Expo 2010 ya da dünya değişirken ...
09 Mayıs 2010 - Zeynep Oral -
Şanghay'da Expo 2010’un açılışıyla Yunanistan'da ekonomik krizin tutuşturduğu ateş aynı günlere rast geldi. Biri yeryüzündeki teknik gelişmenin, yeni keşiflerin, ülkeler arası bilimsel yarışın sergilendiği dev bir vitrindi… Öteki ise acı ilacı hep ama hep belli sınıflara dayatan, yoksulla varlıklı arasındaki uçurumu büyüttükçe büyüten ve bunun sonucunda halkı ayaklandıran, sokağa döken bir sistemin yansımasıydı.
Komşu Yunanistan'daki ateş, İspanya, Portekiz, hatta İtalya'ya sıçrar mı diye, Avro’nun geleceği var mı diye tartışılıyor bir yanda…
Öte yanda ise Expo’nun ana teması olan "Daha iyi kent, daha iyi yaşam" üzerine yoğunlaşıyor tartışma. Geleceğin politikaları, çevreyle doğayla uyum, sürdürülebilir gelişme, temiz havanın, suyunun eşitçe paylaşılabileceği kentler yaratmak için yeni stratejiler sunuluyor.
1800'de dünya nüfusunun sadece yüzde 2'si kentlerde yaşıyordu.
1950 yılında bu sayı yüzde 29'a çıktı.
2000 yılında, dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşar oldu. Bugün 2010'da ise yüzde 55'i. (BM sayıları) 2050’de ise bu oran yüzde 75-80'e varacak…
Karbondan arınmış kentler nasıl var edilir? Kentlerdeki birbirlerinden çok farklı etnik gruplar nasıl bir arada uyum içinde yaşayabilir? Kent nimetlerinden o kentte yaşayanların her biri nasıl eşit pay alabilir? Akıllı kentler? Çevre dostu yapılar? Enerji kaynakları? Su? Trafik, güvenlik gibi sorunlar? Teknik gelişmenin kent yaşamına yararları? Kent ile kırsal alan birbiriyle nasıl interaktif ilişkiye girebilir?
içim acıyor
İşte bütün bunlar tartışılırken… Dünyanın her milletinden insanlar, çocuklarımıza, torunlarımıza nasıl daha iyi yaşanabilir kentler bırakabiliriz diye kafa patlatırken… Bir ağacı kesmemek için millet seksen bin yol ararken…
Alay edermiş gibi! Gazetelerden fışkıran başlıklar yüzüme çarpıyor, mideme saplanıyor, ciğerimi deşiyor!
"Boğaz'a üçüncü köprüyü yapmak için 573 bin ağaç kesilecek!"
Köprü ve otoyol güzergâhı için bula bula su ve orman havzasından geçirmek ne biçim akıldır!
THY Şanghay - İstanbul uçağında kucağımdaki gazetelere bakıyorum: Utanıyorum, kahroluyorum!
Meclis'te küfür ve yumruklaşma… Ergenekon da yeni iddialar… Balyoz’da sahte belgeler…
Başbakan çok çalıştı yedi yılda zengin oldu, çevresi ailesi, çoluk çocuğu da çalışıp didinip, alınteri döküp kazandı işte! Villa da alırlar gemi de! Ne var bunda kızacak yani!
İsmet İnönü'ye Başbakan'ın faşist demesi yanlış elbet. Ama artık o kadar kusur kadı kızında bile olur. Hani 23 Nisan'da kendi koltuğuna oturttuğu çocuğa, "Başbakan oldun artık ister asarsın ister kesersin" demişti ya… Hani derler ya: İnsan herkesi kendi gibi bilirmiş…
Ne diyorduk? Geleceğin kentleri, değişen dünya, EXPO 2010’da gördüklerim… İçim acıyor…
3 çocuğa bir gelinlik!
Bir haber de Posta gazetesinden:
Kırıkkale Valisi ilin gelişmesi için nüfusun artması gerektiğini söylemiş... Vali Hakan Yusuf Güner, Kırıkkale’de nüfus sorununu çözmek için buldukları yöntemi de açıklamış: Evleneceklere 3 çocuk yapmak şartıyla gelinlik hediye edecekmiş!
Doğrusu 3 çocuk yapmaya söz verip gelinliği kapıp, sonra bir ya da iki çocuk doğurursa, ya hiç doğurmazsa ne olacak? Bunu haberden öğrenemiyoruz...
En iyisi Vali Bey’i bir an önce Şanghay’daki Expo 2010’a yollayalım…
Bugün anneler günü. Annenize ulaşabiliyorsanız ona sımsıkı sarılıp öpün… Uzaktaysa, sesini duymaya çalışın… Anneniz hayatta değilse, zarar yok, yine de yüzünüzde kocaman bir gülümseme onu düşünün, onunla geçirdiğiniz en güzel anları… Göreceksiniz içiniz ısınacak…
Cumhuriyet- 9.5.2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler