Menü

Birlikte yaşayabilmek..


10 Haziran 2011 - Zeynep Oral -

Viyana'nın göbeğindeki  o görkemli Hofburg Sarayı'ndayım.  Avusturya Macar İmparatorluğunun  "evi"  fazla görkemli...  IPI -  Uluslar arası Basın Enstitüsünün "Basın Özgürlüğü Diyalog Ödülü"  için buraya girdiğimde akşam 19:00du. Dev sarayın beyaz mermerleri, gün batımı kızıllığına bürünmüştü.  600 yıllık  yapı...  İmparator  Franz Jooseph ve  "Sisi" Elizabeth salonu  bir yanda, Marie Antoinette'in doğduğu oda öte yanda... Ortada, son katta ben ve çekirdek aile...

(Sevgili okurlar, kendimden söz etmek, sık yaptığım bir iş değil,  uluslar arası çapta böylesi önemli bir ödülü almak ise ilk kez başıma geliyor! Haberini  önceki gün okudunuz. Gittim, konuşmamı yaptım, ödülü aldım ve döndüm.  Ancak, Tören boyunca  yüreğimden ve aklımdan geçenleri siz  okurlarımla paylaşmayıp, kimlerle paylaşacağım...)  

İçimdeki "Ah!"

Tören 7:30'da başladı. Sahnede yer alan konuşmalar, teşekkür   faslı neredeyse 2 saat sürdü. Sonra onar kişilik çok şık sofralarda yemek...Gece 12'de bitti ...

Bütün o  süre boyunca  şu duygu beni terk etmedi: Benim meslektaşlarım ülkemde hapis yatarken... Kimi neden içeride olduklarını bilmezken... Kimi tuttuğu notlar, kimi henüz yayınlanmış kitabı , kimi sadece muhalif olduğu ya da sorguladığı için içerdeyken... Kimi  hücrelere tıkılmışken... Şimdi , şu anda benim burada olmam, bu akşamı yaşıyor olmam ne büyük saçmalık, ne korkunç çelişki , uyumsuzluk ! "Absurd  Tiyatro"nun ustalarına, Ionesco'ya, Beckett'a, Alfred  Jerry'ye göz kırpmak geliyordu içimden...

Hem insanlarla konuşuyor ,  tebrikleri kabul ediyor, herkesle kucaklaşıyor,  hem de gözümün önünden  içerideki gazetecilerin yüzleri geçiyordu...Elbet tanıdıklarımın yüzleri... Ama tanımadığım, adlarını bilmediğimiz, ve medyaya yansımayan daha öyle çok, öyle çok meslektaş var ki... 

Ödülü almamın ancak tek anlamı olabilirdi.   Ülkemde basın özgürlüğü önündeki engelleri, tehditleri, baskıları   kaldırtmak için değilse bile , kalkmasına yönelik kamuoyunun  dikkatini çekebilmek...

Ödülü ya "içeridekiler" adına alacaktım, ya da hiç almayacaktım.  Ben ilkini seçtim. 

Törende neden anneme ve Abdi İpekçi'ye de teşekkür ettim diye soranlar çok oldu: Açıklayayım: Annemden "empati" yi öğrendim; Abdi Bey'den  her olayın birkaç yüzü olduğunu...  (Konuşmamın tümünü www.zeyneporal.comda yarından itibaren okuyabilirsiniz.)

Sivil Toplum Kuruluşlarının Önemi

İçimdeki "Ah"larla boğuşurken, çevremi Filistinli ve İsrailli  gazeteciler sardı.  "Winpeace- Türkiye-Yunanistan Kadın Barış Girişimi " örneğindeki gibi, Filistin ve İsrailli Gazeteciler de  "diyalog" arayışı için  bir araya gelmişlerdi.  WINPEACE üzerine soruları yanıtlamaya; Boğaziçi Üniversitesinde kurulan Barış Uygulama ve Araştırma Merkezi'ni, Barış eğitimlerini,   "sorun çözümleyici" gençlik kamplarını anlatmaya çalışıyordum. 

Törende ödülü bana takdim eden Avusturya Şansölyesi  ve Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger  ile  IPI Direktörü Alison Bethel Mc Kenzie, her ikisi de  demokrasilerde Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK)  önemini vurgulayan konuşmalar yaptılar.

Sahnede yer alan perdede, WINPEACE çalışmaları gösteriliyordu. Arada gözüm kayıp  Yunanistan ve Türkiye'den "bizim kızları" ekranda gördükçe , heyecanım yatışıyordu!

O zaman ülkemdeki STK'ları düşünüyordum.  Madem yeni bir seçimden çıktık, Meclis çalışmalarına STK'ları daha yakından katmak, onlara kulak vermenin yollarını aramak gerek diyordum...Demokrasi gereğiydi. Kaçınılmazdı!    

Şimdi "Diyalog"  zamanı!

Gecenin konuk  konuşmacısı  Slovak Başbakanı İveta Radicova da  Avusturya ile Slovenya arasındaki sorunları çözmekte diyalogun  önemini vurgularken şu gerçeğin altını defalarca çiziyordu:  Özgürlük olmadan diyalog olamaz!

Diyalog deyince... "Diyalog"  iki ya da daha çok kişinin karşılıklı konuşmalarıdır.  Ancak "ne var ne yok?"; "İyilik, sende ne var ne yok?" ya da televizyonlarda izlediğimiz her konuşma diyalog olamaz...

Sözcüğün Yunanca aslını, Türkçeye çevirirsek, asıl anlamı şöyle:  "Düşünceyi takip etmek"...

Sadece karşılıklı konuşmak yetmez !  Hem özgür olacaksınız hem de  iletmek istediğiniz bir düşünceniz olacak diyalog kurabilmeniz için...

Gece boyunca kendi ülkemdeki "diyalog" anlayışını  kafamdan ve yüreğimden geçiriyordum. 

Şimdi, evet   tam da şimdi diyalog zamanı.  Türkiye- Yunanistan ; Filistin- İsrail diyaloğundan söz etmiyorum.

Şu coğrafyada yaşayan insanlar arasında .... Yüze 49.9 , yani her iki kişiden biriyle, öteki arasında...Yani Kürt- Türk arasındaki diyalogdan söz ediyorum... 

İnatlaşma,  dayatma, küfür, azarlama , hakaret , tehdit... Bunlarla    diyalog olmaz, olamaz.

Bir süre önce  sevgili meslektaşım Ferai Tınç,  hükümete,     Anayasayla birlikte, basın özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmak için yasal değişiklik  yapmaya çağırıyordu. Bu çağrıya canı yürekten katılırken, işe basın kuruluşlarıyla diyaloga geçerek başlanabilir diyorum.

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.