Menü

En Uzun Gece…


21 Aralık 2003 - Zeynep Oral -

En Uzun Gece…

Bugün 21 Arallık… En uzun gece…Güneşin batmasıyla, ertesi sabah yeniden doğması arasında yıl boyu görüp görebileceğimiz en uzun süre…

En uzun gecede neler yapılmaz ki…

Eğer memleket hallerinden bunaldıkça bunaldıysanız , büyük medyanın , her şey muhteşem, hızla nurlu ufuklara doğru şahlanıyoruz gazlamalarından ve televizyonun vur patlasın çal oynasın havalarından teselli bulamadıysanız , bu en uzun gecenin kıymetini daha çok bilin.

Keyiflenmek için önce , iyi ki kuzey yarım kürede yaşıyoruz, diyin... Ya güney yarım kürede yaşasaydık ! Bu gece, en kısa gecemiz olacaktı ve gece şıp diye bitiverecekti…

Oysa önümüzde uzuuuuuuun mu uzun bir gece var. Daha da uzatmak sizin elinizde…

Hayır, hayır, okunacak kitaplara, görülecek oyunlara (üstelik tiyatromuz verimli ve heyecanlı bir dönem yaşıyor şu sıralar!) filmlere yöneltmeyeceğim sizleri… Onu nasılsa her fırsatta yapıyorum.

Yahya Kemal'in ünlü "Gece" şiirindeki gibi "Kandilli yüzerken uykularda / Mehtabı sürükledik sularda" diyerek, bu karda kışta yollarda ya da sularda gezintiye çıkmanızı da önermeyeceğim. Üşütebilirsiniz.

Ama bedeninizi değilse de, ruhunuzu bir gezintiye çıkarabilirsiniz. Üstelik ruh üşümesine birebir gelir böyle uzun gece gezintileri…

Öyle aceleci, öyle telaşlı, öyle vakitsiz , öyle yetişemeden, öyle dar zamanlarda yaşıyoruz ki, ruhumuza sormaz olduk: Nasılsın, nicesin? Neredesin? Yoksa kayıp mısın?

Aceleye getirmeye gelmez. Gece uzun... Yanıtı dinleyin. Yanıtı doğru anlayın.

Eğer ruhunuz kayıpsa… Gece uzun…Buluncaya kadar aramayı sürdürün…

Bulunca yeniden sorun ona: Nasılsın? Uzaklara gitmek ister misin? (Uzakları belirleyenin kilometreler değil, ufkumuzun sınırları olduğunu nasılsa o bilecektir.) Ufuk çizgimizi daha ötelere taşıyalım mı? Dönüşten bahis açmadan gitmeye var mısın? Her şeye yeniden sıfırdan başlamaya hazır mısın?

Bakalım ne diyecek…

Konuşun ruhunuzla, tartışın onunla. Ya o sizi, ya da siz onu ikna edin. Şefkat gösterin ona. Okşayın onu. Yeter ki, anlaşın, uzlaşın… Aksi, o kadar zor ki… Anlaşamazsanız, bakarsınız yine kaçar, yine kaybolmaya kalkar…

En uzun gecede neler yapılmaz ki…

Ben Cahit Sıtkı Tarancı gibi "O kadar çok ki etrafta karanlık / Herkesin gecesi kendine yeter" diye düşünenlerden değilim. ("Herkesin Gecesi") Hayır yetmez. Geceleri paylaşmaktan yanayım. Ruhumuzla ve başkalarıyla…

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın düşüncesine daha yatkınım: "Severim geceyi çaresiz, / Korktuğumdan değil, güzelliğinden." (Çocuk ve Allah: "Geceye karşı Müdafaa")

En uzun gecede neler yapılmaz ki…

Geceyi seyredebilirsiniz, ister yıldızlı olsun, ister yıldızsız. Nasılsa biri, ötekinin yokluğunu ya da varlığını düşündürecektir size…

Geceye kulak verebilirsiniz. Gecenin söyledikleri, söylemediklerini de anımsatacaktır…

Geceyi koklayabilirsiniz… Geceye dokunabilirsiniz… Geceye sarılabilirsiniz…

Geceye sarılmak, bakmışınız ruhunuza sarılmaya dönüşüvermiş…Ve kendinizle barışmışınız.

En uzun gecede neler yapılmaz ki…

En çok, en çok düşlere ve düşüncelere dalınır…

Neyse ki bilirsiniz: Her gecenin bir sabahı vardır.

21 Aralık 2003- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.