Menü

Değerlere Sahip Çıkmak...


17 Eylül 2005 - Zeynep Oral -

Kimi zaman İstanbul trafiğinde ve keşmekeşinde kendime yol açmaya çalışırken, şöyle bir kuruntuya kapılırım: İyi ki şu sokaklarda , caddelerde otomobil kullanıyorum: Yoksa kimse karşıdan karşıya geçemeyecekti... Güneşi sıcağı, yağmuru çamuru dinlemeden hız yapanlara inat, tüm yayalara yol verme, öncelik tanıma alışkanlığım yüzünden arkamdaki sürücülerin hışmına uğrasam da zarar yok. Nicedir canavar trafiğin akışının yavaşlamasını kaldırım kenarında bekleyen yaya, sonunda benim önümden karşıya geçti ya! Oh dünya varmış!

Buna benzer bir duyguya kimi yazılarımdan sonra da kapıldığım oluyor.

‘’Bırak artık bu insanları, onları bilen zaten biliyor, bilmeyenlere de vız geliyor’’, ya da‘’Daha önce onlara ilişkin yazdın, şimdi gündemdeki konulara bak’’ eleştirileri gelse de ‘’o insanlardan’’ vaz geçemiyorum. Sonunda ‘’Oh dünya varmış’’ demek için değil, onlar benim dünyamı oluşturdukları için! Onlarla zenginleştiğimi bildiğim için. Onları herkesle paylaşmak , özellikle genç kuşaklara ‘’musallat etmek’’ için. İnsanı ‘’İnsan’’ yapan değerlerin ayırımına varabilmeleri için...

İşte yine bir Eylül ayı geldi geçiyor. Eylül ayı yaprak dökümü ayı...

Ruhi Su’yu, Azra Erhad’ı, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu, İlhami Soysal’ı , Mehmet Kemal’i, sinemamızın mihenk taşı Yılmaz Güney ‘i, tiyatromuzun eşsiz yorumcuları Erkan Yücel’i, Ergun Köknar’ı,Şükran Güngör’ü, hep bir eylül rüzgarı aramızdan alıp götürmüştü...

20 Eylül Ruhi Su’nun 20.ölüm yıldönümü, 21 Eylül Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 30. Ölüm yıldönümü... Değerlerimize ne kadar sahip çıkıyoruz? Çıkabiliyor muyuz? İnsanı ‘’İnsan’’ yapan değerlerin ayırımına varabilmeleri için , bu ülkeyi sevebilmeleri için , yaşamlarını ve dünyalarını var edip zenginleştirebilmeleri için gençlere, yeni kuşaklara nedir aktardığımız?

Ruhi Su

Ruhi Su, Anadolu'dan ve halkından, binlerce yıllık birikimden, yöreden yöreye araştırıp derlediği türküleri, yürek yürek topladıklarını, damıta damıta biriktirdiklerini, çoğalta çoğalta sesiyle , sazıyla ve aklıyla ve yüreğiyle yine halkına verendi.

Ruhi Su, halkın ağzındaki sözü, sesiyle sazıyla türküye dönüştürüp, toplumun sesi kılandı.

Ruhi Su, bunları gelişigüzel değil, yalnız duygularıyla değil, Tanrı vergisi sesiyle değil, Ankara Müzik Öğretmen Okulu ve Ankara Konservatuarı birikimiyle , bu birikimle bütünlediği dünya görüşüyle, Doğu ve Batı Kültürüyle, türkü söylemeye getirdiği yeni yorumla yaptı.

Ruhi Su, bu yolda ilkti, bir öncüydü. Kendinden önce böyle bir örnek yoktu. Ama onun açtığı yoldan niceleri yürümek ve çağdaş üretimlere , yorumlara ulaşmak olanağını bulacaktı.

Hem sesini, hem yorumunu kullanarak , halkın söyleyişinden yararlanarak ama asla halk ağzına öykünmeden, taklit etmeden, özenmeden söyledi türkülerini Ruhi Su. ‘’ Yaptığımız iş, hem halkın özlemlerini gerçekleştirmeli , hem de halkın özlemlerini geliştirmeli. " derken, ileriye doğru bir değişimi işaret ediyordu. Zaten Ruhi Su’nun sanatının, tüm sanatın amacı da bu değil mi ki!

Bedri Rahmi

Bedri Rahmi, resme aşıktı, şiire aşıktı, yaşama aşıktı. Yaşamının her anını, dolu dizgin yaşamaya , soluk soluğa yaşamaya adamıştı. Yaşamı coşkuyla sevmeye, tutkuyla sevmeye adamıştı.

"Sevmek bu dünyayı çerden çöpten / Sevmek bir zerresini ziyan etmeden / Sevmek dinlenmeden sevmek...

" Renklerle, çizgilerle, sözcüklerle, şiirinde ya da resimlerinde yaptığı, bu sevgiyi ve yaşama sevincini ortaya koymaktı.

Şiirlerini ve düz yazılarını hep bu coşkuyla yazdı. Çok yalın bir dille yazdı. Rengarenk sözcüklerle yazdı.

Halk şiirinin deyişlerinden, türkülerin , masalların, tekerlemelerin özelliklerinden yararlandı. Onları çağdaş bir kucaklayışla , hani neredeyse yüreğine banarak yeniden yarattı.

Bedri Rahmi, şiirindeki gibi, resimlerinde de, Batının teknik ve olanaklarıyla Anadolu kültürünün, halk sanatlarının zenginliğini, duyarlığını bir bireşime ulaştırdı. Anadolu topraklarındaki kültürün sürekliliğini bütüncüllüğünü hepimizin kıldı.

Şu yazdığım son tümce, beni bir başka Anadolu tutkununa götürüyor:

Azra Erhat

’Mavi Anadolu", "Mavi Yolculuk", "İşte İnsan-Ecco Homo", "Sevgi Yöntemi", "Troya Masalları" , "Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı" adlı kitapları ... Türkçe ilk özgün "Mitologya Sözlüğü"... A.Kadir'le birlikte Türkçe’ye kazandırdığı "İlyada ve Odyssei" çevirisi... Orhan Veli'yle "Saygılı Yosma", "Antigone" ve Moliere çevirileri... Yaşamının son yıllarında, gecesini gündüzüne katıp Sabahattin Eyüboğlu ve Cevat Şakir'in tüm yazdıklarını tek tek toparlayıp yayına hazırlaması...

Sonsuz bir çalışkanlıkla , kuyumcu titizliğiyle , özveriyle, Azra Erhat, eserlerinde ve yaşamda insanı "İnsan" yapan değerleri bulup ortaya çıkardı, bu değerleri yüceltti, çevresine ve okurlarına bu değerleri yaydı.

Bütün bu çalışmalarında ve yaşamda Azra Erhat, Anadolu tutkusunu yaydı, bu topraklardaki kültür mirasına sahip çıktı, onu yüceltti.

Bunları yaparken , işine, çevresine, topluma ve dünyaya sevgiyle , aşkla, coşkuyla yaklaştı ;sevgiyle, aşkla, coşkuyla sarıldı. Hem de hiç gizlemek gereğini duymadan...

Bunları yaparken, birlikte çalışmanın, birlikte üretmenin, imecenin en güzel örneğini verdi. İnanıyorum ki, bu insanları ve eserlerini bu ülkede yaşayan herkes yakından tanısa, bilse , içselleştirse, Türkiye çok daha farklı , daha ileri, daha güzel, daha mutlu , daha yaşanılası bir ülke olurdu. İnanıyorum ki, değerlerimize sahip çıkmak, saldırganlığın ahlaka dönüşmesini engellerdi.

17 Eylül 2005- Cumhuriyet

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.