Fakir Baykurt'la Burdur'da...
13 Ekim 2006 - Zeynep Oral -
Burdur'un merkezinden, Yeşilova'ya bağlı Akçaköy'e giderken, yol, Burdur Gölü boyunca uzanıyor. Bir yandan ne oldu bu canım güzelim göle diye içim kan ağlarken, bir yandan da Selahattin öğretmenin anlattıklarına kulak veriyorum: "Hiç unutmadım," diyor Selahattin öğretmen, "Hiç unutmadık : Demirel , bir kez Isparta'ya geldiğinde, 'beş para etmez üç kuş için gelişmeden mi vazgeçelim yan', demişti. Ertesi gün tüm çevre köylerin çocukları, göle düşman, kuşlara düşman kesilmişti..."
Büyüklerin ağzından çıkan her sözün (hele başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapmış büyüklerin!) çocukları ne çok etkilediğini bir bilsek...
Ülkemin "Göller Bölgesi" diye anılan yöresindeyim. Burdur Gölü ölüyor... Isparta organize Sanayi Bölgesinin atıklarıyla, Burdur Şeker fabrikası ve daha nice fabrikanın atıklarıyla ölüyor, buraya boşalan lağımlarla ölüyor... Göl çevresindeki yapılanmayla ölüyor... Milyonlarca yıllık göl ölüyor...
Oysa Burdur Gölü , göçmen kuş türleri ve nesli tehlikede olan Dikkuyruk kuşu için önemli bir beslenme ve konaklama alanıydı. Yabancı diyarlardan ve ülkenin her yerinden sırf bunun için gelinirdi. Bu gölde yüzülürdü...
Oysa Burdur'da arıtma sistemi de var. 2000'lerin başından beri var! Ama çalıştırılamıyor. Öylece duruyor. Geçen yıl arıtma sistemi devreye girecek dendi. Olmadı. Bu yıl da olamadı! İş Hükümetin ayıracağı paraya kalmış! Ama ayrılamıyor işte! (Burada söylenecek ne çok şey var....) Burdur'la Isparta, bu iki komşu yerleşim arasındaki rekabeti , çekişmeyi, "söz dalaşı"nı anlamamak imkansız! (Zaten Burdur'un , kızı ve sözü ünlü!) Hep Isparta'ya, hep Isparta'ya yatırım, (kullanılmayan havalimanı bile var!) Burdurluları öfkelendiriyor.
Hayır, Burdur'a artık hiç kalmamış olan Dikkuyruk kuşlarını görmeye gitmedim. Fakir Baykurt anısına , Fakir-Der tarafından düzenlenen "Burdur 7. Kültür Sanat Günleri"ne katılmak için gittim.
Gerçeğin peşinde edebiyat
Fakir Baykurt ve Burdur. İkisi birbiriyle olağanüstü bir biçimde bütünleşmiş! İnsanlarının bunca aydın ve dışa açık olmasında hiç kuşkusuz onun payı büyük. İçlerindeki "muhalif ruhu"nu, okuma, öğrenme, bilgilenme tutkusunu belli ki ondan almışlar...
11 Ekim 1999'da aramızdan ayrıldı Fakir Baykurt. 80 yıllık yaşamına sığdırdığı sayısız kitabıyla, bize hep yaşamın içinden, yaşamın gerçeklerinden seslendi. O gerçekleri görmemizi , ayırımına varmamızı, kavramamızı sağladı. Özellikle kırsal alanın insanlarını anlattığı romanlarında, Cumhuriyet'in aydınlanmacı ideolojisinden güç alarak , gözlemlediği insanları, durumlarını ve olayları ekonomik toplumsal ilişkiler ağında ortaya koydu.
Benim kuşağımın gençleri, onun eserlerinden öğrendi Anadolu insanlarını (Yılanların Öcü, Irazca'nın Dirliği, Onuncu Köy, Kaplumbağlar, Tırpan ve daha nice romanını unutmak mümkün mü!) . Onun eleştirel gerçekçiliğinden öğrendik sömürüye, haksızlığa, zulme karşı durmayı.
Hemen vurgulanmalı: Fakir Baykurt yalnız yazmakla kalmadı. Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra , yıllarca Anadolu'da öğretmenlik yaptı. Yanında yer aldığı insanların özellikle Anadolu'da öğretmenlerin örgütlenmesi için de amansız bir mücadele verdi.
Akçaköy'de örnek kitaplık
Fakir Baykurt'tan bugün de öğreneceğimiz çok şey var. Hele bu ülkenin gençleri ülkelerini tanımak için de onu okumalı. Güzel bir haber: Literatür Yayıncılık, "Unuttuklarımızı hatırlamak için... Sevmeyi, hoşgörüyü, paylaşmayı, dayanışmayı, üretmeyi, direnmeyi ve karşı durmayı hatırlamak için..." diyerek, Fakir Baykurt'un tüm romanlarını yeniden yayımlıyor.
Burdur'da Fakir Baykurt Kültür Sanat Günleri yalnız yazarı anmakla kalmayıp, geleceğe yönelik bir etkinlik niteliğindeydi... (Teşekkürler Fakir-Der Başkanı Nejdet İlgün ve her işe yetişen Semra Eren!) Bilgi Üniversitesinden Sezai Temelli, Ataol Behramoğlu ve benim konuşmacı olarak katıldığımız "Yeni köleleştirme düzenine karşı toplumsal duruşlar nasıl olmalıdır?" başlıklı panelin dinleyicileri, çoğunlukla gençlerdi. Ataol Behramoğlu'nun , Burdur Eğitim Fakültesi'nden Zeynep Gergin, Kamil Yüksel ve Murat Kalkan'ın müziği eşliğinde sunduğu şiir şöleni de öyle! Zaten Burdur'da ne yana baksam öğretmen ve öğrenciden geçilmiyordu!
Burdur günlerimin doruk noktalarından biri, Fakir Baykurt'un doğduğu Akçaköy'deki Fakir Baykurt Kitaplığını ziyaretti. Çevredeki yedi köyle birlikte 8 köyün çocukları yararlanıyor Fakir Baykurt Kitaplığından. Akçaköy İlköğretim Okulunun 134 öğrencisi buranın müdavimi. Burayı gözünün nuru gibi bakan Sultan Hanım'dan yalnız çocukların değil ailelerin de yararlandığını öğreniyorum. Sınıflandırılmış , etiketlenmiş sıra sıra kitapları, farklı çalışma alanlarıyla örnek bir kitaplık.
Darısı tüm köylerimizin başına diyeceğim ama , henüz öyle bir umut ortalıkta görünmüyor...
Sevgili Okurlar, yarın (14 Ekim Cumartesi- saat 15:00'de) Marmaris'te İstiklal Kitapevinde meslektaşım Azer Bortaçina ile birlikte kitaplarımızı imzalıyoruz. Yolu düşenleri sohbete bekleriz...
Cumhuriyet – 13 Ekim 2006
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler