Galata Limanının Geleceği…
01 Ekim 2005 - Zeynep Oral -
Önce, her şeyden önce ,adı beni rahatsız etti. ‘’Galata Limanı’’nın nesi eksikti, nesi vardı ki ‘’Galata Port’’ oldu. (Sakın sınıf atladı, demeyin! Sakın, sokakları istila eden onca İngilizce laf arasında buna mı takıldın demeyin! Ben hepsine takılıyorum!)
Derken, günlerdir tüm basın yayın organlarında izlediğimiz Ofer- Kutman ikilisine odaklanan ihale... İhale öncesi ‘’görüştüm / görüşmedim’’ çarkları... Bir gecede değişen kıyı kanunu... Benzer bir ihale, daha önce hükümet düşürürken , eski başbakan Mesut Yılmaz’ı Yüce Divan’a yollarken bu kez her şeyi satarım, her şeyi özelleştiririm hoyratlığı... Ve ardından gelen tüm tartışmalar...
Yalnız bu arada elmalarla armutların birbirine karıştığı ; ormana bakarken ağaçları, ağaçlara bakarken ormanı gözden kaçırıyoruz duygusuna kapılıyorum.
İhalelerin nasıl, hangi koşullarla, kaça, kime , kaç yıllığına vb. ayrıntılarına, işadamları- şirketler – politikacılar pazarlıklarına benim aklım ermez. Ama yaşadığım kenti ,yeryüzündeki en müthiş, en olağanüstü kenti, eşi benzeri olmayan şu İstanbul’u , çocuklarıma, torunlarıma nasıl, ne durumda bırakacağımız, hiç aklımdan çıkmıyor.
Dört Yıllık Süreç
Anımsarsanız , bir süre önce (23 Temmuz) yine bu köşede ‘’Denize çok uzak...’’ başlıklı yazımda Mimar Ersen Gürsel’in , insanlarla deniz arasında dev gemilerden bir duvar örüleceği gerekçesiyle ‘’Galata Port’’ projesine karşı çıkışını dile getirmiştim. Henüz alım satım , Ofer adı, ihale sonuçları , daha doğrusu para ortada yoktu. Bu, mimari bir karşı çıkıştı.
Oysa mimari tartışma için de çok geçti. Çünkü Denizcilik İşletmeleri 2001 yılında gazetelerde açık ilanla mimari proje ihalesini duyurmuş , gelen on kadar başvuruyu incelemiş ve yeterlilik göz önüne alınarak proje işini, daha önce benzer çalışmalara imza atmış Tabanlıoğlu Mimarlık ‘a vermişti.
Tartışılacaksa, asıl o zaman tartışılmalıydı Galata Rıhtımının geleceği... Yine geç kaldık!
2001’den bu yana Tabanlıoğlu Mimarlık’ın projesini Bayındırlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı onayladı. 1no.lu Anıtlar Yüksek Kurulu izin verdi.
Bugün oraya dikilecek gökdelenlerden, Büyükşehir Belediyesi’nin es geçildiğinden , bütün o alanın halka kapatılacağından , Mimarlar Odasının karşı çıkışlarından söz ediliyor...
Beyoğlu Belediyesi ya da Büyükşehir Belediyesi’nin bu projeden nasıl haberi olmaz!!! Anıtlar Kurulu’nun doğal üyeleri değil mi onlar? Dört yıldır nasıl bilmezler izin verdikleri bu projeyi!
Ayrıca, o gün bugün Murat Tabanlıoğlu, konuyla ilgili belli başlı tüm üniversitelerde İstanbul Teknik Üniversite, Yıldız, Mimar Sinan ‘da bu projeyi anlatıyor, çevre koruma panellerine katılıyor. (St.Petersburg, Londra ve Dubai’de de projeyi anlattı.) Mimari Dergilerde tartışılıyor...
Bu dört yıllık süreçte, Tabanlıoğlu Mimarlık, Denizcili İşletmeleri aracılığıyla, ihaleyle ilgilenen kim olursa, hangi firma, hangi şirket olursa olsun, isteyene projenin dosyalarını yolluyor, soruları yanıtlıyor. (Yani kimi iş adamlarının ‘’ah keşke bilseydim...’’ diye başlayan yakınmaları pek doğru değil.)
Gökdelen yok
Tabanloğlu Mimarlık’ın daha önceki işlerine sonsuz saygı duyan biri olarak , (İstanbul Modern’de çok kısa sürede yarattıkları o mucizeyi düşünün!) Melkan ve Murat Tabanlıoğlu’yla konuşuyorum.
Denizcilik İşletmelerinin ilk koşulu oranın liman olarak kullanılması. Bu, şimdilik değiştirilemeyen gerçek. Yüzyıllardır İstanbul’un deniz kapısı olarak kullanılmış , şimdi de öyle olacak. Ancak tarihi dokuyu, kültürel birikimi muhafaza ederek buraya yeni işlevler kazandırarak, kültür, turizm ve ticaret merkezine , onların deyişiyle burayı ‘’ yaşayan bir alana’’ dönüştürmeyi planlıyorlar.
1.2 kilometrelik bir kıyı şeridi...
‘’Kamuya kapatılacak...’’ diyorum.
‘’Tam tersine, kamuya açılacak’’ diyorlar.’’100 bin metre karenin 30 bin metre karesi bina, 70 bin karesi kamusal alan olacak.’’
‘’ Dev gemilerden duvar çekilecek’’ diyorum...
‘’1.2 kilometrelik sahil şeridinin tümüne gemiler yanaşabilirdi. Biz bunun 600 metresine gemi yanaşmasın diye direttik, yarısını arındırdık gemilerden..İleride gemiler dışarı alınırsa, Karaköy’den Tophane meydanına yürüyerek, sahilden gidebileceksiniz...’’
‘’Gökdelenler ...’’ diyorum...
Gülüyorlar : ‘’ Gökdelen yok. Şu anki yükseklikten daha yüksek hiçbir şey olmayacak. Ana yükseklik değişmeyecek.’’
O sahil şeridindeki tarihi yapılara dokunulmuyor, oldukları gibi korunarak, çevreleri düzenleniyor. O şeritte halen iki tip bina var: Pera’daki gibi 100 yıllık , İtalyan, Rum, Ermeni mimar ve ustaların ellerinden çıkmış olanlar ve antrepolar. Birincilerin dış cepheleri temizlenip ayni kalacak ; antrepoların beton strüktürleri muhafaza edilip , cam, ahşap ve çelik panellerle yeni işlevler kazanacak. Anıtlar Kurulunun onayladığı ana planda da antrepoların korunması belirtiliyordu.
İstanbul Modern
Elbet İstanbul Modern’i de sordum...
Türkiye komik bir ülke . Geçen yıl Başbakandan , İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’na, ‘’Aman bir an önce 11 Aralıktan önce açın yetiştirin şu müzeyi,’’emri geldiği günlerde, zamanın Kültür ve Turizm Bakanından da Tabanlıoğlu Mimarlık’a ‘’yıkın şu 4 numaralı antrepoyu’’ emri geliyordu!
Üstelik 4 numaralı antrepoyu müzeye dönüştüren de ayni mimarlık bürosu!!!
Murat Tabanlıoğu açıklıyor: ‘’Antrepolar 60’lı yıllarda yapılmış. Mimarı, Sedat Hakkı Eldem. Onun çizimlerinde, planların orijinalinde 4 numaralı antrepo yok. Anlaşılıyor ki, sonra, ihtiyaçtan eklenmiş... Ancak bence burası yılkılmamalı. hele bunca ilgi gördükten sonra , yıkmayıp, çevresine adapte edilmeli.’’
Gördüğüm planlarda konutlar da var. Onları soruyorum. İstiklal Caddesini örnek verip ‘’oturulmayan bir yere sahip çıkılamıyor,’’ diyor Murat Tabanlıoğlu. ‘’Hem gündüz hem gece yaşanılan; hem yaz hem kış aylarında popüler olacak bir semt tasarladık’’diyor. Amaçlanan İstanbul’luların yıl boyu günde 24 saat faydalanacakları bir alan...
‘’Galata Port’’ İhalesini,kimin, nasıl, hangi şartlarla aldığından bağımsız olarak, projeyi sonuna dek savunmada kararlı Tabanlıoğlu Mimarlık...
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler