Menü

Hakkari 2


19 Ekim 2000 - Zeynep Oral -

Yüreğim Hakkari'de kaldı...

"Buranın insanları , aşkı kendilerine amaç edinmişlerdi"...

İhsan Çölemerik söylemişti bu cümleyi. Çölemerik, Hakkari'nin eski adıdır... Hakkari'de nice öğrenci yetiştirmiş İhsan Çölemerik Hoca , kentin üç bin yıllık geçmişini, insan coğrafyasını, kültür birikimini anlatırken söylemişti...

Tıklım tıklım dolu bir salonda, soluğumuzu tutmuş onu dinlerken , "aşkı kendilerine amaç edinenleri", baskıyla şiddetle kuşatmanın, yokluğa yoksulluğa mahkum etmenin, savaşın sırtından geçinmenin dehşeti, utancı, acısı ve öfkesi genzimi yakıyordu...

"Mimarlığını" Paris Kültür Ataşeliği'nden Hakkari Kültür Müdürlüğüne sürülen Vecdi Sayar'ın yaptığı, harcını SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı), Sosyal -Kültürel Yaşamı Destekleme Derneği'nin, Hakkari İşadamları Derneği'nin , yerel yönetiminin ve Hakkari'deki nice insanın kattığı, birçok sanatçının emeğiyle gerçekleşen "Hakkari - İstanbul Köprüsü"ndeydik.

Sinema ve tiyatro sanatçıları, müzisyenler, ressamlar, şairler, yazarlar, gazeteciler, Hakkari'de sevgi seline kapılmıştık. Kucaklanmış, bağra basılmıştık. Binlerce gencin söylediği şarkılara, türkülere karışmış, düğün dernekte, söyleşilerde, kitaplarda , sokaklarda buluşmuştuk. Resim sergisinde renk, karikatür sergisinde çizgi, şiirlerde, şarkılarda söz olmuştuk. Barışa hasretliğin arasında gözyaşı ve kahkaha olmuştuk.

Bir zamanlar, kurşunlar , bombalar arasında ,çocukların "Önüm arkam, sağım solum sobe! Korucu, polis, asker olmayan ebe!" diye saklambaç oynadıkları sokaklarda , şimdi konserlere, filmlere, sergilere, söyleşilere akın eden gençlerin yarışı vardı. Öylesine, öylesine aç kalmışlardı ki böylesi etkinliklere... Her etkinliğe akın etmelerinin, her etkinlikte böylesi coşmanın nedeni belki de savaşla geçen yılların öcünü almak, acısını çıkarmaktı... Onlar bize yol gösterdi , biz de onları izledik.

Ama vazgeçmediler sormaktan. Neden terk edildiklerini, neden cezalandırıldıklarını... "Medeniyetlere beşik sallamış Edipler Diyarı Hakkari"nin şimdi neden "unutulmuşların diyarı" olarak anıldığını... Sorgulamaktan vazgeçmediler :Yörede boşaltılan köyler nedeniyle, hızla artan nüfus ve hızla artan işsizliği ... İşsizlikten bunalım geçiren gençleri kurtarma yollarını... Yok olan eğitim ve sağlık hizmetlerini... Sorguladılar , doktor bulabilmek için neden Iran'a gitmek zorunda olduklarını... Birçok insanın geçimini sağladığı sınır ticaretine (Irandan akaryakıta) yenilerde getirilen yasağı sorguladılar... Sorguladılar , neden evleri dışında dil yasağının hala sürdüğünü, neden kendi dillerinde gazete çıkaramadıklarını, radyo dinleyemediklerini...

"Hakkarili'ye iki inek, dört koyun verin, yıllık geçimini sağlar" sözü dillerden düşmezken, meralarda yaylarda mayın tuzağı nedeniyle bunun bile ellerinden alındığını... Zap Suyu üzerinde bombalanmış köprülerini yeniden inşa çabalarını... Bir yıl önce açtıkları, kentteki 30 kadar bedensel engelliye iş olanağı sağlayan (ayda 50 milyon Tl. sağlayan) tekstil atölyesini parasızlıktan kapatmak durumunda olduklarını ... Hayır elbet, İstanbul- Hakkari Sanat köprüsü , bunları unutturmadı Hakkarililere. Ama bütün bu etkinlik sırasında coşkusunu gizlemeyen Belediye Başkanı Hüseyin Ümit'in dediği gibi "toplumsal uzlaşmanın sağlanması için", "Barış, eşitlik ve kardeşlik sürecinin " yüceltilmesi için belki de bir adım oldu.

Hayır, Devlet katılmadı bu şenliğe. Rastlantı bu ya ,Vali ve Emniyet Müdürü tam da o günlerde Ağrı'daki İnsan Hakları bölgeler koordinasyon toplantısındaydı. Ve valiliğin " sanatçının güvenliğini sağlayamayız" gerekçesiyle yörenin adeta ilahlaşmış şarkıcısı Ferhat Tunç'un konserine getirdiği yasak, sayısız girişime, Ankara'dan Sadettin Tantan'ın "konsere izin verilsin" demesine rağmen kaldırılamadı. Geçen hafta izin verilmeyen konser, rivayet o ki, yarın akşam gerçekleştirilecek...

"Yaşamın normalleşebileceğine" inancın bir küçük damlasıydı İstanbul- Hakkari sanat köprüsü. Hakkarililer inanmışlardı...İnanma sırası devletteydi.... İnanma sırası buraya yatırım yapacak girişimcilerdeydi... İnanma sırası, Hakkari'yi bugüne dek "unutanlar"daydı...

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.