Menü

Guernica' dan Silopi' ye...


09 Şubat 2003 - Zeynep Oral -

Gözümün önünden Guernica geçiyor... General Franco’nun onayıyla , Alman bombardımanıyla, yerle bir edilen bir Bask köyünün katliamı , Picasso’nun dehasından geçip yerleşiyor yüreğime. Gözümün önünden trenler geçiyor. Sınıra asker sevkıyatı... Katar katar “Memetçik memet... memetçik memet....” Trakya’dan Silopi’ye ... Ara istasyonlarda analar babalar bekleşiyor, belki oğlumuzu görürüz diye... Görebilenler sarılıyor , kokluyor, öpüyor, bir daha bir daha bağrına basıyor oğlunu... Helalleşiyor... Savaş filmi seyretmiyoruz. Haberlerde izliyoruz! İstasyonda oğluna sarılan ananın gözyaşları, alevlerin yuttuğu Guernica’lı kadının çığlıklarına karışıyor. İkisinin kolları birbirine uzanıyor. Guernica’nın parçalanmış insan bedenleri, ölü çocuk yüzleri, geleceğin vahşetini haykırıyor...

Powell, BM.Güvenlik Konseyi’nde hiç kimseyi ikna edemeyen “kanıt” konuşmasını yaparken, aynı salonda asılı olan Guernica tablosundan esinlenmiş panoyu örtmek zorunda kalmışlar. “Ne pahasına olursa olsun, illaki savaş “ sözlerini dinlerken, savaşın vahşetinin ve acımasızlığının simgesine dönüşmüş bu esere bakmaktan ya korkmuşlar ya da utanmışlar...

Peki Güvenlik Konseyindeki bu insanlar hiç mi Bağdatlı çocukların yüzlerini görmemişler, seslenişlerini hiç mi duymamışlar! Ya istasyonda asker oğluna sarılmak için bekleşen anaları ? Görmedikleri, duymadıkları bilmedikleri için mi orman kanununa teslim olmuşlar? Hükümet dilediği kadar “Savaşa girmedik, savaşa girmiyoruz” desin. Kimi kandırdıklarını sanıyorlar.

Silopi’ye yalnız asker sevkıyatı yok. Onlar da , belki siz bu satırları okuduğunuzda Silopi’ye varmış olacaklar...
Onlar dediğim, “Savaşa Hayır Kadın Platformu”. Sayısız kadın kuruluşları Önceki gün ve dün yola çıktılar. Adıyaman, Antalya, Urfa, Tunceli, Van, Mersin, Adana, Hatay, Maraş, Ankara, Sakarya, İzmir ve İstanbul'dan yola çıkıp Diyarbakir’a vardılar. Bugün de Diyarbakır’dan Silopi’ye gidiyorlar... Sabah 11’de sınıra en yakın yere gidip getirdikleri barış sembollerini bırakacaklar. Aynı saatte dünyanın bir başka sıcak bölgesinde, Kıbrıs’ta, yine “Savaşa Hayır Kadın Platformu”nun temsilcileri , sınıra gidip barış eylemi yapacaklar.

Savaş kararlarının alındığı mekanizmaların odağında hep erkeklerin yer aldığının; ve savaşlarda en ağır bedeli hep kadınların ödediğinin bilincindeler. “Sadece Irak’ta değil, üzerinde yaşadığımız topraklarda da . barış istiyor, militarist ve milliyetçi politikaların terk edilip, barış yönünde adımlar atılmasını talep ediyoruz” demeleri bundan.

Savaşların kadınlar üzerindeki etkilerini dile getirirken dünyanın en yoksul kesiminin yüzde 70’ini kadınların oluşturduğuna, dünyadaki mültecilerin üçte ikisini yine kadınların oluşturduğunu vurguluyorlar. Olası savaşlar önce kadınları daha da yoksullaştıracak, önce kadınları mülteciye dönüştürecek. “Yoksulluk kadar savaş da kadınları fuhuş sektörüne girmeye zorlar” diyorlar. (Yüz binlerce paralı Amerikan askerinin yoksulluğun pençesinde kıvranan Irak’a akın etmesini düşünün)
“Savaş koşulları altında kadına yönelik şiddet er alanda artacaktır” diyorlar. Savaşan tarafların birbirlerinin “kadınlarına” tecavüz etmeyi ve bunu tehdit olarak kullanmayı bir savaş stratejisine dönüştürmelerine dikkati çekiyorlar. (Kore’de, Japonya’yı, daha yenilerini, Bosna’yı ve şimdi adını saymak istemediğim ülkeleri düşünün!)

I.Dünya Savaşında ölenlerin yüzde 5’i; 2. Dünya Savaşı’nda ölenlerin yüzde 55’i; günümüzde ise savaşlarda ölenlerin yüzde 90’ını siviller oluşturuyor.
Guernica’dan Silopi’ye uzanan çizgide, bunu unutmamanız dileğiyle... “İyi bayramlar” diyorum.

9 Şubat 2003

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.