Menü

Eskişehir’de Çocuklar...


19 Kasım 2005 - Zeynep Oral -

Dehşet içinde Türkiye’deki son gelişmeleri izliyorum. Onurlu bir insanın ölümü, öldürülüşü, ölüme terk edilişi, ölüme mahkum kılınması, intiharı (artık siz dilediğiniz sözcüğü seçin) , mankenler ya da futbolcular kadar ilgilendirmiyor insanları. Enver Arpalı’  nın  ölümünden sorumlu olanlardan, bu ölümün hesabı sorulmayacak mı ?  Hırsızlar, caniler, kaçakçılar, çantasında kalaşnikof tüfeklerle, mermilerle yakalananlar, dokunulmazlar,  ortada dolanırken, yürürlükten kalkmış yasayla, “çıkar amaçlı örgüt kurmak ve yönetmekle” suçlanan rektör Yücel Aşkın’ın tutukluluk halini kim nasıl içine sindirebilir. Yoksa onun da mı “intihar” etmesini bekleyeceğiz?

Güneydoğu’daki savaşa, kan gölüne, tırmanan şiddete gözlerini kapayan, türbanı ulemaya havale eden, çocukları ihbarcılığa teşvik eden, Türkiye Cumhuriyeti’ne kendi bağnaz, gerici düşünce ve yaşama biçimini dayatan  bu yönetimin gerçek yüzünü hala görmeyenler nasıl, ne zaman uyanacak?  

Olanaksızı olur kılmak

Size, bunlardan değil, hiç değil, Eskişehir’den, Eskişehir’deki çocuklardan söz edecektim… Yine de edeceğim… Orada bir avuç insanın canla başla, aydınlığa, yaratıcılığa, yarına  duydukları inançla , olanaksızı olur kılma çabaları, Türkiye’nin bu yukarıda belirttiğim sarsıcı gerçekleri yanında daha da büyük önem kazanıyor, çünkü…
Bu sayfalardan izlemişsinizdir Uluslararası Eskişehir Festivali (12-20 kasım) 11. Yaşına girdi.  İşin mimarı Zeynep Zeytinoğlu, , iki usta danışmanı Filiz Ali ve Esen Çamurdan’la birlikte , tüm güçlüklere,  maddi sıkıntılara meydan okuyarak ,  nitelikten ödün vermeksizin,  Eskişehir Büyük Belediyesi ve Kentsel Gelişim Vakfı’ndan ve tek tük sponsorlardan aldıkları destekle, kentlileri müzik, tiyatro, opera ve dansla dolu dolu bir programla buluşturuyor.

İki  güne sığdırabildiğim Eskişehir Festival günlerinde izlediğim  Japon Taiko Davulcuları, gelenekselden çağdaşa uzanan bir çizgide müziği, ritmi , aynı zamanda görsel bir şölene dönüştürerek izleyiciyi büyülüyordu. İstanbul Devlet Tiyatrosunun başarılı prodüksiyonu Martin Crimp’in yazdığı, Işıl Kasaboğlu’nun yönettiği ve Ülkü Duru’nun oyunculuğuna beni bir kez daha hayran eden “Kır” oyunu ayakta alkışlanıyordu.  Her iki etkinlik de tıka basa doluydu. İzleyemediklerimin de öyle olduklarından kuşkum yok. Rağbet çok büyük.

Benim anlayamadığım, hadi vazgeçtim Kültür Bakanlığının katkısını, Eskişehir Valiliği neden iki yıldır bunca önemli etkilikten uzak durur, iki kuruş katkıda bulunmaz!

Çocuklarla kanatlanmak

Benim için bu festivalin en heyecan veren yanı yedi yıldır festivalle birlikte sürdürülen çocuk atölyeleri. Esen Çamurdan’ın önderliğinde 4 atölye, Resim Atölyesi (yöneten: Naz Erayda), Tiyatro Atölyesi (Nihal Geyran Koldaş), Dans Atölyesi (Duygu Güngör) ve Müzik-Ses Atölyesi (Tugay Başar) her yıl 200’ü aşkın çocuğa hizmet veriyor.
Atölyelerden ilk ikisini (Resim ve Tiyatro atölyelerini) izleme olanağım oldu. Ne müthiş bir keyifti! O çocukların düş gücüyle, yaratıcılıkla kanatlanmalarını görecektiniz. Yeryüzünde bunca farklı ateş kuşu resmi yapılacağını ilk orada gördüm. (Bu yıl festivalinin konuk ülkesi Rusya, çocuk atölyelerinde ana tema “Ateşkuşu” öyküsü) . Naz Erayda’nın önlerine yığdığı malzeme ve minik ipuçlarıyla öykünün resimleri, akseuarları ortaya çıkıyor, hemen yanda Nihal Geyran’ın  sahnede çalıştırdığı çocuklara geçiyor, kendi öykülerini yaratan, geliştiren sahnedeki çocukların elinde ayni malzemeler ve ürünler farklı biçimlerde kullanılıyordu.

Çocukların düş gücü, el becerisi , düşle gerçek yaşam arasında kurdukları ilişki uçsuz bucaksızdı. Kendilerini keşfediyor, yeteneklerini keşfediyor,  daha önce tanımadıkları öteki çocukları keşfediyorlardı. Düşünce üretiyor, düşüncelerini tartışıyor, uygulamaya koyuyor, sorun çözüyor, öneri geliştiriyorlardı.  Sonuçta  özgüvenleri artıyor, toplumsallaşıyorlar ve hem bunları hem de kişiliklerini, yaratılarını paylaşıyorlardı.

Gözüm arkada atölyelerden ayrılırken, belki ileride hiç biri tiyatrocu ya da ressam olmayacak ama “İnsan” olacaklar , Türkiye’nin aydınlık insanları  olacaklar diye için için gülüyordum.

Örnek kent

En baştan söylemeliydim: Eskişehir benim için örnek bir kent.
Bugün Türkiye’de ‘’Büyükşehir’’ belediyelerine sahip 16 kentin en küçüğü ama en çok sahnesi olanı: Tam 12 tane.  Kendi Senfoni Orkestrası var. Üç ayrı sahnede etkinliğini sürdüren kendi Şehir Tiyatrosu var. (Eskişehir Konservatuarının  1986’da açıldığını anımsatayım) İki ayrı salon, galerilerden, oluşan  ve geçen mevsim hizmete giren  Kültür ve Sanat Sarayı,   öteki kentleri kıskandıracak nitelikte. Hem Eskişehir Senfoni Orkestrası haftanın iki günü burada konser veriyor, hem de Türkiye’nin beş devlet operası, (İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin ve Antalya Devlet Operaları  dönüşümlü olarak her ay burada temsiller veriyor.

Anadolu Üniversitesi ve konservatuarın 40 bin üniversite öğrencisinin kenti nasıl olumlu yönde  dönüştürdüğü ve geliştirdiği ortada.  Bugün izlediğim bu değişim ve gelişimi,  çok önceden (belki 30 yıl öncesinden-çünkü o zaman da tanıklık etmiştim)   buraya kültür ve sanat tohumları eken Yılmaz Büyükerşen’e borçlu olduğumuzun bilincindeyim.

Uluslar arası Eskişehir Festivaline emeği geçen , katkıda bulunan herkese teşekkür ederken, ülkemizde  adının sonuna “Festival” sözcüğünü etkileyen her kentteki etkinliklerde, çocuklara yönelik benzer çalışmalara girilmesini diliyorum.  Üstelik çocuklarımızı geliştirecek bu tür çalışmalar için,  ulemadan izin almak da şimdilik gerekmiyor.


19 Kasım 2005- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.