Barış Gazeteciliği
16 Mart 2008 - Zeynep Oral -
Önceki gün Boğaziçi Üniversitesi’nde "Barış Gazeteciliği" sempozyumu vardı. Geçen ağustosta kurulan Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği sempozyuma yurt içinden ve yurt dışından çeşitli gazeteci ve akademisyenler katıldı. Çoğunluğu çeşitli üniversite öğrencilerden, geleceğin gazetecilerinden oluşan geniş bir dinleyici kitlemiz vardı. ÇABA -Çağdaş ve Bağımsız Yardımlaşma Derneği’nin katkılarıyla gerçekleşen sempozyumun sonunda keşke diyordum, keşke tüm gazetelerimizin, tüm televizyon kanallarının temsilcileri burada olsa da, yararlanabilselerdi...
Üzerinde giderek daha çok tartışılan, müthiş gereksinim duyduğumuz "Barış Gazeteciliği" ne mi demek?
Önce ne olmadığını belirteyim: Hani bir süre önce, daha ne hükümet ne de ordu, Kuzey Irak’a operasyon kararı almadan büyük Medyamız, "Ordu Kuzey Irak’a" diye tempo tutmuştu ya ve operasyon bir haftada bitti diye müthiş üzülmüş niye daha çok insan ölmedi diye hayıflanmıştı ya... İşte "Barış gazeteciliği"nde böyle şeylere yer yok!
Televizyon ekranlarında, arşiv görüntüleri kullanarak daha çatışma olmadan önce, sanki bir çatışma oluyormuş gibi göstermek söz konusu değil Barış Gazeteciliğinde...
Ama "Barış Gazeteciliği" sadece savaşlara, çatışmalara ilişkin bir kavram değil. Her gazetenin birinci sayfasındaki manşetten, en arka sayfadaki son satıra dek, televizyonların her anını kapsayan yazılı, sözel ve görsel her şeyi kapsayan bir kavram.
Gazetecilik yaparken sürekli seçim yapıyorsunuz. Neyi haber yapıyorsunuz? Hangi kaynakları kullanıyorsunuz? Dışladığınız kaynaklar var mı? Neden? Haberi olayı nasıl yansıtıyorsunuz? Kana bulayarak mı, şiddete sarmalayarak mı, duygu sömürüsü yaparak mı? "Tarafsız" olma gayretiyle yalnız teknik sayılar vererek mi? Yoksa "Biz" ve "Onlar" diye mi ? (Elbet "Biz" iyiler, "Onlar" ise kötüler!) Ya seçtiğiniz sözcükler?
Birkaç gün önce bir televizyon kanalında ha bire geçen alt yazı şöyleydi: "Bülent Ersoy erkek çıktı! Az sonra! "
Bu anonsla verilen haber neydi biliyor musunuz? Savcılığa ifade veren Bülent Ersoy’un sözünden dönmediği, savcıya da "ölüm değil çözüm" istediğini söylemesiydi. Sözünden dönmediği, dürüst davrandığı için "erkek" çıkmıştı Bülent Ersoy!
Sansasyon ve "reyting" şampiyonu Beyler! Rezilliğinizin farkında mısınız? Bu ülkenin yarısı kadınlardan oluşuyor. Ve siz onlara dönek diyorsunuz! Yalnız Bülent Ersoy’a değil tüm kadınlara hakaret ediyorsunuz, aşağılıyorsunuz!
Kime neyi anlatmaya çalışıyorum!
Ayırımcılık öylesine dilimize yerleşmiş ki, ayırımcılığı öylesine sıradanlaştırmış, öylesine kanıksamışız ki artık farkında bile değiliz.
Oysa en büyük şiddet, düşüncedeki şiddet, inançtaki şiddet, dildeki sözdeki şiddet, yazıdaki şiddet, ifadedeki şiddet, eylemdeki şiddet, tüm şiddet bu ayırımcılıktan doğuyor!
Barış gazeteciliğine hepimizin gereksinimi var. Bizlerin gazete çalışanları olarak, sizlerin gazete okurları olarak...
Cumhuriyet-16 Mart 2008
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler