Bilinçli Toplum… Bilinçli Birey
19 Aralık 2008 - Zeynep Oral -
Birinci Avrupa Tiyatro Forum’u , tiyatro mucizesinin hedefinde düşünce birliğine vardı…
Fransa’nın Nice kentinde , Akdeniz Üniversite Merkezi’nin görkemli kongre salonunda karizmatik konuşmacı, düşünür, yazar, gazeteci , eleştirmen, Bernard-Henri Lévy’yi dinliyoruz. 40 Yıl öncesinin Paris’inde “Yeni Filozoflar”ın simge adı… Benim anılar labirentimde, o zamanlar dünyayı saran ’68 olaylarını fazla “sol” bulduğu için açtığı tartışmalarla yer etmiş. O gün bugün ürettiği sayısız kitapla bol tartışma açmış bir yazar…
Birinci Avrupa Tiyatro Forum’undayım. (Geçen Pazar yazımdan devam ediyorum) Forum için 33 ülkeden son bir yılı kapsayan tiyatroya ilişkin bir rapor istenmişti. Gelen raporlar (Toplam 500 küsur sayfa) tiyatro dışından birine Bernard Henri Levy’ye verilmiş ve bir sentez çıkarması istenmişti.
İşte Levy’nin çıkartığı sonuçların bir özeti:
Avrupa Tiyatrosunun panoraması
1)İlk sonuç: Birbirinden çok farklı ülkeler , ekonomik, politik, toplumsal, kültürel çeşitliliğe rağmen , ister demokratik, yarı demokratik, çeyrek demokratik olsun, gerçek şu ki Tiyatrosuz modern toplum yok ve olamaz!
2)Tiyatro ile parasal güç ilişkisi her yerde var: Devlet yardımı, yerel yönetim , kamu, vakıf yardımı, özel sektör yardımı, sponsor… Somut gerçek şu ki: Artık parayı veren düdüğü çalamıyor, çalmıyor! Neden? Çünkü özgürlük olmadan tiyatro yapılamaz , yapılamıyor.
3) Son bir yılın bir başka gerçeği: Tiyatroda yeniden politikaya, politik konulara dönüş egemendi. Dünyanın gidişatı, tiyatrocuları buna zorluyordu.
4) Tiyatro, demokrasinin göstergesiydi. Tiyatro demokrasinin barometresiydi. Bir ülkede demokrasi geliştikçe, tiyatro da gelişiyordu. Nedeni açıktı: Çünkü tiyatro aracılığıyla, toplum belleğini kazanıyordu.
5) Tiyatronun bir “yanılsama”, bir “illusion” olması artık geriliyor. Doğrudan yaşanmakta olan gerçeklikle ilintisi, bağı güçleniyor. Bu da tiyatronun bir çeşit modern bir direnişe dönüşmesini sağlıyor.
6) Hiç bir zaman kitle sanatı olmayan bir sanata bunca para niye ayrılır ya da ayrılmalı sorusunu sık sık soran yöneticiler her zaman var ve hep olacak . Onlara verilecek yanıt , tiyatronun kendi içinde bir araç, bir alan, bir mucize olduğu ve özünde özgür eylemi barındırdığı olmalıdır. Tiyatronun karşılığı ekonomiyle, parayla ölçülemez.
7) İşte bütün bu özellikler şu gerçeği ortaya koyuyor: Tiyatro bilinçli toplumlar, bilinçli bireyler yatıyor, yaratmaya devam ediyor…
Fransa’nın içine kapanıklığı
Kendi gözlemlerimden yola çıkarak da her maddesine katıldığım bu sentezi, özetin özeti olarak bile paylaşma nedenim, tüm bu eğilimleri, Türkiye’deki tiyatro yaşamımızda da izlememdir.
Hayır , tiyatroları hakkında rapor istenen 33 ülke arasında Türkiye yoktu. Forum girişiminin dinamosu ve başkanı olan Nice Devlet Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Daniel Benoin’den bunun yanıtını ısrarla sordum ama alamadım. (AB üyesi olmayan ülkelerden de örneğin:Gürcistan, Norveç, Rusya’dan istenmişti. Buna karşılık Avrupa coğrafyasında oldukları halde Moldavya ve Bosna’dan istenmemişti. Ne demek istediğimi anladınız herhalde)
Bu durumda Türkiye tiyatrosunu anlatmak, buradan tek çağrılı bana düşüyordu. Neyse ki yıllardır İstanbul Tiyatro Festivalini izleyen kimi yabancı eleştirmenler ve yabancı Festival yöneticileri ,zengin tiyatro yaşamımızın farkında ve bilincindeydiler. (Teşekkürler İKSV ve Dikmen Gürün!) Ancak açılıştan sonraki günlerde toplantının sadece “Batı” ya da “Avrupa Birliği” değil, doğrudan Fransa’daki tiyatroya odaklandığını görecektim.
Bir zamanlar dünya kültürlerine açık olan, en azından farklı kültürleri, farklı sanatsal etkinlikleri “merak eden” Fransa’nın bu tavrı benim için düş kırıcıydı.
Sizde demokrasi var mı?
Üç gün süren Forum’a Avrupa dışından üç tiyatro topluluğu davetliydi. İzlediğim bu üç topluluktan biri , Hayfa’dan gelen Arap- Yahudi Tiyatrosuydu. Çok iyi niyetli ama çok çoook amatör düzeyde bir temsildi. Gerçek tiyatro tadı aldığım Gürcistan’dan gelen ünlü Rustavelli Tiyatrosunun sunduğu efsanevi yönetmen Robert Sturua’nın yönettiği “Asker, Aşk, Korumacı… Ve Başkan” adlı eleştirel oyundu.
“Özbek Tiyatrosu” diye takdim edilen Taşkent’ten gelen ama bence Rus tiyatro geleneğini başarıyla sürdüren İlkhom Tiyatrosu Rusça “Orestia” oyunu sundu. (Oyuncuların çoğu da Rus) Oyunun yönetmeni Mark Weil’in oyun sahneye çıkmadan önce geçen yıl öldürülmüş olması ilgiyi arttıran başlıca ögeydi sanki. Topluluğa ha bire “sizde demokrasi var mı?” sorusu beni isyan ettirecekti. Oyuncular elli kere “var” dedi ama Fransızlar tatmin olmadı.
Hani “yok” deseler, tüm Batılılar rahatlayacaktı. Böylece Özbekistan’a demokrasi götürme misyonu vicdanları rahatlatacaktı. Ama bütün dünya , hepimiz artık bu bir yerden bir başka yere “uygarlık”, “demokrasi” , “özgürlük” vs. taşınmasının nelere yol açtığını yeterince biliyoruz sanırım…
İşte birinci Avrupa Tiyatro Forum’u böyle geçti!
Sonbahar ‘ı görün!
Ozcan Alper ‘in "Sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına” adadığı filmini izledim. Günlerdir etkisinden , içimde koparttığı fırtınalardan uzaklaşamıyorum… Dünya festivallerinde ödül üzerine ödül kazanmış olabilir… Benim filmden çok etkilenmemin nedeni çok az sözcükle çok şey anlatması… Slogan , politik söylem , mesaj tuzaklarına düşmemesi… Duygudan ve duyarlıktan korkmaması… Kişilerini suskunlukla “konuşturması”... Referanslarını edebiyatla bütünlemesi…
Hapishaneyi, uçsuz bucaksız dağlarla , sonsuzluğa açılan vadilerle yaylalarla anlatması… O muhteşem doğaya, ışığa , rüzgara, buluta , sise , kara saygı ve sevgiyle yanaşırken bunca önemli bir rol vermesi… Kişilerin sahiciliğine beni inandırması… Emeği geçen herkesi kutluyorum.
Cumhuriyet- 19 Aralık 2008
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler