Menü

Coplar ve bibergazı arasında...


09 Aralık 2010 - Zeynep Oral -

"Dur vurma" diyordu. "Hamileyim" diyordu. Yine de karşısındaki gözü dönmüş adam copu karnına indiriyordu. Bir başkası copu sırtına ve beline indiriyordu. Fazla dayanamadı. Yere yığıldı. Bu kez üçü beşi postallarla giriştiler...

Coplar karınlara, sırtlara, belden aşağıya inerken... Ağızlar kapatılırken, saçlardan yakalanıp yerlerde sürüklenirken...

Yüzlerine gözlerine sıkılan zehirli gazlar, gençleri boğarken... Gözaltına soruşturma diye alınanlar, yüzleri gözleri morarmış, burunları çeneleri kırılmış salıverilirlerken...

Biz milyonlar onları izliyoruz...

Kimileri, gözlerini kapatıyor. Televizyonu kapatıyor. Kulaklarını kapatıyor. Yüreğini, aklını, hafızasını, beynini kapatıyor. Vicdanını kapatıyor. Görmemek, duymamak, için. Dayanmak zor ne de olsa! ("Midye gibisin kardeşim / midye gibi kapalı, rahat"... )

Kimileri, görse duysa bile, bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali, dövülen, zulüm gören kendi çocuğu değil ya, susmayı yeğliyor. Ne me lazım... (Akrep gibisin kardeşim, / korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. )

Kimileri ise sadece korkuyor. Özgürlüğünü kaybetmekten, işini kaybetmekten , çıkarlarını kaybetmekten... ("Koyun gibisin kardeşim, / gocuklu celep kaldırınca sopasını / sürüye katılıverirsin hemen / ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. ")

Bütün bunlar olurken... Başbakan'ın, Cemil Çiçek'in, Egemen Bağış'ın, hele hele TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül'ün, açıklamaları bana vicdanlarla alay etmek gibi geliyor. "Paraları bol yumurta almışlar... Polise karşı abartılı güç kullandı gençler... vb"

"İleri Demokrasi" iddiasındakilerin, coplu, biber gazlı, işkenceli demokrasisi... Ve hem yargı gücü bir yandan, hem de polis gücü öte yandan, tehdit ve baskının artması... Maşallah , bu hükümet 12 Eylül'ün ne de güzel hesabını soruyor! Bunlar karşında "Yetmez ama evet" çileri bir yere yerleştirmeyi siz okurlara havale ediyorum artık... ("Serçe gibisin kardeşim, /serçenin telaşı içindesin." )

Coplar ve biber gazı arasındaki şu günlerde, bu konuda çok şey söylendi, yazıldı, daha da yazılacak söylenecek... Benim vurgulamak istediğim nokta şu:

Şiddet uygulayanı cezalandırmadıkça, daha çok şiddete yol açarsınız!

Şiddet uygulayan güvenlik güçleri, bugüne dek hep korundu . Biri bile cezalandırılmadı. Ne işkenceyi bizzat yapan, ne copu indiren, sakat bırakan, öldüren ne de onların amirleri...

Zulüm, zulmü yapanın yanına kar kaldı!

Nasılsa kendilerinden asla hesap sorulmayacağı inancı, bilgisi ve alışkanlığı polisin de amirlerinin de güvencesi oldu. Bu güvence şiddeti tırmandırdı. Bu güvence onları insanlıktan çıkardı.

CHP, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın görevden alınmasını istemekte çok haklıdır.

15 Yıl öncesinin "Manisalı Çocuklar" ı benim yüreğimden, belleğimden çıkmıyor. 16 lise öğrencisi.... İşkenceden geçtiler, en korkunç zulme, tacize uğradılar. Hapislerde, mahkemelerde, yaşamadıkları travma kalmadı. Yedi buçuk yıl sonra, örgüt üyeliği suçundan beraat ettiler. Önceki gün Can Dündar yazısında anımsatıyordu: O dönem Manisa Emniet Müdürlüğünde Hüseyin Çapkın bulunuyordu.

2007'de İzmir'de polisin kovaladığı Baran Tursun, başının arkasına saplanan kurşunla öldürüldü. Polisler trafik kazası raporu düzenleyip, gencin ailesine hakaret davası açarken, o sırada İzmir Emniyet Müdürü kimdi, onu da hatırlattı Can Dündar: Yine Hüseyin Çapkın!

Bu adam bu görevde kaldıkça daha çok öğrenci, işçi, sendikalı zulm görmeye devam edecek.

Dünyanın herhangi bir başka ülkesinde o yaşananlar, Emniyet Müdürünü koltuğundan ederdi.

Ancak bizde hala işkencecilerden hesap sorulamıyorsa... "bu zulüm, - demeğe de dilim varmıyor ama - senin sayende" canım kardeşim!

Cumhuriyet - 09 Aralık 2010

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.