Başbakanın dört eşlilik açıklamaları!

Okuduğumdan beri öfkemi denetim altına almaya çalışıyorum…
Berlin'de Türk ve Alman kadın milletvekillerinin de hazır bulunduğu bir yemekte , başbakana yöneltilen sorular arasında başörtüsü ve dört eşlilikle ilgili sorular da var.


Ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayip Erdoğan Kuran'a dayanarak açıklamalar vererek soruları yanıtlıyor.

Neymiş efendim, hep birlikte öğrenmiş olduk!

Başörtüsü Kuran'a göre bir gereklilikmiş…

Neymiş: Eğer erkeğin eşi hastaysa, eğer sakatsa, eğer yaşlıysa erkek birden çok kadınla evlenebilirmiş. Elbet ötekilerin rızasıyla ve hepsine eşit davranmak şartıyla… (Şükredin, şartlara "eğer kısırsa" diye eklemedi ; malum, çiftlerin çocuğu olmadığında, "hata" hep kadındadır!)

Oysa ister gülerek, ister kükreyerek , ya da ha bire yüceltilen Kasımpaşalı tavrıyla "Bu ne biçim soru, benden önceki başbakanlara hiç böyle bir soru sormak aklınıza geldi mi? Beni, ülkemi, ülkemin insanlarını küçük düşürmeye mi çalışıyorsunuz? " diyebilirdi.

Türkiye, laik bir hukuk devletidir, diyebilirdi.

Türkiye Cumhuriyeti yasaları, bizim yasalarımız çok eşliliği yasaklar, diyebilirdi.

Türkiye, bugüne dek tüm çağdaş kazanımlarını laiklik ilkesiyle kazanmıştır, diyebilirdi.

İstanbul CHP milletvekili Güldal Okuducu'nun vurguladığı gibi "80 yıl önce laik devletin anayasası, çok eşliliği tarihin çöplüğüne gömmüştür" diyebilirdi.

Bizim kadınlarımız, tıpkı sizin ülkenizdeki kadınlar gibi onurludur , böyle bir şeye izin vermezler, diyebilirdi.

Bizim ülkemizde, İslam dini, Kuran'da yazılanlar , her bireyin, kendi içinde yaşadığı, yaşattığı, kendi vicdani meselesidir, diyebilirdi.

İslam dini, Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet politikası değildir ve asla olamaz diyebilirdi.

Daha bunlar gibi yüzlerce, binlerce şey söyleyebilirdi.

Hayır, bunların hiçbirini söylemedi. Ballandıra ballandıra, Kuran'a göre dört eşliliğin, nasıl, ne zaman, hangi koşullara göre olabileceğini anlattı!

Başbakanın açıklamalarını duyan Alman Sosyal Demokrat Partili kadın milletvekilleri, özellikle de Uta Zapf, neye uğradığını şaşırmış, aklı almamış, öfkelenmiş, yemek salonunu terk etmek istemiş. Çevresindekiler zor zor yatıştırmışlar.

Sonunda, işi "şakaya vurup" lafı değiştirmişler, konuyu dağıtmışlar!

Üstelik Başbakan bu açıklamalarını, İtalya'da Avrupalı başkanlara "laiklik dersi" verdiği günün ertesi gününde yapıyor!

Adamlar (Avrupalılar yani) takkıye sanatının inceliklerini yavaş yavaş öğrenecekler elbet.

Ama bu arada , medyamızın tüm şakşakçılığına karşın, Başbakan ne kadar uğraşsa boşuna! Düşüncesini, niyetini, kişiliğini ve ne denli değişip değişmediğini her zaman denetim altında tutamıyor.

Teşekkürler Sayın Sezer.

Biliyorsunuz, Nijerya'da Emine Lawal'in , "recm"(taşlanarak öldürülmek) istemiyle yargılanması sürüyor.

Uluslar arası birçok kuruluşla birlikte, bizim ülkemizde de Nazmiye Halvasi, adeta tek başına bu iş için savaş veriyor. Nazmiye Hanım, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e bir başvuru mektubu yazdı. Ve Emine Lawal'ın Türk vatandaşlığına alınarak, korunmasını istedi.

9 Eylül'de Cumhurbaşkanlığından yanıt geldi.

Yanıt şöyle:

"Sayın Nazmiye Halvasi,

Nijerya'da "Recm" cezası verilen Amina LAWAL'ın Türk Yurttaşlığına kabul edilmesi isteminizi içeren 26.08.2003 günlü başvurunuz alınmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımız sorunla ilgili hukuki durum ve iki ülke ilişkilerinin genel çerçevesine uygun biçimde konu ile ilgilenmektedirler.

Bilginizi rica ederim.

H.Bülent Serim (Genel Sekreter V.)"

Aynı başvuru mektubu Tayip Erdoğan'a ve Baykal'a da yollanmıştı. Onlardan henüz yanıt yok.

Ben de, gösterdiği ilgi için , bu ilginin sözde kalmayıp, gerçekten bir çözüm bulmaya çalışacağına inandığım için, hem ülkem, hem dünya kadınları için Cumhurbaşkanı Sayın Sezer'e teşekkür ediyorum.



13 Eylül 2003