Menü

Balbay...Adalet... "Hişt Sesi"...


20 Ocak 2011 - Zeynep Oral -

12 Eylül  faşist cunta döneminde Barış Derneği duruşmalarını izlerdim. Çoğu arkadaşım olan  gazeteci, sanatçı, tutuklular, sanık bölümünde; aileleri, sevenleri dinleyici sıralarında; ben basın bölümünde... Konuşmasak, konuşamasak bile göz göze gelebilirdik.

İşte,  o göz göze gelinen anlarda, yüzlere yayılan gülümsemeyle yürekler ısınıverirdi. Kısacık bir an... Ama , "içerideki" ve "dışarıdaki" tutsaklar için, bir sonraki duruşmaya dek bir sığınak olurdu o sıcaklık, o aydınlık...

Birkaç gün önce Silivri'de ,  gözden ırak, ulaşımı zor mu zor,  o duruşma salonunda, Ergenekon duruşmasını beklerken  ister istemez o günleri düşünüyordum.   

İki buçuk aylık aradan sonra gelen duruşma... (Benden söylemesi on yılda da bitmez bu duruşma!)   Ailelerin , "Adalet"in,  hukuk mu guguk mu olduğunu anlamak isteyenlerin , kah kucaklarında bebekleriyle, kah yıllara meydan okuyan  dedelerle geldikleri duruşma... Çeşitli coğrafyalarından, bir gece öncesinden yola çıkıp   otobüslerle Silivri'ye dayananlar...  Farklı kentlerin barolarının, çeşitli kuruluşların temsilcilerinin hazır bulunduğu duruşma...  İçeri girebilenlerin iki misli, üç misli bir kalabalık salonunun dışında... Olsun giremeseler de dışarıdan varlıklarını hissettirecekler içeridekilere...

 İçerisi dolu. Tek boş yer yok. Gözüm Yıldız Kenter'e ve Genco Erkal'a takılıyor. Bu ülkeyi sevdikleri, bu ülkeden ve demokratik haklardan hala umutlarını kesmedikleri, bir gün mutlaka kavuşacağımız  daha adil, daha eşitlikçi  bir toplum düzeni için burada olduklarını biliyorum.  

Ellerin Dansı, Ellerin isyanı

Sanıklar içeri giriyor.  Ortadaki boşlukta yerlerini alacaklar. O anda   ortadaki boşluğu çevreleyen üç yanda bir dalgalanma... (Dördüncü yan, şimdilik boş, mahkeme heyeti salona girmemiş henüz.) O anda müthiş bir olaya tanıklık ediyorum. Adeta sessiz film izliyor gibiyim... O kalabalıktan çıt çıkmıyor. Ama tüm eller havada, ortadakilere el sallanıyor... Eller parmaklar şıkır şıkır şıkır dalgalanıyor... Çıt yok ama eller haykırıyor!

Onlar, tutsaklar, sağa dönüyor, sağ tarafta eller coşuyor, sola dönüyorlar sol tarafta tüm eller isyana kalkışıyor... Arada bir fısıltı : "Balbay... Balbay..." ... Balbay o yana dönüyor, eller şıkır şıkır... Bir fısıltı daha  "Tuncay"... Tuncay o yana bakıyor, eller fışkırıyor, parmaklar uçuşuyor.  ! 

Ben böyle bir şey görmedim. Dev bir orkestra ... Sessiz bir  "Eller Senfonisi" çalıyor. Orkestra şefi de oradakilerin vicdanı! Ellerin dansı, ellerin isyanı bu... 

Ne kadar sürdü bilmiyorum.  Bildiğim şu:   o görüntü beni yaşamım boyunca asla terk etmeyecek. Sonra mahkeme heyeti salona girdi ve ellerin dansı ve isyanı durdu.

Çoğalan "Hişt hişt" sesleri.

Sevgili Okurlar, günlerdir  Hatice Tuncer'in haberlerinden, orada olup bitenleri okuyorsunuz. Ben yinelemeyeceğim.

Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir; haklı ile haksızın ayırt edilmesini sağlar diye biliriz ya...  Unutun.

Duruşmaları izleyince, sakın gülmeyin ama içimden  hakim ve savcılara da acımak geldi. Onların yerinde olmak istemezdim.

 Hayır Mustafa Balbay'a "Cumhuriyet Gazetesini neden bombaladın?" ya da "Kaçkişi öldürdün", "Domuz Bağı yöntemini kullandın mı?" diye sormadılar...  Ama malum,  deliller arasında, Üniversitede hazırlanmış "Balbay'ın  yazı dili"  adlı tez ya da  İlhan Selçuk'la telefon konuşmaları vb. var...

Fazla uzağa gitmeye gerek yok: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin  telefon numarasının  Mustafa Balbay'ın defterinde bulunması, Derneğin de "Ergenekon" şüphelisi olmasına yol açabiliyorsa, artık gerisini siz düşünün!

Bence, Derneğin Ergenekon'a üye yetiştirdiği iddiası üzerine Eğitim Bakanını da Ergenekon kapsamında sorgulamak gerek... Aysel Çelikel dedi ya,  tüm projeler MEB  ile yürütülüyor. Bence Nimet Çubukçu'nun da  evine sabaha karşı baskın yapmalı. 

Silivri'den ayrılırken gözümün önünde hala ellerin dansı ve isyanı , kulaklarımda fısıltı halindeki seslenişler vardı.  

Fısıltılar , sessisliğin içinde  büyüyor, büyüyordu. . Her fısıltı "Ben de buradayım. Seninleyim! Yalnız değilsin" demekti... Her fısıltı bana Sait Faik'in  "Hişt hişt" ini çağrıştırıyor!  Bir "Hişt hişt" sesi gelsin de nereden gelirse gelsin... Yeter ki gelsin!

O ses, çoğalan "hişt, hişt" sesleri, duruşma salonunda bir isme, futbol tutkunlarının doldurduğu Arena'larda  "Yuh" seslerine dönüşebilir... "Hişt hişt"leri önemseyin. Minicik "hişt, hişt" sesleri bakarsınız    dev tepkiler olur,  millet iradesi olur!

Cumhuriyet- 20 Ocak 2011

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.