Menü

Bodrum'dan "Zorba" geçti!


02 Eylül 2010 - Zeynep Oral -

Sekiz yıl, bir festival yaşamında kısa bir süre. Ancak belli oldu ki, Devlet Opera Ve Balesi’nin gerçekleştirdiği Bodrum Bele Festivalinde sadece bale adımları değil, sonsuz emek, çaba, çalışma, azim, tutku, kararlılık adımları atılmış. Kısacık sürede upuzun bir yol kat edilmiş!

Bodrum’a geldiğim andan başlayarak, herkesten bu yılki Uluslar arası 8. Bodrum Bale Festivali’nin ne denli başarılı olduğunu, Kale içindeki 1500 kişilik tiyatronun her temsilde nasıl hınca hınç dolduğunu duydum. Türkiye, İtalya, İspanya, Kore ( hele Kore yürekleri fethetmiş!) Bulgaristan’dan Bale toplulukların sunduğu geniş bir yelpazeye yayılan zengin program, inanın dünyadaki tüm bale festivallerini kıskandıracak nitelikteydi. Tebrikler Devlet Opera Balesi ,tüm emeği geçenler ve seyirci tribünlerini onaran Bodrum Belediyesi!

Bu şöleni taçlandıran son temsile, kapanış temsiline yetişebildim. Sofya Opera ve Balesi’nin sunduğu “Zorba” temsiline...

Balede bir efsane: Mukhamedov!

“Taçlandırmak” sözcüğünü boşuna kullanmadım. Temsile balenin bir de efsanevi ismi katılıyordu. Tatar asıllı, Kazan doğumlu (1960) uzun yıllar Bolşoy Balesi’nin baş dansçısı, sonra İngiltere Kraliyet Balesi’nin baş dansçısı Irek Mukhamedov, Zorba rolünü üstlenmişti.

Dünyanın her yerinde, en önemli topluluklarla, tüm usta koreografların eserlerinde, tüm bale repertuarının baş rollerini oynamış sanatçının , belki de sahnelere veda temsili olacaktı bu... Doğrusu bu “veda temsili” etiketinden ben oldum olası korkarım. Kimi sanatçılar onlarca “son” ya da veda temsiline çıkar , veda hiç bitmez... “Zorba”yı izledikten sonra 50 yaşındaki sanatçının ustalığı bir yana, yetkinliğine, sahneye sarılışına , izleyiciyle ilişkisine, tüm toplulukla ilişkisine , hele hele sonsuz enerjisine tanık olduktan sonra, Irek Mukhanedov’un kolay kolay sahneyi terk etmeyeceğine inandım. İyi ki de böyle!

“Zorba”nın Büyüsü

Kazancakis’in insanı yürekten fetheden sağlam romanı “Zorba”nın film, tiyatro, müzikal, bale uyarlamaları çok kez yapıldı. Hiç kuşkusuz Mikis Theodorakis’in bu eser için gerçekleştirdiği senfonik bestenin “Zorba”nın bunca yaygınlaşmasında büyük rolü oldu. Bu eserin kimi bölümleri dilden dile dünyayı sarıp sarmaladı.

Bu öyle bir müzik ki, senfonik ve folklorik ögeler bir bütün oluşturuyor. Çağdaşla, geleneksel ezgiler birbirini kucaklıyor. Önceki akşam Bodrum kalesinde o müzik, kah Bizans ayinlerini, kah Anadolu’nun oyun havalarını, bozkırın uzun havalarını, kah Balkan steplerinden esen rüzgarı getirip kucağıma bırakıverdi.

“Zorba” balesinin bir şansı daha var: Lorca Massine gibi bir korografın eline düşmesi... Bale ve dans dünyasının büyük ustası Leonid Massine’in oğlu olması dışında da özellikleri var Leonid Massine’in: Yetenek, özgünlük, yaratıcılık ve ustalık gibi... Hem yerel hem evrenseli yakalamak gibi... Teodorakis’le uzun yıllar süren işbirliği 1988’de dünya repertuarına bu baleyi kazandırdı.

“Zorba”nın büyüsü bu kadarla bitse iyi... Kötü bir topluluğa düştü mü ne yapsanız çekilmez olur. Sofya Balesi’nin dört solisti de (H.Nikola, B.Darina, K.Rossen, K.Sara-Nora) kusursuz ve hem dansları , hem oyunculukları hem de fizikleriyle çok etkileyiciydi. Topluluk (corps du ballet) genç, dinamik, disiplinli, tutkulu ve mükemmeldi. Hem teknik yetkinlikleri hem duygu yoğunlukları sarsıcıydı. Bu eserde ilk kez bir araya geldikleri Irek Mukhamedov’la ilişkileri, bütünlükleri etkileyiciydi.

UNUTULMAZ ANLAR

Irek Muhkamedov, işte o görülecek bir şeydi! Sahneye çıktığı an izleyiciyi avucunun içine almayı biliyor. Tıpkı Zorba karakteri gibi, onda da “şeytan tüyü”var! Onun “serseriliğinde”, onun duygudaşlığında, onun kişiliğinde... Yalnız danslarıyla değil, bedeniyle, yüzüyle, elleriyle , tavrıyla tepeden tırnağa Zorba kesilmişti.

Daha ilk andan geleneksel köydeki erkek egemen düzeni iliklerimizde hissettik. Bağnazlığa karşı Zorba’nın akıl, sağduyu, yaşam, neşe, “bir damlacık çılgınlık” önermesini de kavradık. ...

Köyün güzel dulu ile Amerikalı arsındaki aşk ve vuslat sahnesi... Toplumun öfkesini kustuğu, aşkı yasakladığı ve kadını ölüme mahkum ettiği sahne... Ölüm döşeğinde yaşlı kadının hayalleri... Zorbanın ona düzenlediği düğün töreninin adeta bir ayine dönüşmesi... Yabancıyla ‘ötekiyle” Zorbanın dayanışması, bütünleşmesi... Bunlar hem görsel hem duygu yoğunluyla beni hiç terk etmeyecek.

Final’de... Durun bir dakika... Final nerdeyse olamayacaktı... Seyirci, topluluğu ve solistleri ayakta alkışlayarak belki onlarca kez tekrar tekrar sahneye çağırdı ; onlar da finali yeniden yeniden tekrarladılar!

Herkesin sevgi, dayanışma ve teselli aradığı, yine de yaşamaya değer yeni bir hayat için, sonsuza dek dans ettiler...

Sevgili okurlar, benim içim hala dans ediyor.

Cumhuriyet - 2 Eylül 2010

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.