Menü

Devlet Tiyatroları 70 Yaşında


19 Aralık 2019 - Zeynep Oral -

Birkaç akşam önce Devlet Tiyatroları’nın kuruluşunun 70. yıldönümü  kutlandı.  İstanbul'da,  Mecidiyeköy'deki  Büyük Sahne’de özel hazırlanmış bir etkinlikle... Hemen söyleyeyim: İlk andan başlayarak ve üç buçuk saat süren tüm program boyunca sevinç ve hüznü bir arada yaşadım...  

Sevincim,  Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra Atatürk'ün dehasıyla  sanata ve sanatçıya verilen önemi  görmekten... Yokluk içinde nasıl  bir değer oluşturulduğunu; olanaksızın , yoktan var edildiğini görmekten... Kuruluş yıllarındaki o azmi, o çalışkanlığı, o adanmışlığı, o fedakarlıkları, o idealizmi  izlemekten kaynaklanıyordu... Hüzün ise , yitirdiğimiz değerlerden, yitirdiğimiz sanat anlayışından; yitirdiğimiz ideallerden...  Günümüzde devletin sanatı artık sadece bir tehdit, bir baskı  aracı olarak benimsemesinden... Baştan başlıyorum:

" Reisicumhur olabilirsiniz... Fakat sanatkâr"

 Gecemiz ve sahnedeki  Devlet Tiyatrosunun tarihi,   Atatürk'ün, 1930'daki sözüyle başladı: "Efendiler... Hepiniz mebus olabilirsiniz. Vekil olabilirsiniz. Hatta Reisicumhur olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim" . Atatürk bu sözleri  Darülbedayi sanatçılarının Ankara'da verdikleri temsilden sonra söylemişti.  Ankara'da henüz tek tiyatro yokken! 

İçeriğini Canan Kırımsoy ve Eren Aysan’ın hazırladığı, yönetmenliğini Hakan Çimenser’in yaptığı gecenin iki sunucusu Seray Gözler  ve Zafer  Algöz'dü.  Devlet Tiyatrolarının  tarihçesini,  farklı dönemlerini, hem beyaz perdede izlediğimiz belgesel, hem de sahne üzerindeki uygulamalarla bir arada izledik.   Belgesel  uzun yıllar içinde hazırlanmıştı. Öyle ki, belgeselde söz alan bir çok sanatçı,  artık sonsuzluğa göçmüştü.  Jale Birsel'den Özdemir Nutku'ya;  Bozkurt Kuruç 'tan Deniz Gökçer'e; Arsen Gürzap'tan Ferdi Merter'e; Muammer Sun'dan Can Gürzap'a tanıklıklar içtendi, önemliydi, aydınlatıcıydı.

Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin sanat politikası daha 30'larda belirlenmişti.  Önce eğitim...  Bir konservatuar kurulmalıydı... İlk yasa 1934'de...  Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel , Darülbedayi'den Muhsin Ertuğrul'un  çabaları...  Avrupa'nın en mükemmel hocalarının getirtilmesi:  Müzik için Paul Hindemith, tiyatro için Carl Ebert...1936'da  Konservatuar  kurulur, derken Tatbikat Sahnesi ... Öğrenciler yatılı...  Yataklarını, aşlarını, çoraplarını bile devlet sağlıyor. Mezun olacaklar ama mezuniyetten sonrası yok... Çünkü ortada tiyatro yok... Olsun,  en mükemmel hocalar var. Diksiyon için Nurettin Sevin örneğin... 1941 İlk mezunlar.

Kuşaktan Kuşağa

Carl Ebert   Almanya'ya dönünce Tatbikat Sahnesinin başına Muhsin Ertuğrul getirilecektir... Tarihi Evkaf Apartmanı'nın alt katındaki dekor atölyesi onarılıp   tiyatroya dönüştürülür. Küçük Tiyatro'da  Ahmet Kutsi Tecer'in " Köşebaşı" oyunuyla Devlet Tiyatrosunda ilk oyun oynanır. (1947) Sonrası kuşaktan kuşağa, elden ele geçen bir bayrak yarışı...  1958-1983 En uzun süreli  Genel Müdür Cüneyt Gökçer'li altın yıllar...

Yukarıdaki her tümce ne çok emek, ne çok inat, azim, ne cok alınteri, gözyaşı gerektirmiştir.  

Belgeselle  sahne üstü uygulamalar  içiçe kurgulanmıştı.  Ayni oyunların eski fotoğrafları eşliğinde  sahnede  sonraki kuşak oyuncularının canlı performansları...  Böylece Yedi Kocalı Hürmüz'den, Hırçın Kız'a , Kral Oidipus'tan  Sersem Kocanın Kurnaz Karısı'na oyunlar arasında  bir yolculuğa çıktık...  

Ah bir de o  belgesel, tekrarlardan arındırılsaydı; sahne üstü örnekler daha özenli ve daha kısa, daha yoğun tutulabilseydi... Gösterinin bence 3 ya da 4 finali vardı. Tam bitti diyorduk ki, yeniden başlıyordu!

En büyük alkışı , en iyi hazırlanmış olan Tevye rolünde( Damdaki Kemancı)  Levent Çelmen ünlü şarkıyla   ve Raik Alnıaçık,  "sahnede görünmeyenlere, sahne gerisindekilere teşekkür" sözleriyle aldı.

Beni hiç  terk etmeyecek en nostaljik, en duygulu anlar ise,  Devlet Tiyatrolarından gelmiş geçmiş,  aramızdan ayrılmış sanatçıların tek tek  fotoğraflarının geçişi sırasında,  koca salondan alkışın hiç ama hiç eksik olmamasıydı. Son iki fotoğraf karesinde Yıldız Kenter ve Jale Birsel... Ben o akşamdan beri alkışlamayı sürdürüyorum.    

Bugün 22  ilde 77   Devlet Tiyatrosu sahnesi var... Darısı tüm illerimizin başına. Ama niteliği düşürmeden. Ama hakkını vererek. Ama  tıpkı şimdiki Genel Müdür  Mustafa Kurt'un dediği gibi:  " Tiyatro Seyircisi olan her yerde." Nice 70 Yıllara ! İyi ki varsınız!

19 Aralık 2019

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.