Biz / Ben ... Avrupalı, Asyalı, Afrikalı, Akdenizli...
14 Aralık 2002 - Zeynep Oral -
60'lı, 70'li yıllarda hep "biz" diye konuşulurdu. "Biz" yani birleşmiş, kaynaşmış, bölünmez, tek ve bütün... Tek ses , tek vücut. Aynı tornadan çıkmış ve birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için... Öyle abartıldı ki, bu "biz" ve "siz" (ötekiler) olma durumları, kimi zaman, iki kişi konuşurken bile, karşımdakini uyarmak gereğini duyardım : Şu anda yalnız benimle konuşuyorsun, tek başımayım diye. "Siz kadınlar", "Siz solcular", "Siz sağcılar"...
Derken bireyselleşme çabası içinde bir "Ben" furyasıdır başladı. Her cümleye "Ben"le başlar, "Ben"le yatar, "Ben"le kalkar olduk. Dünya "Ben" diye haykıranların çevresinde dönüyor, hayatta her şey "Ben"le başlıyor, "Ben"le bitiyordu. (Yanılmıyorsam, Özal dönemiydi) Ben...Ben... Ben... Benim... Benim... Benim...
Kısacası bir uçtan ötekine savrulurken "Ben"in içindeki biz'i, "Biz"in içindeki beni gözden, akıldan ve yürekten çıkarıverdik...
Düş kırıklıklarıyla bilediğimiz öfkeyle, yeniden ha bire yeniden çoğaltmaya çalıştığımız umutlar arasında, bir uçtan ötekine savrulduğumuz şu günlerde, içimden Biz / Ben Avrupalıyıyız, Asyalıyız , Afrikalıyız, Amerikalıyız, Akdenizliyiz, dünyalıyız diye haykırmak geliyor.
Ülkenin en büyük kentinde, kışın ilk karı düştüğünde, bir iki saat içinde, kaldırım taşları yerinden söküldüğünde, asfaltlar , su boruları patladığında , trafik kenti esir aldığında, birbirine girmiş arabalardan fırlayanlar birbirinin boğazına sarıldığında, bir saat boyunca yerlerinden bir milim oynamamış arabaların içindekiler sus pus, ses çıkarmadan oturduklarında, biz Ugandalıyız diyorum. Ama hayır, Ugandalı bile olamayız, onların meclisinde kadınların temsil oranı bizimkinden on kat fazla, o açıdan bizden on kat ilerideler...
Neredeyse iki yıla yaklaşan bir sürede, hücre ve tecrit cezasına karşı yapılan ölüm oruçlarında yüz kişi öldüyse ve ölmeye devam ediyorsa, buna karşılık biz buna gözlerimizi kapıyorsak, yok sayıyorsak, ölenlerin anaları babaları, kardeşleri yokmuş gibi yapıyorsak, biz yıllar öncesinin Latin Amerikalılarıyız diyorum. Yılların, ayların, günlerin geçtiğini ya da geçemediğini göremiyoruz diyorum.
Aile meclisini toplayıp, davranışını, bakışını ya da giyimini beğenmediğimiz kız çocuğumuzu öldürme kararı aldığımızda ve öldürdüğümüzde ve buna "gelenek", "namus", "ahlak" gibi kulplar taktığımızda yoksa biz Asyalı mıyız diyorum... Ama aile meclisi toplanıp, ailenin en muhtaçlarına bakma, onların tüm ihtiyaçlarını karşılama kararı aldığında ve bunu kimselere çaktırmadan gerçekleştirdiğinde, iyi ki Asyalıyız diyorum...
Birkaç akşam önce, AKM'nin büyük salonunda eşsiz sopranomuz Zehra Yıldız'ı anma konseri vardı. Onun ışık saçan aydınlık bakışları altında, sahnede yaş ortalaması 21 olan Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası elemanları ve birbirinden değerli genç şancılar, Sim Tokyürek, Burak Bilgili, Elif Özel, Oğuz Sırmalı, şef Naci Özgüç'ün yönetiminde, biz dinleyicileri duygular imparatorluğunun sınırsızlığında uçururken, elbet ki Avrupalıyız diyordum... Ama durun, bu anlamda, bu nitelikte bir konser Avrupa'nın herhangi bir kentinde yapılsaydı, ertesi gün medyada mutlak yer alırdı...
Biz dünyaya şiddet ihraç etmiyoruz, Amerikalı olamayız. Ama "Küçük Amerika"olmak için neler vermeyiz ki...
İkiyüzlülükte, çifte standart kullanmakta müthiş bir yeteneğimiz var, öyleyse Avrupalı olabiliriz. Ama demokraside, insan haklarında öyle büyük eksiklerimiz de var ki...
İkiyüzlülükte, çifte standart kullanmakta müthiş bir yeteneğimiz var, öyleyse Avrupalı olabiliriz. Ama demokraside, insan haklarında öyle büyük eksiklerimiz de var ki...
Edebiyatımızdan müziğimize , tiyatrodan sinemamıza aynı duyarlılıkları paylaşıyoruz, evet Akdenizliyiz. Ama Akdeniz'in kuzeyiyle güneyi birbirinden öyle farklı ki...
Binlerce yıllık kültürümüz var Asyalıyız. Ama aynı zamanda Truvalıyız.
Balkanlarla Kafkaslar arasında , hem Balkanlıyız, hem Kafkasyalıyız.
Biz dünyalıyız. Ben dünyalıyım.
Bunları söylemek neden mi geldi içimden?
Belki de Avrupa Birliği'nin bir amaç değil, bir araç olduğunu bildiğimden...
Çağdaş bir dünyalı olma yolunda bir araç...
14 Aralık 2002
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler