Bu ne utanmazlık!
30 Aralık 2010 - Zeynep Oral -
Bu ne terbiyesizlik, ne utanmazlık, ne saygısızlık... Bu ne haddini bilmezlik! Kendini bilmezlik!
Adam gazeteci. Maalesef, birçok gazeteci gibi, her konuda ahkam kesebileceğine inanıyor. Kesiyor da... Hakaret etme özgürlüğü var sanıyor ve hakaret ediyor, küfür ediyor...
Benim çoktandır izlemeyi ret ettiğim bir televizyon programında oluyor bu: Adam, müzik tarihimizde çok önemli bir yeri olan ve "Türk Beşleri" diye anılan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde yetişmiş, sayısız ürün vermiş bestecilerine hakaret ediyor.
"Türk Beşleri"ne, "Türk Leşleri" diyor!
(Aman ne müthiş, ne akıllı, ne zeki, ne zarif, ne ince bir buluş! Ne müthiş bir kabiliyet! Ne olağanüstü bir yaratıcılık ! Tek harf oyunuyla nasıl da oturtmuş lafı! Breh, breh, breh!)
Programda adamın karşısında oturan öteki iki kişiden hiçbir itiraz gelmemiş. Demek herkes aynı düşüncede...
Anımsatayım "Türk Beşleri"ni:
Cemal Reşit Rey (1904 – 1985)
Ulvi Cemal Erkin (1906- 1972)
Hasan Ferid Anlar (1906- 1978)
Ahmed Adnan Saygun (1907- 1991)
Necil Kazım Akses (1908-1999)
Hayır hayır, adamın biri küfür etti diye, bir başkası her fırsatta, en değerli sanatçılarımıza ha bire saldırıyor diye, kıvanç kaynağı olan bestecilerimizi, yüz akımız sanatçıları "savunmaya- korumaya" kalkmayacağım. İmza attıkları çağdaş evrensel başarıları, bize ve bu ülkeye kattıkları değeri dillendirmeyeceğim. Onların buna hiç ama hiç ihtiyaçları yok!
Hiç unutmuyorum: Leyla Gencer'i yitirdiğimizde, aynı adamlar "kim ki bu kadın, ne yapmış ki, dünyada kim bilir ki onu..." diye televizyonda sohbet etmişlerdi. Yanıt bile vermemiştim. Sonra içlerinden biri, beni ilk gördüğünde, "Yücelt yücelt bakalım bu kadını nereye kadar!" diye öfkesini kusacaktı.
Bunlara yanıt vermeyince çok öfkelenirler... Çünkü polemiklerle beslenirler, kavga ederek, küfür ederek, saldırarak, çamur atarak beslenirler. Bu yolla sansasyon yaratmayı , "rating" oranını arttırmaya çalışırlar. Ve nedense küfürlerin, saldırıların,
hedef alınanı değil, ancak hedef alanı küçük düşüreceğini akıllarına getirmezler.
Müzik dünyamızdaki "Türk Beşleri"ni, "Türk Leşleri" diye telaffuz etmek nasıl bir kafa yapısıdır, nasıl bir zihniyettir?
Bu kötülüğün, bu terbiyesizliğin, bu saygısızlığın nedenini anlamaya çalışıyorum.
Birilerinin canını yakmak mı? Örneğin bu bestecilerin yakınları, aileleri, çocuklarının canını acıtmak? Ya da bu bestecileri dünyanın dört bir yanındaki konserlerde çalan usta müzisyenleri acıtmak? Ya da bu bestecileri seven, dinleyen, saygı duyan insanların içini acıtmak?
Birilerini horlamak, aşağılamak çabası mı?
Yoksa, cehalet mi? Cehaleti ört bas etme kaygısı mı?
Bilinmeyene duyulan korku mu? Aklının ermediğine kin öfke duymak mı?
Aşağılık kompleksi mi? Meydan okuma mı?
Yoksa kıskançlık mı? Kendileri ürün veremediği için, yaratıcı olamadıkları için, ürün vereni, yaratıcı olanı karalamak mı? Başkalarının başarılarını hazmedememek mi?
Hırs mı? Açgözlülük, kendini beğenmişlik mi? Ne yapsam mubahtır anlayışı mı? Örneğin şu dahiyane (!) kelime oyununa hayran olup, tepkiler geldikçe, "ben neymişim!" diye böbürlenmek mi? Şanına şan, şöhrete şöhret katma çabası mı ?
Yoksa sadece, iyiliğe gücü yetmeyenlerin, kötülüğe sarılması mı? Ya da ellerinden yalnızca kötülük gelmesi mi?
Vicdansızlık mı?
Yoksa, fırsat bu fırsat, Atatürk'ün aydınlanmacı politikalarını karalama çabası içinde debelenmek mı?
Anlamaya çalışıyorum. Anlayamıyorum.
Cumhuriyet- 30 Ocak 2010
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler