Bozkırların Çok kültürlü Sesi …
15 Aralık 2006 - Zeynep Oral -
İstanbul’un ışıl ışıl güneşli bir sabahında, Sabancı Müzesi’nden içeri girip “Cengiz Han ve Mirasçıları- Büyük Moğol İmparatorluğu” sergisini dolaşmaya başladığımda, elimdeki rehber kulaklıktan gelen nal sesleri ve bozkır rüzgarının uğultusuyla yolculuğum başlamıştı bile.
Uzak bir geçmişe, Orta Asya bozkırlarına uzanan bir yolculuk… Bugüne dek tarihin kaydettiği en büyük, en güçlü, toprakları en geniş alana yayılan (Pasifik Okyanusundan Macaristan ovalarına, Rusya Steplerine yayılan ) bir dünya İmparatorluğuna, Moğol İmparatorluğu yolculuk …
Doğrusu benim için, yolculuk heyecanının önemli payını, bu “en büyük”, “”en güçlü”, “ en geniş alana yayılma” tanımlamaları değil, Müze Müdür Nazan Ölçer’in şu sözleri oluşturuyordu:
“Cengiz Han ve Mirasçıları- sergisini ülkemize getirmeye karar verdiğimiz zaman, büyük bir sorumluluk aldığımızın bilincindeydik. Çünkü bozkırların bu büyük cengaveri ile birlikte , bize ait bir dizi efsane de, neredeyse ete kemiğe bürünerek karşımıza gelecekti. Projeyi bizler için çekici kılan bu husus, aslında eski bir rüyamızın, ‘Türk’ kimliğinin peşine düşerek iz sürme hayalimizin de bir bölümünün gerçekleşmesi demekti…
” İşte, şimdi “efsanelerin” , ete kemiğe bürünmüş halleri karşımdaydı ve ben de iz sürüyordum!
Bozkırda iktidar ilişkileri
Moğol İmparatorluğunun tüm nitelikleri ve özellikleri elbet ki yalnızca kurucusu efsanevi Cengiz Han’a bağlanamazdı. ( 1162 – 1227 yıllarında yaşadı. Asıl adı Temucin, “Yüce Han seçildikten sonra Cengiz Han adını aldı. Moğolca “Çinggis”, öylesine engin anlamlı bir sözcük ki, başka dillere “Okyanus benzeri hükümdar” olarak çevriliyor. )
Sergideki yolculuk , İ.Ö. 4. Yüzyılla başlıyor. Bizim “Hunlar” dediğimiz Hiongnular’ın bugünkü Moğolistan topraklarında yayılmaları… “At sırtında ok atma sanatını” geliştirmeleri… Çin’i korkutan örgütlenmelere girmeleri…
Biz onları hep yalnızca savaşan, akınlar düzenleyen gecebe kavimler, boylar olarak bilirdik. Oysa burada, göcebe kavimlerin yerleşik uygarlıklarla tek ilişkisinin savaş olmadığını görüyoruz. Göcebe ekonomisi kendine yeterli değil, yerleşiklerle ticaret ilişkisi kaçınılmaz. Karşılıklı haraç alıp verme, armağan gönderme politikaları, stratejik evlilik anlaşmaları, güç dengesi ve iktidar ilişkisi açısından çok önemli.
Hunlar içinde Türk kabileler, topluluklar da var. Ve bunlar güç hiyerarşisinde zamanla yükseliyor. 6. Yüzyılda “Türk” adıyla anılan ilk siyasal birliği Kök Türk Kağanlığı’nı kuruyorlar.
