Menü

AYŞE ERKMEN ve VENEDİK BİENALİ


03 Haziran 2011 - Zeynep Oral -

"İşte Venedik,  yüze gülen, tehlikeli dilber! "... Sevgili Okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda  ben  Thomas Mann'ın deyişiyle  yüze gülen  o çok  tehlikeli, çok güzel dilberin  kucağında olacağım...

Yarı masal, yarı tuzak kent Venedik'teyim... Buradayım,  çünkü  dünyanın önde gelen  sanat şöleni,  Her iki yılda bir gerçekleştirilen Venedik Bienali yarın  54. kez kapılarını açıyor.  4 Haziran–27 Kasım 2011 tarihleri arasında dünyanın gözü (elbet sanatla ilgilenen  dünyanın gözü)  buraya çevrilecek.   Dün  başlayan ve bugün sürecek olan  ön açılışa  ise  ancak  gazeteciler, eleştirmenler,  sanatçılar katılabiliyor.  

Nasılsa, dönüşte izlenimlerimi  sizlerle paylaşacağım ama şu THY uçağını yakalamadan önce, internetten ve  Türkiye Pavyonunun koordinasyonunu sürdüren İKSV'nin  bültenlerinden derlediğim bilgileri sizlerle paylaşmamda yarar var:

Evrensel  ve Çağdaş Değerler

Venedik Bienali, dünyanın en büyük ve en eski Bienali. Köklü bir geleneği var.  Sadece tarihsel  niteliğiyle değil, ülkelerin çağdaş ve evrensel değerler hiyerarşisinde "Ben de varım! " demesinin, diyebilmesinin bir göstergesi ayni zamanda.  Sürekli kendini yeniliyor. Hep   daha yeniyi, daha bilinmeyeni arıyor.  Küresel ekonomik sistemlere meydan okuyabiliyor.  Politikayı baş tacı edebildiği gibi, ayaklar altına aldığı da oluyor.   

Venedik Bienali , dev bir arena.  2009 Yılında 77 ülkenin "ulusal katılımı" olmuş. Bu yıl bu sayı  89. Ayrıca  83 sanatçımnın işi sergileniyor. Bunların 32'si kadın. 32'si  1975'den sonra doğmuş "gençler"... Sergiler dışında 300 kadar etkinlik yer alıyor...

Bu yılın  Bienal küratörü  sanat tarihçisi, eleştirmen , Tate Dergisinin de yazarı Bice Curiger  . Bienal'in teması ve başlığı  "ILLUMİnations"  ... 

"Aydınlanma" anlamına gelen bu sözcük,  sadece 17. 18 y.y.daki düşünce akımını , Fransız Devrimini değil, her zaman için  aklın üstünlüğünü, düşüncenin önemini  ve humanizmayı çağrıştırıyor. Ancak Bice Curiger  bu sözcüğü "ILLUMInations" diye yazarak  farklı okumalara yol açıyor. Bu şekilde, iki ayrı tipolojiyle yazıldığında   hem "aydınlat- aydınlık- aydın" hem de "ulus" sözcüklerini yan yana getirmiş oluyor!  

İçinde yaşadığımız  şu ortamda  her ulusa "illuminations" yani aydınlık düşünceler dilemekten başka  çaremiz var mı ki!

Türkiye Pavyonu ve  "Plan B"

Türkiye'yi "Plan B" adlı işiyle bu yıl Ayşe Erkmen temsil ediyor. Türkiye Pavyonu, Fulya Erdemci'nin küratörlüğündeve daha önce Ayşe Erkmen'le farklı projelerde çalışmış olanYeni Zelandalı eleştirmen ve küratör Danae Mossman'ın işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Türkiye  Pavyonunun  sponsoru  Fiat. Bu sponsorluğu 2013 yılında da sürdürecek... Organizasyon ve koordinasyon ise İKSV'ye ait. Türkiye Pavyonu   bugün saat 12:00'de açılıyor.

Şimdi gelelim Ayşe Erkmen'in "Plan B" başlıklı projesine.  Bu bir tür heykel yerleştirmesi...  Bu yazıyı yazarken, henüz  bu yerleştirmeyi görmedim... Ama yapılan tanıtımlardan  ve daha önce gördüğüm eserlerini düşünerek , şunları biliyorum:

"Plan B" Venedik'in suyla olan kaçınılmaz ve karmaşık ilişkisinden yola çıkıyor... Zaten Ayşe Erkmen'in  benim izleyebildiğim kadarıyla  (çünkü eserlerinin çoğu yurt dışında)  eserleri hep  sosyal ve fiziksel çevreden yola çıkıyor...  Şimdi de bu projede,  Ayşe Erkmen , sergi alanı  Arsenale'nin bir odasını kompleks bir su arıtma birimine dönüştürüyor. . Heykel gibi işleyen makineler...  Ve: "Arıtma biriminin birbirlerinden ayrılmış parçaları odanın dört bir yanına dağılıyor ve renkli borularla yeniden birbirlerine bağlanıyor. Erkmen, izleyicinin dönüşüm sürecinin parçası olduğu bir mekân yaratmak amacıyla, bu zarif endüstriyel formları koreografik olarak düzenliyor. Sürecin sonunda, arıtılmış su kanala geri veriliyor."

Bütün bunlar olurken, eseri izleyen de eonun bir parçası, dönüşlümün bir parçası oluyor. 

Yine  tanıtımlardan bir alıntı: "Plan B,dönüşümün bir parçası haline gelen izleyici için iç mekanizmaların işleyişine yönelik bir deneyim üretiyor. Sistemlerin makro ve mikro katmanları arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Değişimin olanaklarına şiirsel bir göndermede bulunuyor. Bizi kuşatan karmaşık sistemler ve yapılar içindeki sürdürülemez, ani ve kısa ömürlü çözümlere ve değişimlere duyulan coşkuya, ince bir eleştiri de getiriyor."

Ayşe Erkmen'in ilk  ama ilk çalışmalarını  Maçka Sanat Galerisi'nde görmüş biri olarak, itiraf etmeliyim ki, o beni hep şaşırttı. Tam onun eserlerini anlamaya başladığımda yepyeni  "olaylarla" / "eserlerle",/ sergilerle karşıma çıktı.  Bu kez de öyle olacağından hiç ama hiç kuşkum yok!

Onun "heykel" serüveni"   sayısız o9kumalara açık. Üstelik bu "heykeller,  video, animasyon, montaj, yazı, kaligrafi, koreografi , fotoğraf, mimari,  sayısız alana açılıyor... O  "icat etmiyor", "keşfetmiyor"!  Var olanı yeniden yorumluyor. Mekanı ve nesneleri, kendi değerlendirmeleriyle yeni baştan yaratıyor...

O bunları yaparken biz de yaşama dokunmaktan mutluluk duyup, dünya çapında bir sanatçıyla gurur duyuyoruz! 

Cumhuriyet-  03 Ocak 2011

Paylaş

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral

Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı. 

Devamı

Sosyal Medya

 
© 2021 Tüm hakları saklıdır.