Menü

Gölgeler Büyürken...


28 Temmuz 2011 - Zeynep Oral -

"Bir ülkede küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, o ülkede güneş batıyor demektir..."

Bu Çin atasözünü bir arkadaşım, iki gün önce yeniden hatırlattı bana. O andan beri aklımdan çıkmıyor. Yüreğimin ucuna takılmış bir melodi gibi dilimden düşmüyor...

"Bir ülkede küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, o ülkede güneş batıyor demektir." ... "Bir ülkede küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, o ülkede güneş batıyor demektir."...

Burada aklımdan geçen ve gölgeleri büyüdükçe büyüyen, şiştikçe şişen tüm küçük insanların adlarını elbet verecek değilim. O kadar da deli değilim... Ama sizlere güvenim sonsuz, hele düşünün bir, şu son yıllarda kimlerin gölgeleri büyüdü... Nasılsa siz o isimleri bulur yerli yerine yerleştirirsiniz...

Aklımdan ve gözlerimin önünden gitmeyen bir başka fotoğraf ise Ceylan'ın ölüme, öldürülmeye götürülürken bir rastlantı sonucu güvenlik kamerasına yansıyan bakışları...

Bilmez değilim, Ceylan, ne ilk ne de son Ceylan... Ancak onun o bakışları, Prof. Yılmaz Esmer'in "Türkiye Değerler Araştırması" raporuyla üst üste konulduğunda gazetelere yansımayan bir başka fotoğraf da çıkıyor ortaya...

Tamam, muhafazakârız, mutluyuz, tepki göstermeyen, hoşgörüsü olmayan bir toplumuz... Ama, aynı zamanda kadına yönelik şiddeti olağan, sıradan kabul eden, yadırgamayan bir toplumuz...

"Aile reisi erkektir" (yasa değişeli 15 yıl oldu yanılmıyorsam...) "Kadın her zaman kocasına itaat etmeli, onun sözünden çıkmamalı." (Bu konuda yasaya gerek bile yok!) Bunlar hiç değişmeyen gerçekler...

Ama gelin görün ki, "Bir erkeğin birden fazla eşinin olması kabul edilebilir" sözüne katılanların oranı 1996'da yüzde 10, 2009'da ise yüzde 11... 2011'de bu oran yüzde 23 olarak ölçülmüş. Nasıl?.. Muhteşem değil mi?..

"Bazı kadınlar kocalarından dayak yemeği hak ediyor." Bu görüşe katılanların oranı 1996'da yüzde 19. 2011'de ise yüzde 30. Harika değil mi! Bu konuda yine de minik bir teselli bulabiliriz: İki yıl önce, 2009'da bu oran yüzde 33'müş... O üç sayılık fark, herhalde bizim gibilerin kadınların kafalarını ütülemelerinden doğmuş olmalı diye düşünmedim değil...

Şimdi sizler, "bunun bununla ne alakası var" diye sormadan önce hemen söyleyeyim: Hiçbir alakası yok. Şimdi yazacağımın bir önceki paragraflarla hiç ama hiçbir ilgisi yoktur!

Ceylan'ın bakışlarıyla Profesör Esmer'in raporunun yüreğimde kucaklaştığı günlerde, nedense hep aklıma Cemil Çiçek'in "Flört fahişeliktir" sözü, Erdoğan'ın "Biz kadın-erkek eşitliğine inanmıyoruz" diyerek görüş ve inancını dile getirişi vardı... Unuttunuz mu, ha!? Üstelik birtakım kadın kuruluşlarının temsilcilerini bir araya topladığı "Kadın Açılımı" toplantısındaydı. Hani toplantıya katılanların birinin bile o salonu terk etmediği, kuzu kuzu oturup Başbakan'ı dinlediği toplantıydı...

Bütün bu hal ve gidişte yeni Bakan Fatma Şahin'e "Saha mücadelesinde" cesaret, azim, güç diliyorum.

Birkaç hafta önce kadına yönelik şiddeti durdurabilmek için, sadece cezayı düşünmek yetmez diyordum. "Türkiye Değerleri Araştırması" daha sonra yayımlandı. Bir kez daha topyekün seferberliğin kaçınılmazlığı ortaya konmuş oldu.

Toplumsal şiddetin bir parçası kadına yönelik şiddet. "Dincilik"ten besleniyor. Bilimden, ilimden uzaklaşmakla körükleniyor. Ekonomik uçurumun, etnik uçurumun, politik uçurumun derinleşmesiyle kamçılanıyor.

Ne demiş Çinliler: "Bir ülkede küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, o ülkede güneş batıyor demektir..."

Dikkat edin, adlarını bildiğimiz ve bilmediğimiz katillerin de gölgeleri büyüyor artık bu ülkede.

Cumhuriyet- 28 Temmuz 2011

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.