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.