Barbie... “Namus”... Ahlak....
09 Nisan 2006 - Zeynep Oral -
Barbie, bir oyuncağın adı. Kız çocuklarının elinden düşmeyen, oyuncak bebeğin adı. Orijinali oldukça pahalı, taklitleri, ‘sahteleri” daha ucuz, dünyanın her yerinde her ulkesinde satılan bu oyuncaktan, tıpkı benim gibi nefret edebilirsiniz... Kız çocuklarını prototip “bebek gıbı kadın”lığa özendiren; ince bel, uzun bacak, kalkık burun, ‘manken vücut” şablonuna kilitleyen; asıl en önemlisi daha çok daha çok daha çok tüketime zorlayan bu oyuncağa kızabilirsiniz... Tüketime zorluyor , çünkü iş Barbie’ye sahip olmakla bitmiyor, ona sürekli giysi, aksesuar, takı, derken spor kılık, gece elbisesi, iş elbisesi, hastabakıcı, prenses, dansöz kılıkları, yok efendim Barbie’ye yatak odası, mutfak, banyo, salon, sonra bu odalara mobilya vb. almanız gerekiyor, yani hiç bitmeyen bir tüketim... Çocuklarının, torunlarının Barbie tutkunu olmaması için ciddi çaba sarfeden pek çok kadın tanıyorum ama oyuncak sanayi ele geçirmiş köşe başlarını küçük kız çocuklarını bundan uzak tutmak zor iş!
Neden size uzun uzun “Barbie”yi anlatıyorum ki! İçinizde bilmeyeniniz yoktur! Ama önünde sonunda bu bir OYUNCAK! Çocuklara , kız çocuklarına yönelik bir oyuncak!
Emniyet teşkilatımızın uyuşturucu ve fuhuşa yönelik bir operasyona “Barbie” adını vermesi, ne dahiyane, ne müthiş, ne yaratıcı bir buluş ya Rab! Okuyunca görünce inanamadım! Acaba çocukları ilgilendirdiği için mi , yoksa “Bebek gibi kadınlara”, yaşı küçük, poposu küçük kadınlara kızlara ilişkin olduğu için mi bu adı taktılar operasyonlarına!?
Ama doğruya doğru, İstanbul Emniyet müdürlüğü kadar anlı şanlı medyamızı da kutlamak gerek . Bu muhteşem işbirliğinde kadınların adlarıyla görüntüleriyle afişe edilmeleri, “suçlu” ilan edilmeleri, medyanın , tv kanallarının haber saatlerine göre operasyonu yönlendirmeleri , buna karşılık saygıdeğer erkeklerin adlarının, kimlilklerinin, görüntülerinin sıkı sıkıya gizlenmesi , bütün bunlar tıkır tıkır işledi.
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın “Polisimiz kesinlikle namuslu kişileri afişe etmeyi sevmez” gibilerinden tahlihsiz açıklamasıyla o anlı şanlı medya hemfikirdi anlaşılan, sevdiklerini ve sevmediklerini ortaya döküverdiler. Benim anlamadığım, kadına karşı şiddeti lanetleyen, bu şiddeti geriletmek için çaba gösterdiklerini ilan gazetelerin televizyon. kanallarının da bu malzemeye dört elle sarılması. Bundan ala şiddet mi olur! Anlaşılan sansasyon söz konusu olduğunda huylu huyundan vaz geçmiyor!
Farkındaysanız yaşamın her alanında namus ve ahlak bekçisi kesilenler , toplumun ahlak ve namusundan sorumlu olduklarına inananlar faturayı kadınlara çıkarmak için birbirleriyle yarış halindeler. Emniyet, medya, yargı, apartman yöneticisi, işyeri patronu, milletvekili , siyasetçi, idareci, yetkili kişi,aşiret reisi, çete reisi, fark etmiyor... Namus , ahlak dendi mi , daha en baştan ‘suçlu’ olan kadın!
Demokrasiden, laik ilkelerden ne denli uzak olduğumuzu kavramak için bu bile yeterli değil mi!
X
Perihan Maden’e “halkı askerlikten soğuttuğu” gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca üç yıl hapis istemiyle dava açılmasını büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum.
Perihan Maden’in “Vicdani ret bir insan hakkıdır” başlıklı, davaya neden olan yazısını okumadım. Ancak sadece bu başlık bile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin savunduğu bir gerçeği söylüyor.
Artık bir karar vermemiz gerek. İnsan haklarını kendimize göre mi ayarlayacağız yoksa evresel çağdaş kriterlere göre mi...
9 Nisan2006- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler