Menü

Başar Sabuncu ya da Yaşasın Tiyatro!


21 Haziran 2015 - Zeynep Oral -

            Sözü hiç ama hiç dolandırmadan söyleyeceğim : Türkiye'de  en yaratıcı üç ya da  beş tiyatro yönetmeninin adını  söyle deseler bana, hiç kuşkusuz bunlardan biri Başar Sabuncu  olurdu .


            O benim için  düş gücünü, birikimle, gerçeklikle, sahicilikle, inandırıcılıkla, yetenekle   bütünleyen  ve  bana sık sık "Yaşasın tiyatro"  çığlıkları attıran; kimi temsilden sonra "iyi ki yaşıyorum" dedirten,  tiyatronun  ne muhteşem, ne harikulade, ne müthiş, ne olağanüstü  bir   düşünce ve eylem sanatı olduğuna  beni  inandıran yönetmendi.


            Kavgayla başlayan hayranlık


            Yıl 1974.  İstanbul Şehir Tiyatrolarının başında Muhsin Ertuğrul.  Askeri darbeyle uzaklaştırıldığı tiyatrosuna  döneli çok olmamış.  Tiyatro beş sahnesiyle  açılımlar yaşıyor. Sınır yok.  Müthiş idealist , ütopik bir dönem yaşıyoruz... Herkes "uçuyor"... Tiyatrodaki  bir grup   genç yönetmen "Merkezi yönetim " e karşı,    "Yerinden yönetim"  diye başkaldırdı.. İçlerinden biri de Başar Sabuncu.  Ben de Sanat  Dergisi'nde  bu savaşın izini sürüyorum.   
            Başar'la bol bol kavga ediyoruz. Tamam "yerinden yönetim"i ben de yeğlerim ama Hoca'ya karşı sürdürülen hoyratlık beni kahrediyor. Sonunda , yerinden yönetim galip geldi. MUhsin Hoca Tiyatrodan ayrıldı...   Onca kavgamız Fatih Şehir  Tiyatrosu'nun başına geçen Başar Sabuncu'nun sahnelediği  oyunlara hayran olmamı engellemedi.


            1402'liklerin Mücadelesi


            Yıl 1980. Her baskı döneminde ilk tokadı sanat yiyordu. 12 Eylül Faşizmi İstanbul Şehir Tiyatrosu'nu da vuracaktı. 1402'likler "vatan haini olarak tiyatrodan atılırlarken aralarında Başar Sabuncu da vardı. Tiyatronun başına getirilen  Vasfi Rıza Zobu , "Müfettişlik" görevini benimsediğinden kovulanların haklarını aramak bana düştü. 


            Bunu aramızda hiç konuşmadık. Ama o mücadeledeki  duruşumdan sonra   Başar'la hiç ama hiç anlaşamadığımız konularda bile   en keyifli tartışmaları yaptık.


            Tam o baskı döneminde  Tepebaşı Deneme Sahnesi'nde  Shakespeare'den  Can Yücel'in çılgın çevirisi (ya da yeniden söyleyişiyle)  "Bahar Noktası"  (A Midsummer Night's Dream) oyununu sahnelemişti  Başar Sabuncu.  Ve tiyatrodan atıldığı için programdan adı silinmişti. Tıpkı üstü siyahla kapatılan kimi oyuncuların adları gibi...  


            Onu eşsiz kılan


            Sevgili Başar, bir kaç gündür senin için, daha doğrusu  sahnelediğin oyunlar için yazdığım sayfalar dolusu  eleştiri yazısını anımsıyorum.  Bir araya getirsem, bir kitap olur. Şu birkaç satırda nasıl özetleyeyim ki...


            "Bahar Noktası"nda , gerçeği düşe, düşü gerçeğe çevirdin! Ayrıca her oyuncunun  farklı yönetmenin elinde nasıl değişebileceğini gösterdin. Bin kez izlediğim o oyunculara sanki büyülü bir toz serpmiştin. 
            Jean Genet'nin "Balkon"unda  hepimize kimliklerimizi sorgulattın. Ülkemizi, günümüzde yaşadıklarımızı,  tiyatroyu, "oynamayı" sorgulattın...
            Lorca'nın  "Kanlı Düğün"de   yalınlığın görkemiyle sarstın bizleri.


            Gogol'un "Palto"unda  tiyatronun tüm öğelerini atağa geçirdin.
            "Bir Ata Krallığım"oyununu Shakespeare'in nice oyunundan yazmıştın.  Güç , iktidar hırsı  ve şiddet arasındaki ilişkiyi gösterdin. Yazdığım yazının başlığı aklımda. "Shakespeare Susurluk'u Biliyor muydu?"


            Hangi birini ansam ki: İstanbul Şehir Tiyatrosuna taşıdığın Nazım Hikmet ve Brecht 'leri mi?  Vasıf Öngören'in "Zengin Mutfağı"  ya da "Kaldırım Serçesi"ni mi...


             Yazarlığını yönetmenliğinin, yönetmenliğini yazarlığının hizmetine verdin. Bütüncül tiyatroyu seçtin.  Toplumsal yaşamla tiyatroyu bütünledin. Hep doğru bildiğini yaptın. Ödün vermedin.  Çağrışımları, simgeleri, açılımları çok sevdin.  İlişkileri, yazarla, oyuncularınla, tasarımcılarınla ve seyirciyle ilişkilerini  sonuna dek zorladın. Tiyatro sanatını muhteşem bir şölene dönüştürdün.  
            Ülkem adına, tiyatro sanatı adına, sana çok teşekkür ediyorum. Seni çok özleyeceğiz.

Cumhuriyet- 21 Haziran 2015

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.