Menü

Gökova'nın Mimari Kimliği …


31 Mayıs 2009 - Zeynep Oral -

Baktık ki, hızla fire vermeye başladık… Baktık  ki, son bir yılda Nergiz, Elvin , İlhan da aramızdan ayrılıverdi, daha sık buluşalım dedik.  “Biz” yani,  İzmir Amerikan Kız Koleji’nin 1964 mezunları… (Okulumuz o zamanlar yalnız kızlara mahsustu, şimdiki gibi kız erkek karışık değildi.) Yurt içinden yurt dışından  gelmiş 23 hatun  kişi Marmaris, Turunç’ta, kartal yuvasını andıran muhteşem “Loryma” da buluştuğumuzda, her birimiz, her an “iyi ki buradayım, iyi ki bu kucaklaşmada varım” diyorduk. Anılarla umutlar arasında; yitirdiklerimizle beklentilerimiz arasında; düşlerle düşünceler arasında gidip gelirken dostlukların keyfini çıkarıyorduk…

O buluşmadan geriye kalan, birbirinden güzel binlerce an ve bir tavsiye: Siz siz olun sakın eski dostlarla kucaklaşma fırsatını kaçırmayın!  

Sen bin yaşa Nail Çakırhan

Kucaklaşmadan sonra,  Sumru’nun peşine takılıp ver elini Gökova!

Bir zamanlar adı Gökabad olan,  körfezin tam dibindeki beldeye “Akyaka” denmesini; buna karşılık taa içerideki beldeye “Gökova” adının verilmesini ben anlayabilmiş değilim… Ama bu ülkede anlayamadığın pek çok şey gibi bunu da geçelim…

Gökova körfezinin en dibinde, sarp dağların eteğinde, ovaların vadilere karıştığı, azmak sularının denize kavuştuğu, çam ve okaliptüs ağaçlarının denize koştuğu , bugenvilya, zakkum ve gül istilasına uğramış bu “dantel kıyılara” yerleşmiş Akyaka beldesi… Ne doğanın muhteşemliği,  ne de coğrafyanın harikuladeliği … İnsanı ilk “çarpan” beldenin mimari kimliği!

Tüm kıyılarımız hızla betonlaştı. Çirkin ve çarpık yapılanmanın rant hırsıyla hilkat garibesine dönüştü. Kıyı beldeleri kimlik ve tüm özelliklerini yitirdi.  Yörelerin coğrafyasını, doğasını, topografyasını hiçe sayarak birbirinden farksız, birbirinin tıpkısının aynısı beldeler oluştu… 1970’lerin başından beri süregelen bu gidişattan kendini kurtarabilen  benim bildiğim tek yerleşim yeri Akyaka!   Ve  bu iş, bir insan sayesinde gerçekleşti!

Akyaka’da  geçirdiğim günler boyunca , 2008’de yitirdiğimiz Nail Çakırhan’ı anmaktan ve “Sen bin yaşa Nail Çakırhan” demekten geri kalmadım!

Örnek oluşturmanın önemi 

Nail Çakırhan’ı  (1910-2008) 1983’de Uluslararası  Ağa Han Mimarlık Ödülünü  kazanmadan önce de tanıyordum. Gazeteci, şair, yazar, eski tüfek,  Türkiye’nin ilk kadın arkeologlarından Halet Çambel’in can yoldaşı, eşi, Nazım Hikmet’in arkadaşı bu yapı ustası benim Sumru gibi Ula’lıydı!  Çocukluk günlerimin Muğla’ya bağlı Ula ilçesiyle bugünkü Ula  ve Gökova çok farklıydı elbet… Ancak hiçbir mimari okul bitirmemiş olan Nail Çakırhan, ( Ödülü kazandığı yıl yapılan abuk sabuk tartışmalar aklıma geliverdi!) Ula’nın geleneksel ev modelini almış, bunu  ormanla denizin kucaklaştığı Akkaya’ya uygulamıştı. Önce kendi evi, sonra eş dost evleri …

En yükseği, iki katlı.  Taş temel üzerine ahşap kurgu.  Duvarlar  tuğla dolgu ve beyaz badanalı.    Döşemeler, tavanlar ahşap. Ahşabın üzerinde binbir çeşit bezeme. İç mekanların açıldığı  yine ahşap revak balkonlar.  Ahşap sütunlar, ahşap çıkmalar, ahşap doğramalar… Kırmızı kiremit  çatılar. Ula’ya özgü bacalar …  

Nail Çakırhan’ın eski ustalardan öğrenerek  yaptığı  doğayla uyumlu, geleneğe saygılı, yeni gereksinimleri karşılayan evleri  öyle tutudu ki,   imar kurulları bu evlerin örnek alınmasını kararlaştırdı.

O gün bugün bu yapı tarzı örnek oluşturdu. Bugün tüm evlerin belki sadece yüzde beşi, onu  onun eseri, ama sanki , ( evet sanki,) hepsi Nail Çakırhan mimarisi!   

Bu mimari, Gökova’ya başka hiç bir kıyı kentimizde olmayan bir kimlik kazandırmış! Eşsiz ve çok değerli bir örnek!

(Günümüzde kimi abartılı kopyalar  , hele hele tam kıyıda  bu kurala uymayan iki yüksek yapı, gözü tırmalıyor ama ,  yine de öteki kıyı beldelerden farklılığa hayran olmamak imkansız! ) 

Belediyeye mi Bakanlığa mı?

Nail Çakırhan’ın  tek katlı kendi evi, baba evi, 2000 yılında   “Korunması gerekli kültür varlığı niteliğinde, sivil mimarlık  örneği “ olarak tescil edilmiş.  Bugün Halet Çambel ve kız kardeşi bu evin  bir müzeye dönüştürülmesinden yana. Ama başka iki kardeşin çocuklarının engellemesiyle burası bir türlü  yaşayan bir müze eve dönüşemiyor. Ayrıca   Kültür ve Turizm Bakanlığı’na  mı yoksa Belediyeye mi bağlanması  tartışma konusu… Akyaka’nın genç ve çalışkan  Belediye Başkanı Ahmet Çalca’nın (yaş 37, ikinci dönem hizmet veriyor) belirttiği gibi burası Belediye’ye   bağlanabilirse,  Akyakalıların yaşamına katılıp işlevsel hala gelebilmesi  mümkün olacak. 

Nail Çakırhan’ın kendi evinin  bahçesinde  yaptığı sergi evi  ise , her ay değişen resim sergilerine ev sahipliği yapıyor.

Gökova’ya mimari kimlik kazandıran,  farklılığını ortaya koyan  Nail Çakırhan’a , Ula’lılara, Gökovalılara sonsuz teşekkürler!  Bu ülkedeki her genç mimarın gidip görmesi gereken  bir kıyı beldemiz var neyse ki!

Cumhuriyet- 31 Mayıs 2009

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.