Emir Kusturica Din Değiştirmeseydi...
14 Ekim 2010 - Zeynep Oral -
Biliyorum, artık herkese gına geldi bu tartışmadan ama söylemeden geçemeyeceğim...
Bana öyle geliyor ki Emir Kusturica bir süre önce din değiştirmiş olmasaydı başına bütün bunlar gelmezdi...
“Müslümandı, Hıristiyan Ortodoks oldu. Öyleyse, katli vaciptir diye ferman çıkarmadığımıza şükretsin” diyenleri duyar gibiyim.
Geçen pazar Emir Kusturica’ya tepkiler ve ikiyüzlülüğümüz konusunda yazdığım yazı (10 Ekim Cumhuriyet) Antalya’da birçok insanın, alışılmış deyişle “hislerine tercüman oldu”. Ancak o yazı yayımlandığında henüz sanatçı Antalya’dan ayrılmamış ve kimi medyamız ve kahraman silahşorlarımız (özür dilerim köşe yazarlarımız) henüz , “Oh defoldu gitti, pes etti gitti, yaşasın kaçırdık!” yazıları döşenmemişlerdi! İşte bütün o yaşasın kaçırdık tepkilerinden sonra bu olay üzerine birkaç söz daha söyleme gereğini duydum.
Şimdi o köşe yazarlarına sesleniyorum: Beyler, Emir Kusturica Antalya’dan niye ayrıldı, niye kalamadı, jüri görevi dışında, gençlerle sürdüreceği sinema seminer ve çalıştaylarını niye gerçekleştiremedi biliyor musunuz?
Söylemediği bir söz için, tartışmaya yol açtığı için, düşünceleri ya da ifade biçimi beğenilmediği için falan değil...
Ölümle tehdit edildiği için! Hedef gösterildiği için! Irkçı, dinci saldırılara maruz kaldığı için! 50 korumayla dolaşmak zorunda kaldığı için! Korunmasaydı belki de öldürüleceği için!
Ve... Ve... Söylemeye utanıyorum ama zaten biliyorsunuz... Ve bütün bunlar, ülkenin, adına “Kültür Bakanı” da dediğimiz bir bakanının onayıyla/ desteğiyle/ göz yummasıyla/ kışkırtmasıyla/ körüklemesiyle/ oldu. (Hangi sözcüğü seçeceğinize siz karar verin.)
Gazeteciler kulaktan dolma, internetten işlerine geleni araklayarak, farklı görüş almadan yazabilir. (Sevgili Abdi İpekçi’yi öyle çok anıyorum ki!) Ama bir Kültür Bakanı!
Kusturica, “Ben Bosnalı kadınlara, tecavüze ilişkin tek laf söylemedim” diyor, bunu ima eden Fransız televizyonu sanatçıdan özür dileyip, özür yayınlıyor, ama hayır bizim Bakan’ı kesmiyor, illaki Altın Portakal’ı protesto edecek! Bravo, alkışlar!
Bizim Kültür Bakanı, Cumhuriyet gazetesi görüyor mu acaba: Mehmet Basutçu, ülkesine giremeyen, şu anda Antalya’da bulunan İranlı film yönetmenini, Turgay Fişekçi, hükümetin bağrına bastığı “Darfur Kasabı” diye bilinen Sudan Cumhurbaşkanı’nı anımsatıyordu... Kültür Bakanı bir zahmet o konuda da görüş bildirse...
Sevgili Okurlar,
Benim derdim, Emir Kusturica ya da Kültür Bakanı’nın tavrı değil... “Dünyaya rezil oluyoruz” hiç değil...
Antalya’da CHP’li Belediye’nin başarılı işlerini sabote etmek için sürdürülen kampanya ve saldırıları geri püskürtmek de benim değil Antalyalıların işi... Antalya’yı uluslararası film platosuna dönüştürme, sinema endüstrisinin merkezi yapma çabaları sürerken, bu ne dumandır’a gelince, inanıyorum bir gün bunlar gerçekleşecek...
Benim derdim, gün geçtikçe daha ırkçı, daha dinci, daha çok şiddet üreten bir toplum olmamız!
Benim derdim her geçen gün gazetelerin daha ırkçı söyleme sarılması. Benim derdim kimin kaleminden daha çok kan damlarsa, kimin ekranında daha çok kin nefret, öfke yayılırsa, onun daha çok prim yapması!
Artık karar verelim. Bu ırkçılığa, bu dinciliğe, bu şiddet eylem ve şiddet diline izin verecek miyiz?
Hırant Dink’i öldürdük, Orhan Pamuk’a hayatı zindan ettik, Emir Kusturica’yı Sinema Festivali’nden kovduk... Sırada ne var?
Sevgili okurlar, söz, size yarından başlayarak Altın Portakal’da yaşanan olağanüstü güzelliklerden, çalışmalardan, kucaklaşmalardan söz edeceğim...
NOT- Bu arada, aslan Mine iyi ki bize geldin diyorum ve gözüm yolda iki meslaktaşı daha bekliyorum!
Cumhuriyet - 14 Ekim 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler