Bir Volkan: Semiha Berksoy
09 Kasım 2003 - Zeynep Oral -
İçinde koskoca bir volkan var Semiha Berksoy'un . Her an patlamaya hazır… Yüreğini ve bedenini kasıp kavuran ateş , kendi kabına sığmaz olunca patlayan, kıvılcımlarını püskürten, lavlarını akıtan, çağlayarak coşan bir volkan …
O ateş tutuşma noktasına ulaştı mı, ses ya da nota olup, çizgi, benek, renk olup, kavram ve düşünce olup, eylem olup ortaya dökülüyor.
Bana inanmıyorsanız, gidin İş Sanat Kulelerindeki Kibele Galerisi'nde Cumhuriyet'in 80. yıldönümüyle eşzamanlı yer alan , yaşı Cumhuriyetimizden de büyük olan Semiha Berksoy'un retrospektif sergisini görün. Bir ömrün tüm birikimi orada…
Meydan okuma
O ateşin tutuştuğu ve tutuşturduğu alanlarda neler yok ki :
Küçücük bir kız çocuğunun annesiyle, yaşamla, aşkla, aşık olduğu insanlarla, ölümle, ölüm korkusuyla hesaplaşması orada… Tosca'nın aşkı, Salome'nin intikamı, Ariadne'nin mezardan gelen mektubu, Baküs'e tutkusu, İsolde'nin trajedisi… Yalnız opera tarihinin değil, müziğin, tiyatronun, şiirin ve edebiyatın büyülü izdüşümleri… Melekler, şeytanlar, öteki dünyadan etkileşimler, büyüler… Yoğun tutkuların söz geçiremediği otoportreler… Bedenin ve yüzün gizleyemediği tüm dişilik halleri…
Yoksa bütün bu gördüklerim bir oyun mu? Oyun ya da değil, kesin olan tümünün bir meydan okuma olduğu. Yaşama ve ölüme bir meydan okuma…
Semiha Berksoy: Türkiye'nin ilk opera sanatçısı. Atatürk, opera kurulması emrini verdiğinde, Semiha Berksoy hazırdır... Darülbedayi'nin ilk oyuncularından... Ekrem-Cemal Reşit Rey'in müzikallerinin en popüler yıldızı... Güzel Sanatlar Akademisi'nde Namık İsmail'in öğrencisi (1929)... Sesli ilk Türk filmine sesini veren... Berlin Operası'nda (1939) "Ariande Auf Naxos" operasıyla , Avrupa'da opera sahnesine çıkan ilk Türk sanatçı...
Ama bütün bu "ilkler" değil onu farklı ya da olağanüstü kılan.
Onu tek ve benzersiz kılan düşünce biçimi, yaşama biçimi, yaratma biçimi...
Aşk tektir
Kendini en yorgun, en yaşlı, ölüme en yakın hissettiği bir anda (o sıra 75 yaşındaydı) sesler içinde en zor ses olan "do" sesi vermeye çalışan, günlerce, haftalarca çalışan ve sonunda "do sesi verdim ve ölümü yendim" deme bilgeliğini gösteren bu insan, bence şimdi her zamankinden her zamankinden daha genç! Çünkü ürettikçe gençleşiyor!
Do sesi verip ölümü yenen Semiha Berksoy bana sık sık "aşktan ölebileceğini" söylemiştir. Onun aşk tanımı da özeldir.
"Aşk bir tanedir. İçinizdeki aşk tektir. Başlar, kimi zaman uyur, kimi zaman uyanır. Şimdiki aşkın varlığında, öncekiler de yaşar. Şimdikinin ateşiyle ötekiler de alevlenir tutuşur"...
Semiha Berksoy için nasıl aşk tekse, kahramanlar değişip aşk sürüyorsa, inanıyorum ki, yaşanmış aşklarla yaşanmamış aşkları arasında da fark yok.
O, tümünü içinde yeşertiyor. Tıpkı sanatta da yaptığı gibi.
Çalıştığı alan, (müzik, opera, tiyatro, resim, şiir) ürettiği eserler değişebilir ama sanat aşkı, iç dünyasını yaratıcılıkla dışa vurması hep sürüyor…
Eşsiz bir hazine
Kısa bir süre önce , "Semiha Berksoy 'un Odası" , Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesi'nin daimi koleksiyonuna dahil edilmişti. Şimdi bu retrospektif sergiye, Bonn Çağdaş Sanat Sanat Müzesi Müdürü Dieter Ronte, Ferit Edgü, Beral Marda, Levent Çalıkoğlu'nun yazılarını da içeren çok geniş kapsamlı "Semiha Berksoy" kitabı (İş Bankası Kültür Yayınları) eşlik ediyor. Bence hem müzeye katılan "Oda", hem sergi, hem de bu kitap, eşsiz birer hazine.
Semiha Berksoy'a hep "iyi ki varsınız" demişimdir.
Bu üretkenliğiyle, düş gücümüzü ve düşünce gücümüzü kanatlandırdığı için… Önümüzde yeni ufuklar açtığı için… Birikimlerini, kök salmasını, geleceğe köprü kurmanın hizmetine verdiği için…
Ama bugün ben ayrıca Semiha Berksoy'un kızı, tiyatro sanatçısı Zelha Berksoy'a da teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, bir yerden sonra anne-kız ilişkisinde, kim "çocuktur", kim "anne" pek belli olmaz ya…
Düşünsenize, yeryüzüne meydan okuyan; hiçbir kural tanımayan; her an patlamaya hazır ; ve her an patlayan bir volkanın tüm ateşini, kıvılcımlarını bizimle paylaşmasını sağlıyor! Zaten annesi de kızını kocaman iki yaprak misali mavi kanatla çizip , tablonun adını "Melek" diye koymuş!
9 Kasım 2003-Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler