Menü

Çatışmayla Uyumun Dansı ya da “Harem’de 1001 Gece”...


23 Aralık 2008 - Zeynep Oral -

Bir ateşti, öteki su… Biri gürül gürül akıyordu, öteki alev alev yanıyordu… Birbiri ardından volkanlar patlıyorken, bir kelebeğin kanat sesini duyabiliyorduk… Fırtına öncesi sessizliği, fırtına boyunca elimizle tutabiliyor, duyarlığı avuçlarımıza alabiliyorduk…

Sahnede iki afacan çocuk vardı ve eşsiz bir oyun oynuyorlardı.  Hayır, iki bilge  eğleniyor ve hüzünleniyordu… Hayır iki virtüöz Fazıl Say  ve   Patricia Kopatchinskaya  yalnız çalgılarını değil, bedenlerini konuşturuyorlardı. Zaten çalgıları bedenlerinin ve ruhlarının uzantısıydı.

Baştan başlıyorum:
Önceki akşam Cemal Reşit Rey Salonu olağanüstüydü.  Fazıl Say’ın  bestelediği ilk keman konçertosu  “Harem’de 1001 Gece” adlı eserin Türkiye’de ilk çalınışıydı.  

Programda yer alan her eser,   Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma Uvertürü” ile “ Do Majör Piyano Konçertosu“  ve iki Fazıl Say Bestesi  “Harem’de 1001 Gece”  ile “Keman ve Piyano için Sonat”  uzun uzun alkışlandı ve sonunda  salon ayağa fırladı…

CRR İstanbul Senfoni Orkesrası, müthiş dinamik, Şef John Axelrod yönetiminde kanatlanıyordu.

Nasılsa müzik eleştirmenleri konseri değerlendirecek, ben  en çok nelerden etkilendiğimi belirtmekle yetineceğim:

Fazıl Say’ın her iki bestesinde de  birçok buluş zenginliği  vardı… Hem Doğu’dan  , Anadolu’dan, İstanbul ve Osmanlı’dan esintiler,  hem de  moderniteyi  içeriyordu.  İlkinde “Üsküdar’a Giderken”, ikincisinde “Odam Kireç Tutmuyor”un ezgileri  üzerine eğlenceli yolculuklar dinleyiciyi gülümsetiyordu.  En önemlisi her iki eserde de harika bir denge vardı. Mizah dengeliydi, hüzünle sevinç dengeliydi, coşkuyla duyarlık dengedeydi.

“Haremde 1001 Gece”nin, çıplak ayaklı  kemancısının yanı sıra bir solisti daha vardı:Kudüm, bendir ve darbukayla Ankara Devlet Operası’ndan  Aykut Köselerli .

Moldavya asıllı Patricia Kopatchinskaya (kısaca  dünyada ona Patkop diyorlar-daha bir “punk” oluyor) elbet çıplak ayakla çıkıyor sahneye! O da en az Fazıl Say kadar yararlanıyor beden dilinden.

Fransızlar  Fazıl ve Patkop  ikilisini dinledikten sonra  “işte klasik müziğin Bonnie ve Clyde”ı gibi manşetler atmıştı. Bence onlar “ruh ikizi” … Konser sonrası onlarla konuşup çalışma yöntemlerini dinledim: Her konuda bol bol kavga  edip birbirlerine karşı çıkıyorlar. Birbirlerini ikna etmek için uğraşıyorlar…Çatışmalardan sonra bu uyuma ulaşıyorlar.  Kısacası onlarınki, “meydan savaşlarından sonra kazanılmış ortak zafer!” Bu zafer biz ölümlü dinleyiciler için eşsiz bir mutluluk!

Cumhuriyet- 23 Aralık 2008

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.