Beş Vakit ya da Büyümek zor iş!
08 Ekim 2006 - Zeynep Oral -
Sözü hiç dolandırmadan en kısadan söylemeliyim: İlk fırsatta gidin "Beş Vakit" adlı filmi görün. Sadece iyi bir film olduğu için değil bunu demem...
Neden mi gidin görün diyorum?
Kendimizi dünyanın merkezi olarak görme alışkanlığımızı sarstığı için...
Unutmuş olduğumuz doğanın seslerine, zamanın seslerine kulak vermemizi sağladığı için...
Acele, daha hızlı, daha hızlı, hep telaşlı , hep yetişme kaygısı içinde, hem doğanın hem zamanın katlettiğimiz ritmini yakalamak için... Ama aynı zamanda sessizliğin sesini duyabilmek, söylenmeyenlerin ayırımına varmak için...
Yitirdiğimiz saflığı, içtenliği yeniden anımsamak için...
İnce ayrıntıların zenginliğini fark edebilmemiz için...
Gülümsemenin, yürek kahkahalarının, illaki karşımızdakini küçük düşürmekten, aşağılamaktan, alay etmekten ya da şaklabanlıktan geçmediğini; şiddetin ve baskının sadece vur kır, öldür gebert, mafya, polis, gangster, kurtlar vadisi hesaplaşmalarıyla sınırlı olmadığını; sessiz çığlıkların, en korkunç trajedilerden daha çok iz bırakabileceğini görmek için...
Çocukların, o bizim yetişkin kafalarımızın hayal dahi edemeyeceği kadar çok sevgiye, şefkate, ilgiye gereksinim duyduğunun kafalarımıza dank etmesi için...
Yaşamın politikacıların iki dudağı arasındaki sözler ve televizyonda onları yorumlayanların ahkam kesmelerinden ibaret olmadığını kavramak için... Daha yüzlerce neden sayabilirim ama bu kadarı yeter...
X
Reha Erdem'im yazıp yönettiği , bol ödül kazanmış ve şimdi vizyonda olan "Beş Vakit" adlı filminde neler olup bittiğini anlatmayacağım. Zaten hiçbir şey olmuyor. Ama öyle çok şey oluyor ki...
Bir yanı sarp kayalar , öte yanı deniz ve çoook uzaklardaki ufuk çizgisi, bir dağ köyündeyiz. (Çanakkale'nin Kozlu Köyü). Hayvancılık ve tarımla geçinen köyde bebekler doğuyor, çocuklar tek sınıflı okula gidiyor, yaşlılar ölüyor, ezanın belirlediği beş vakitlerle yaşam sıradan, tek düze ilerliyor. Hepsi bu...
Ama "hepsi bu"nun içinde, 12-13 yaşlarında üç çocuğun, Ömer, Yakup ve Yıldız'ın, çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde gördükleri, duydukları, hissettikleri, düşündükleri, yaşadıkları var.
Büyümeye çalışan bu çocuklar, yaşamın gerçekleri, kırsal döngünün onlara sundukları ile okuldaki hayat bilgisi dersleri arasında , düşleri ve özlemleri, sevinçleri ve acıları, düş kırıklıkları ve öfkeleri , sevgileri ve başkaldırıları arasında gidip gelirken... Ama durun! Büyüyünce anne ve babaları gibi olacaklarsa, neden büyümek istesinler ki... Ama doğa kanunu... Hele doğayla böyle içli dışlı olan çocuklar için, yaşamın ritmini güneşin her sabah doğmasıyla yakalayan, mevsimlere göre yaşayan çocuklar için büyümek , olgunlaşmak kaçınılmaz...
Aile ilişkileri, bu ilişkilerin dayattıkları, doğadan kaptıkları bilgelikleri, dayanışmaları, cinsel uyanışları, tüm bunlara gösterdikleri tepkiler... Of! Büyümek çok zor, çok sancılı!
Gece- Akşam- Öğleden sonra- Öğlen – Sabah... Reha Erdem'in filminin bölümleri, çocukların vakitleri, ezan vakitlerinin tersine işliyor... Yarın yine sabah olacak. Bir umut...
Aklımdan çıkmayacak çarpıcı görüntüler ( Görüntü yönetmeni Florent Herry); doğayı, duyguları, çocukların arada kalmışlığını vurgulayan ve büyük rol üstlenen müzik (Arvo Part); hepsi birbirinden değerli usta oyuncular , başarılı genç oyuncular ve çocukların muhteşem performansı... Başta Reha Erdem olmak üzere, filme emek veren, katkıda bulunan herkesi kutlarken başta söylediğimi tekrarlayacağım: Gidin "Beş Vakit"i görün.
8 Ekim 2006-Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler