Menü

Güzellikler Kayda Geçsin!


25 Mayıs 2002 - Zeynep Oral -

Birkaç sabahtır, uyanır uyanmaz , önce o rüzgar sesini duyuyorum. Müthiş bir rüzgar sesi... Odamı dolduruyor, evimi dolduruyor, içimi dolduruyor... Anadolu'dan kopmuş gelmiş rüzgara, kavalın sesi, saz gibi kullanılan piyanonun sesi , tüm öteki çalgıların ve yüzlerce insanın sesi karışıyor... Önce rüzgarda üç servi beliriyor. Serviler rüzgarda sallanıyor... Kökleri yerde başları yıldızlarda üç servi... Sonra, sonra... 70 Dakika boyunca disk çalarımın başından ayrılamaz oluyorum. Müziğin, şiirin, sesin ve sözün gücü beni teslim alıyor.

Fazıl Say'ın "Nazım " adlı bestesinin kompakt diski ve kaseti çıktı. Bir kez dinlediniz mi , tiryakisi olup, her gün dinlemeye başlıyorsunuz... Genco Erkal'ın , bir çocuğun ya da Sertap Erener'in sesiyle, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın ya da birkaç koronun yorumu ve Fazıl Say'ın piyanosu arasında gidip gelirken bir de bakıyorsunuz müziğin anlamıyla şiirin anlamı, olağanüstü bir biçimde bütünleniyor. Tiryakisi oluyorsunuz , çünkü dinledikçe gözden , daha doğrusu kulaktan kaçan kimi ayrıntıları yakalıyor ve duygu yoğunluğunu, düşünce yoğunluğuyla sarmalıyorsunuz.

Kültür Bakanlığı'nın " Türk bestecilerin eser üretimini teşvik projesi" kapsamında gerçekleşen bu eser , Ankara ve İstanbul'da yanılmıyorsam yalnızca dört kez çalınmıştı... Şimdi İmaj Müzik Yapım'ın pırıl pırıl kaydıyla çok daha geniş bir çevre dinleyebilecek. Nazım'ın dizeleri, Nazım'ın dünyası, yüzlerce insanın emeğiyle, çabasıyla ve yaratıcı gücüyle hepimizin oluyor.

Hayatımıza Nazım'dan bir kayıt düştü!

Yaşamdaki güzellikler parmaklarımızın arasında kaçıp gitmesin diye , bir yerlere kayıt düşmek önemi.

Geçen hafta sonu Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nin gerçekleştirdiği Uluslararası Yaşar Kemal Sempozyumu ve yazara onursal doktora verilmesi dört dörtlük bir organizasyondu. Zaten ben başında Talat Halman'ın olup da yürümeyen hiçbir etkinlik bilmiyorum.

Sempozyumun bir bölümünü izleyebildim. Aklım, izleyemediklerimde kaldı.

Dilerim tüm bildiriler kitap olarak yayınlanır da hepimiz yararlanabiliriz. Yani hayata bir kayıt daha geçer!

İzlediğim bölümde Amerikalı edebiyat hocası Clare Brandabur'un bir karşılaştırması çok ilginçti: Hani Danimarka Prensi Hamlet'in çok ünlü bir tiradı vardır: "Ne eşsiz bir yaratıktır insan! " diye başlar... İşte Hamlet'in o sözleriyle , Toroslar'dan yaşlı bir ananın Meryemce'nin son sözlerini karşılaştırıyordu...

İlhan Başgöz, bilim adamlarının yıllarca sonsuz emek ve çaba gerektiren çalışmalardan sonra ulaştıkları bilimsel gerçeklere, Yaşar Kemal'in herkesten önce , "kendiliğinden" nasıl ulaştığının örneklerini, esprili, harika bir konuşmayla veriyordu.

Öğretim üyesi Süha Oğuzertem'in kimi saptamaları da ekonomik anlatım özelliğini taşıyordu. Sizlerle paylaşıyorum.

Yaşar Kemal:" - Doğru dürüst bir resmi eğitim almamıştır ama tarihçidir, coğrafyacıdır, antropologdur, etnografdır, doğabilimcidir, zoologdur, botanisttir, folklorcudur, araştırmacıdır, derlemecidir.

-Hem aydınlanmacı ve Marksistir, hem de düşlerin, hayallerin, mitkein, efsanelerin ondan yakın dostu yoktur.
-Bir yöreyi anlatırken bütün yöreleri anlatabilir.
-Bir insanı anlatırken bütün insanları anlatır.
-Köyü anlatır ama "köy edebiyatçısı" değildir.
-Roman gibi en az kişisel olan türde en fazla kendisi olabilmiştir.
-Çok sıkıntı görmüştür ama kendi dertlerini anlatmaz. İşkence görmüştür ama kimseden nefret etmez.
-Yaşar Kemal yaratır ama uydurmaz. "
Tüm güzelliklerin kayda geçmesi dileğiyle.

25 mayıs 2002

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.