Menü

Güzel Havaları Özlüyorum…


24 Aralık 2006 - Zeynep Oral -

İnişli çıkışlı, acılı sancılı, bol kavgalı ilerliyor günler… Kötü haberler, güzel haberleri gölgelerken tek dileğim , Türkiye’nin içindeki binlerce Türkiye görüntüsünün hiç ama hiç birinin şiddetten nasibini almaması… Ne göze görünen açık şiddetten, ne de göze görülmeyen gizli şiddetten…

Kötü haberlerin tutsağı da olsak, ben güzel haberlere yöneleceğim bugün…

Aziz Nesin’in yaşgünü

20 Aralık , Aziz Nesin’in yaşgünüydü. Ona, özellikle şimdi ne çok gereksinimiz olduğunu bir kez daha düşünmeden edemedim.

İzmir Balçova Belediyesi’nin düzenlediği “Aziz Nesin 91 Yaşında” başlıklı toplantıya katıldığımda, doğrusu bunca kalabalık ve bunca coşkulu, dikkatli bir dinleyici topluluğu beklemiyordum. Yüceltilen,

Aziz Nesin’in kişiliğinde, her tür haksızlığa ve gericiliğe direnen, aydınlık, ileriye dönük, zihniyetti. (Teşekkürler Belediye Başkanı Mehmet Ali Calkaya ve Kültür Müdürü Tuğrul Keskin.)

Gerek orada, gerek dönüşümden sonra aldığım tepkiler, umutsuzluğa düşmek yerine, güç birliğinin ne denli kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu. Aziz Nesin bugün hayatta olsaydı eğer , ölesiye çalışmayı ve üretmeyi sürdürür ama beşlki de bu güç birliğini sağlayabilirdi… Kesin olan, düşünce platformunda açtığı tartışmalarla, kimilerini öfkeden çılgına çevirirken, 301. maddeden bol bol nasibi alır, ama yine de çoğunluğun rehavet, miskinlik, bıkkınlık içinde boş vermişliğe, vurdum duymazlığa terk edilişini engellerdi! Nice yıllara , nice geleceklere Aziz Bey!

Çağdaş genç besteciler

Geçen haftanın en güzel anlarından biri Gürer Aykal Yönetiminde Borusan Filarmoni Orkestrası’nın “Yılbaşı” konserinde İlhan Mimaroğlu’nun bestesini dinlemekti… Dinlerken, çağdaş bestecilerin ne amansız bir mücadele vermek zorunda kaldıkları bir kez daha iliklerime işledi.

Düşünsenize, çağdaş besteciler Mozart’lar, Beethoven’ler , Çaykovski’lerle rekabet etmek zorundalar! Rakipleri, onlar ve diğerleri! Bu dehşet verici, “ürkütücü rekabet” saplantısını içime yerleştiren, özellikle genç Türk bestecilerin sonsuz çabası. Önümüzdeki hafta (26 Aralık Salı, Enka Oditoryum’unda) heyecan verici bir konser var: Mustafa Tınç’ın projesi: Türkiye’nin yetiştirdiği genç, çağdaş müzik bestecilerinin eserlerinden oluşan bir konser…

Adlarını duydunuz mu, kaçınız duydu, müziklerini hiç dinlediniz mi? Bilmiyorum… Konserde eserleri çalınacak besteciler Ahmet Altınel, Onur Türkmen, Mustafa Tınç, Turgut Pöğün ve Hasan Uçarsu…

Bildiğim, onlar çok genç yaşlarına karşın yıllardır çok sesli müzik besteliyor, eserler üretiyor, dünya platformunda daha çok söz sahibi oluyor, dünya iletişim ağlarında yerlerini alıyor, ulusal ya da uluslar arası yarışmalarda ödüller kazanıyorlar.

Dünyanın her yerinde, çağdaş çok sesli müziğin gelişmesi için başta devlet, Kültür Bakanlıkları olmak üzere kurumlar seferber olur. Bizde , unutun böyle şeyleri! Onlar kendi yağlarıyla kavruluyor. Bireyler olarak en azından onlara kulak verebiliriz… Öyleyse, haydi konsere!

Erkek ve Etek

Geçen haftanın güzel haberinden biri, yazılarından dolayı hem İpek Çalışlar’ın hem de Ahmet Altan’ın beraatları … (Ayrıntılar için bakınız Oral Çalışlar’ın yazısı 29 Aralık). Bence her iki yazı için dava açılmış olması bile utanç vericiydi !

İpek Çalışlar’ın beraatıyla ilgili gelen kutlamalar arasında, feminist ve barış aktivisti arkadaşım Gönül Dinçer’in, her sözüne katıldığım mesajından birkaç satırı sizlerle paylaşmak istiyorum:

“İpel Çalışlar'a karşı açılan dava, aslında tam bir erkek egemen anlayışı yansıtıyordu. Konusu Atatürk'e hakaret kılıfı altında, bir erkeğin hangi nedenle olursa olsun kadın kılığına girmesini alçaltıcı bularak, kadınları ve kılıklarını aşağılayan, kadınlara hakaret eden erkek egemen anlayışı sergiliyordu. Hani şu mecliste birbirine hakaret etmek isteyen erkeklerin sık sık kullandıkları ‘sen en iyisi etek giy!!’ ifadesindeki kadınları aşağılayan tutum... İpek'in beraatını, aynı zamanda bu erkek egemen anlayışa karşı verilmiş bir karar olarak görüyor ve çifte sevinç duyuyorum. “

Kadının adına Tahammülsüzlük

Hükümetin kadına , kadının görünümüne ve görünmesine, kadının sesine tahammülsüzlüğünü biliyorduk. Şimdi buna bir de kadının adı eklendi. (Sevgili Duygu Asena’yı anmadan edemiyorum)

Günlerdir mimarlar, mühendisler, şehir plancıları, çeşitli meslek kuruluşları, sinsi sinsi planlanan, çalışmaları süren bir komplo için öfkeli . Bugüne dek “Nefise Akçelik Tüneli” diye bilinen , Karadeniz Sahil Yolu’nun bir parçası olan ve önümüzdeki yıl başında açılacak olan tünelin adı değiştirilmek isteniyor.

Türkiye’nin en uzun tüneli olacak bu tünel, bugüne dek hep “Nefise Akçelik Tüneli” diye bilindi, projelere öyle geçti . (Nefise Arçelik Karadeniz Teknik Üniversitesi, İnşaat mühendisliğinin ilk kadın öğrencisiydi. Türkiye’nin her yerinde sayısız işe imza attı. 20 yılı aşkın bir süre, 2003 yılında ölünceye dek bu tünel için çalıştı.) Şimdi AKP’liler, Nefise Arçelik Ordu’lu değildi, tünelin adı “Ordu Tüneli” olsun diye diretiyor.

Bu yalnız,hasta bir bölgecilik zihniyetini değil, hastalıklı bir erkek egemen ziiiiihniyeti de ortaya koyuyor:

Kadınların mühendis olarak çalıştırılmak istenmemesine tanık olmuştuk. Şimdi çalışan kadın mühendisler bari örnek olmasın, emekleri bilinmesin, hatırlanmasın, adları duyulmasın, hiç olmazsa görünmesin istiyorlar!
Ne yapıp yapıp, bu isim değişikliğine engel olmalıyız!

Cumhuriyet – 24 Aralık 2006

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.