Kök Türk Kağanlığı’nın Hunlardan çoık daha ileri , sosyolojik anlamda “devlet” diye tanımlanabilecek, gelişmiş bir kültüre sahip olduklarının kanıtları sergide önemli bir tutuyor. Heykel sanatından örnekler, ziynet eşyaları, yazıtlar…
Önemli Hükümdarları Bilge Kağan ve ünlü kardeşi Kül Tigin (Ordu komutanı) ve Tonyukuk (Baş danışman- Günümüz başbakanı) adlarıyla anılan yazıttan bir örnek: (Yalınlaştırılmış çevirisi:)
“Gök bağışlayıcı olduğundan, seçilmiş mutlu olduğumdan, payım olduğundan, ölmekte olan bir halkı canlandırdım, çıplak halkı kuşattım, (…) göğün dört bir yönündeki halkları barıştırdım ve onları düşmansız kıldım. Hepsi bana boyun eğer.” Gelin görün ki, herkesin boyun eğmesi yetmiyor… Zamanla Kök Türkler’in yerini, tarım ve kent kültürü daha gelişmiş, yerleşik düzeni daha güçlü, bürokrasisi daha devamlı olan Uygur devleti alacaktı…
Çok kültürlü İmparatorluk
Sizleri , kronolojik sıra ve tarihsel gelişimin tanıklıkları objeler arasında dolaştırmaya bu köşe yetmez.
Cengiz Han, Moğol kabileleriyle Türk boylarını , sonradan Büyük Moğol İmparatorluğuna dönüştürecek konfederasyonda birleştirdiğinde toplumsal ve politik düzende önemli bir değişiklikle işe başladı: Yönetimde kanbağını değil, görev ve hizmetlerin belirleyiciliğini benimsedi.
Bu dev imparatorluğun özellikle başkenti Karakurum ve çevresinden getirilen bulgulara baktığımda , günümüzde çok moda olan “Çok kültürlülük” deyimini rahatlıkla kullanabileceğimizi görüyorum. (Karakurum: Türkçe karşılığı “Kara Kaya” ya da “kara taş yığını”. Cengiz Han’ın uzun kabile savaşlarından sonra dinlendiği bu yere, ilk kenti kuran kendi değil, oğlu Ögeday . )
Askeri ve sivil yönetim kadrolarının yanı sıra Müslüman tüccarların, Çinli zanaatkarların, İmparatorluğun her yanından gelen insanların yaşadığı Karakurum aynı zamanda maden işleyen atölyelerin, camcıların, mücevhercilerin, ahşap gündelik eşyalar yapan atölyelerin, seramik atölyelerinin, sikke yapımının da merkezi…
Ticaretin teşvik edilmesi, ileri bir haberleşme ve ulaşım sistemiyle , dinsel hoşgörüyle (Şamanizm, Budizm, Müslümanlık bir arada) Doğu - Batı arasındaki düşünce ve kültür değiş dokuşuyla tam bir çok kültürlülüğün egemen olduğunu görüyoruz.
Şu son iki paragrafta söylediklerimin izlerini, sergi vitrinlerinde izlerken kulaklıktan müziklerini bile dinlemek olanağını buluyorum. Moğolların yaşamını belirleyen üç ögeye , bozkıra, ailelerine ve hayvanlarına duydukları sevgiyi dile getiren türküleri dinliyorum. (“Hurrah” sözcüğünün Moğolca’dan geldiğini bilir miydiniz?)
Sergide yer alan 600 eser arasındaki yolculuğumla, tarihteki, Asya bozkırlarındaki, daha önce gitmiş olduğum Altay Dağlarındaki, Uygur topraklarındaki Tibet’teki yolculuklarım iç içe geçtiğinde , bir kez daha yeryüzünün harikuladeliği içime gelip yerleşmiş, biraz daha zenginleşmiştim.
Moğol İmparatorluğu’nun Kuruluşunun 800. yılında bu serginin gerçekleştirilmesi, çeşitli Alman Müze ve Kurumlarının, Sabancı Üniversitesi’nin İşbirliği , Garanti Bankası sponsorluğuyla sağlanmıştı. Hem dünyanın dört bir yanındaki müzelerden hem de Türk müzelerinden eserler bir araya getirilebilmişti. Başta sergiyi kurgulayan Nazan Ölçer, Filiz Çağman , Semlin Kangal olmak üzere emeği geçen, katkıda bulunan herkese, bu yazıda yararlandığım sergi kataloğunu oluşturanlara, çabaları, emekleri için teşekkür ederim.
Cumhuriyet- 15 Aralık 2006
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler