Dido Satatiriyu
03 Ekim 2004 - Zeynep Oral -
Yeryüzünde “Düşman” diye bir şey yok. Hiçbir millet, hiçbir ulus, hiçbir toplum, hiçbir din, hiçbir inanç, hiçbir (artık aklınıza ne gelirse…) “düşman” olamaz. Tek “düşman” savaş , tek “düşman” şiddet , tek “düşman“ baskı, tek “düşman” insanların içlerine, yüreklerine, akıllarına, ruhlarına salınan korku ve tehdit …
Buna ne zaman inandım?
Bilmiyorum. Belki de “Benden Selam Söyle Anadolu'ya” kitabını okuduğumda… Attila Tokatlı'nın çevirisiydi. Yetmişli yıllardaydı.
Seksenli yılların başında tanıdım kitabın yazarı Dido Sotiriyu'yu. Abdi İpekçi, bilinen ve bilinmeyen nedenlerle kurban diye seçilmiş, hunharca öldürülmüştü. Yunanlı Andreas Politakis'in girişimiyle adına, Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü kurulmuştu. İlk ödüllerden birini Dido Satiriyu'ya vermek üzere Atina'ya gittiğimizde kucaklaştım onunla.
“İki kez köklerimden koparıldım… Köklerinden koparılmanın kısır döngüsünü, acısını, kaybolmuşluğunu , iki kez yaşadım. Birincisi Aydın'dan ayrılıp İzmir'e geldiğimizde, ikincisi İzmir'i terk edip Yunanistan'a göçtüğümüzde…”
İlki , bizim Kurtuluş Savaşımızdan önceydi, ikincisi sonra… O, henüz 12-13 yaşlarında bir çocukken…
O küçük kız çocuğu unutmayacaktı, hiç unutmadı yaşadıklarını. Çocuk yüreğinde ve kafasında biriktirdiklerine, yıllar sonra bilincini, bilgisini, tanıklıkları ve dünya görüşünü katacak, “… Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellatların Allah bin belasını versin!” diye bitirdiği destanı, “Benden Selam Söyle Anadolu'ya” adlı eserini yazacaktı. (1962 – Türkçeye çevrilmesi 1970)
“Bir tek düşman vardır,” diyordu Atina'daki o ilk buluşmamızda : “Düşman , ne Türklerdir , ne de Yunanlılar… Düşman, savaştır. Savaş ve onu körükleyen çıkarlar…”
O sıralar, 75 yaşında bir kadından çok, muzip gülüşü, kısacık kesilmiş beyaz saçları, başına kondurduğu minik ve koket beresiyle yaramaz bir genç kızı andırıyordu.
Ülkesinde neredeyse 50 baskı yapan, bizde ise kah yasaklanan, kah serbest bırakılan “Benden Selam Söyle Anadolu'ya”, ne ilk ne de son kitabıydı
İlk romanı “Ölüler Bekler” (1959- Türkçesi Kriton Dinçmen 1995 ) küçük bir kız çocuğunun “bütün babalar, herkes, kendi çocuğunu sever ama neden savaşlarda başkalarının çocuklarını öldürür?” sorusuna yanıt arıyordu… Yine savaşa karşı yazılmış “Yeniden Doğuş” (1961)… Adı yeterince açıklayıcı olan “Küçük Asya Faciası ve ve Emperyalizmin Rolü”…Panayot Abacı'nın Türkçe'ye kazandırdığı “Buyruk”…Ve diğerleri…
Atina'daki o ilk buluşmada hiç unutmuyorum, konuşmamız boyunca, elini ha bir boynuna götürüyor, bir zincirin ucunda sallanan altın tuğrayı avucunun içinde sıkıyor, “çocukluğumdan beri boynumdan hiç çıkarmadım” diyor, sonra, sanki göze görünmeyen başka zincirleri zorlarmışçasına , “ o günlerden geriye bende yalnız güzellikler, dostluklar ve sonsuz bir özlem kaldı” diye hüzünle ekliyordu.
Hüzünlüydü , çünkü o günden sonra Türkiye'ye hiç dönmemişti. “Kah burada kah orada diktatörlükler vardı… Kız kardeşim ve kocası burada hep politik nedenlerle hapisteydi, onların çocuklarına baktım… Sonra, bizimkiler çok kızmıştı kitaba… Sonra sizinkiler yasakladı kitabı… “
Ne ilk tepkiyi, ne ikincisini hiç anlamadı, anlamak istemedi.
Abdi İpekçi Ödülünden sonra geldi Türkiye'ye . Sonra 1988'de yeniden geldi. TÜYAP Kitap Fuarı'na . Okurlarıyla, sevenleriyle buluştu. Onu en mutlu eden şey, Türkiye'deki okurların “Bizim Dido Satiriyu” demesiydi.
Yaptığı ateşli konuşmayı anımsıyorum:
“Bizi birbirimize düşürenler, Musul petrollerini güvence altına almak ve gelecek savaşlarda stratejik noktaları tutmak için bizleri ölüm oyununa sürenler, yabancı emperyalist güçlerdir” diye haykırıyordu.
“Bugün yine onlar, yerli işbirlikçilerin yardımıyla, yamı ve düşünceyi dev adımlarla değiştiren teknolojik devrime ayak uyduramamamıza; ne doğru dürüst eğitim ne de sağlık sistemine sahip olamamamıza; nefes bile alamamamıza; ekonomik olarak dize gelmemize neden olan ölüm makinesi, rezil demir yığınlarını ateş pahasına satmak için bizleri serseme çeviriyor, aramıza fitne sokuyorlar…” diyordu. (Tüm alıntılar “Sözden Söze” kitabımdandır. Fotoğraf da 1988'den.)
Yıllar sonra WINPEACE , Türkiye Yunanistan Kadın Barış Girişimi'ni kurduğumuzda, onu evinde ziyarete gittik. İki yıl önceydi. Onunla son kucaklaşmamdı.
Bizim Dido Saturiyu , iki ülke arasında gelmiş geçmiş tüm dostluk ve barış girişimlerinin öncüsüydü… Nur içinde yatsın.
3 Ekim 2004- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler