Menü

Daldan dala...


30 Mart 2008 - Zeynep Oral -

Son günlerde özellikle kadınlar arasında elden ele dilden dile dolaşan bir fıkra var...  Bugün Pazar, her eve biraz gülümseme gerek deyip sizlerle paylaşıyorum:

Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış ve  her birine ikişer  özellik armağan etmiş: İsviçrelilere; Düzen ve yasalara saygı... İngilizlere; Soğukkanlılık ve asalet... Japonlara; Çalışkanlık ve sabır... İtalyanlara; Neşe ve romantizm... Fransızlara; Şarap ve güzel yemekler vs. vs. Türklere ise: Zeka, Dürüstlük ve Tayyip sevgisi...

Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı'ya sormuş: - Hepsine ikişer,  ama Türklere  neden üç tane??

"Evet ama", demiş Tanrı; "sadece ikisini kullanabilecekler"...

Böylece; Bir Türk, zeki ve Tayyip'ci olduğu zaman dürüst olmayacaktır...

Bir Türk, dürüst ve Tayyip' ci olduğu zaman zeki olmayacaktır...

Bir Türk, hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyip'ci olmayacaktır...

Rivayet o ki, yukarıdaki fıkrayı  kadınlar uydurmuş.  Bilin bakalım neden acaba?

Gençlerin başarısı

Sahnede onları görmeliydiniz! Hepsi birer yıldızdı. Pırıl pırıl parlıyorlardı. Genç, güzel ve aydınlıktılar!  Dışa vuran, iç güzellikleriydi. Dışa vuran, göz bebeklerindeki sevinç ve umuttu. Dışa vuran, yaptıkları işe inançları ve bağlılıklarıydı.  Dışa vuran ve hepimizi peşlerinden sürükleyen  sesleriydi...

Siemens Opera Yarışması'nın  ödül töreninden sonra dinlediğimiz genç yıldızlardan söz ediyorum.  Özgecan Gencer (birinci), Sirel Yakupoğlu (ikinci), Nesrin Gönüldağ ve Süreyya Evren Karacan (üçüncülüğü paylaşanlar) ve Fuat Kılıç Aslan  (mansiyon)  opera repertuarının ünlü aryalarını seslendirirlerken,  geleceğe, dünya sahnelerine, daha da büyük başarılara kanat çırpmaya başlamışlardı bile...

Onları dinlerken,   bu yıl onuncusu yapılan Siemens Opera yarışmasının   genç şancılara kazandırdıklarını, onlara  açtığı yolları, sağladığı imkanları düşünüyordum. Bu yarışma aracılığıyla, bizim gençlerimiz de evrensel çağdaş kültürün bir parçası oluyordu. Müzik dünyasıyla bütünleniyordu.   Bugüne dek  yarışmaya girenler, kazananlar,  derece alanlar bunu  çoktan kanıtlamıştı. 

Yarışmaya çok emeği geçen Yekta Kara'nın Ödül  töreninde  belirttiği gibi, bunca kısa zamanda sıfırdan başlayıp,  operasını bu düzeye getiren bir başka ülke yoktu . Bunu "mucize" diye niteliyor ve  şimdi bu "mucizeyi" yurdun her köşesine yaymamız gerekliğini vurguluyordu.  

10 Yıl süreklilik demek. Bu süreklilik bugün  geleceğe yönelmiş durumda... Yarışmaya emeği geçen, katkıda bulunanlara teşekkürler!

Kadınların emeği

Kadınlar öfkeli, kadınlar kızgın!

Yeni Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasa tasarısı, kadın  ve erkek  tüm çalışanların tepkisini çekti. Ama  kadınlarınkini daha da çok çekti.. Çünkü  sadece kazanılmış hakları kadınların elinden almakla kalmıyor, kadın erkek arasındaki eşitsizlik uçurumunu  daha da derinleştiriyor!

Yüz kadar kadın kuruluşu bir araya gelip imzalarıyla destekledikleri bir bildiri yayınladı. Kadınların ev içinde harcadıkları emeğin tümünü, ev dışında harcadıkları emeğin ise büyük bölümünü yok sayan bu yeni tasarının geri çekilmesini istiyorlar.

Hiç unutmuyorum 70'li yıllarda  çalışan kadınlar ve çocukları konusunda bir araştırma yaparken, gittiğim her büyük iş yerinde ya da sanayi  kuruluşunda 90 kadın, 93, 95, 98 ya da 99 kadının çalışıyor olması dikkatimi çekmişti. Nedir bu 90'lı sayıların hikmeti diye  soruşturduğumda,  ortaya çıkan gerçek beni dehşete düşürmüştü:  O tarihte 100 kadın çalıştıran, kreş açmak zorundaydı yasaya göre! Ve sırf kreş açmamak için  kadın çalışan sayısını 90'lardra tutuyorlardı!

Nasıl anlatmalı ki, çocuklar, hem kadın hem erkeğindir!  Kreş sadece çalışan kadına değil, çalışan erkeğe de gereklidir!  Vesaire vesaire! İşimiz zor! 

Nasıl anlatmalı ki, kadınlara analık ve doğurganlık hallerinde sosyal güvence sağlanması; kadınlara sosyal haklarını babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması; kadınlara ev içinde harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma payı/fiili hizmet zammı haklarını tanıması gerekir.

Nasıl anlatmalı ki, bunların hiçbirini sağlamadığı için bu yasanın geri çekilmesi gerekir!

İşte yarından başlayarak, kadın kuruluşları  bunları meclistekilere anlatabilmek için sokağa dökülecek!

Cumhuriyet – 30 Mart 2008

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.