Menü

Bir Festival Yaratmak


01 Temmuz 2010 - Zeynep Oral -

Dünyanın en zor işidir uluslararası bir festival yaratmak ve onu sürdürmek…

Festivaller önce düşlerde yaratılır, düşlerde “pişirilir”, düşlerde “demlendirilir”… Düşlerle gerçekler arasındaki uzun yol kısaltılmaya çalışılır. İkisi arasındaki yol boyunca olanaksızlıklar olanağa, olmazlar olura dönüştürülür… Kimi zaman düşlerde ödün verilir, kimi zaman gerçeklerin sınırları zorlanır… İşin ekonomisiyle politikası, yaratıcılığıyla uygulaması bir araya getirilmeye çalışılır…

Sonra … Birikimle, bilgiyle, emekle hazırlanmış “toprağa”, tohumlar atılır. Uluslararası ilişkilerle, bireysel ve kurumsal temaslarla, dünya arenasındaki araştırmalarla, evrensel ve çağdaş değerler hiyerarşisinde tutulan yerle bol bol tohum atılır. Bolca atılır ki, içlerinden an az birkaçı tutsun; fırtınaya, sele kapılıp heba olmasın…

Sonra… Sonra emekleme dönemi gelir… Ne çok çaba, ne çok emek, ne çok sabır ve yeniden ne çok düş gücü ve yaratıcılık… Sırf emekleme döneminden sonra ayağa kalkabilsin, güvenli adımlarla ilerleyebilsin diye…

Tohumları yeşertmek

Zor iştir uluslararası bir festival yaratmak! Hele söz konusu bir opera festivaliyse!

Bu yıl 17’ncisi gerçekleştirilen Aspendos Opera ve Bale Festivali’nin bütün bu evrelerde geçerek, nasıl zorlu savaşlar verip bu süreçleri yaşadığına yakından tanık oldum. Aspendos Festivali’nin ilk hazırlık döneminde Rengim Gökmen ve Yekta Kara’nın sürdürdükleri o olağanüstü çaba, mücadele, özveri ve alınteri hâlâ gözümün önündedir.

Bu ikili yine eşsiz bir çaba içinde… Nicedir uğraşıp didindiler, tüm hazırlıkları tamamladılar. Bu kez İstanbul’da gerçekleşecek Birinci Uluslararası İstanbul Opera Festivali’ni gerçekleştirmek üzere zorlu bir serüvene atılıyorlar. İlk tohumlar yarından başlayarak İstanbul’un çeşitli alanlarına ekilecek…

Sanat yönetmenliğini Yekta Kara’nın üstlendiği festival, Devlet Opera ve Balesi ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti işbirliğiyle, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle, Denizbank’ın sponsorluğuyla gerçekleşiyor.

Yekta Kara’nın vurguladığı hedefler arasında şunlar var: Opera sanatını geniş kitlelere yaymak; iki yıldır operasız kalan Avrupa Yakası’na bu olanağı sağlamak; tarihsel mekânları değerlendirmek; (Topkapı’da “Zaide”; Yıldız Sarayı’nda “Saraydan Kız Kaçırma”; Rumeli Hisarı’nda “Imeneo” ve “Duvara Karşı”) yerli ve yabancı sanatçıları aynı platformda buluşturmak…

Bunları gerçekleştirdikten sonra, yani tohumlar yeşermeye başlayınca o zaman turizm, kentlerin festivallerle cazibe merkezine dönüşmesi gibi hedefler de yukardakilere eklenecektir.

Fatih Sultan Mehmet’ten Fatif Akın’a

Bu festivalde, Türkiye’den beş, yurtdışından iki prodüksiyon, toplam 18 temsil sunacak. Yukarıdaki mekânlara Haliç Kongre Merkezi ve Açıkhava Tiyatrosu’nu da ekleyebilirsiniz…

Festivalde, konuları bize ilişkin olan, daha doğrusu “oryantalist” eserlerin seçilmiş olması dikkat çekici… Saraydan Kız Kaçırma, Fatih Sultan Mehmet, Zaide gibi …

Doğrusu benim en çok ama en çok merak ettiğim prodüksiyon, Bremen Operası’nın sunacağı, Fatih Akın’ın aynı adlı filminden, Ludger Vollmer’in müzikleriyle operaya uyarlanan ve 2009’da dünya prömiyerini Almanya’da yapan, “Duvara Karşı”

Haydi bakalım, dilerim tohumlar sağlam kök salar, filizler yeşerir… Biliyorsunuz elbet, filizleri yeşertmek, çoğalmasını, gürbüzleşmesini, meyve vermesini sağlamak sizin elinizde…

Yarın Rossini’nin “Fatih Sultan Mehmet”iyle başlayacak Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin yolu açık olsun!

Cumhuriyet- 01 Temmuz 2010

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.