Avrupa Tiyatro Ödülü ve Harold Pinter
19 Mart 2006 - Zeynep Oral -
Geçen hafta sonu, dünyanın her yerinden gelmiş üç yüz kadar tiyatro eleştirmeni, İtalya’nın Torino kentinde heyecanla bekleşiyorduk… Acaba, O, gelecek miydi? Kimi, mutlak gelecek diyordu; kimi de yok canım, Nobel Ödülü’nü bile almaya gitmedi, buraya neden gelsin ki diye akıl yürütüyordu…
Ödülünü almaya gelecek mi gelmeyecek mi diye spekülasyonlara yol açan, heyecanla beklenen çağımızın en önemli oyun yazarlarından, 2005 Nobel Ödülü sahibi Harold Pinter’dı.
: 1986’da kurulan, yıllarca ev sahipliğini Sicilya’daki “Taormina- Arte” festivalinin yaptığı “Avrupa Tiyatro Ödülü”, 2001 yılında ekonomik nedenlerle sekteye uğramıştı. O gün bugün bu dev buluşmaya ev sahipliği yapacak kent bulunamadığından ödül de kimseye verilmemişti. Sonunda Torino kenti, kış olimpiyatlarından aldığı ivmeyle bu görevi üstlendi, uluslararası jüri kolları sıvadı, seçimini yaptı: 2006 Avrupa Tiyatro Ödülü, Harold Pinter’ındı.
Bu ödülü daha önce alanları anımsatayım: Arianne Mnouchkine, Peter Brook, Giorgio Strehler, Heiner Müler, Robert Wilson, Luca Ronconi, Pina Bausch, Lev Dodin ve Michel Piccoli… Bu isimleri, yalnızca şöylece sıralamak bile, bana bir kez daha iyi ki Uluslar arası İstanbul Tiyatro Festivalimiz var, dedirtmeye yetiyor. Dünya tiyatrosunda çığır açmış bu isimlerin çoğunu, bizler İstanbul Tiyatro Festivali sayesinde izleyebildik ve izliyoruz.
Sağlık sorunları (akciğer ve solunum problemleri var) nedeniyle Nobel Ödül törenine gidemeyen, ama Nobel konuşmasıyla herkesi derinden sarsan Harold Pinter Torino’ya geldi. Kentin bir mücevherden farksız 300 yıllık görkemli Carignano Tiyatrosu’nda gerek Ödül töreninde, gerek, bir gün önceki sohbetinde, yine akıllarımıza ve gönüllerimize seslendi.
İlk oyunu “Oda”yı 1957’de, son oyunu “Kutlama”yı 2000 yılında yazmıştı. İlkiyle sonuncusu arasında, bugün hala dünyanın her yerinde tekrar ve tekrar sahnelenen, oynanan 29 oyunu vardı. Ancak Harold Pinter yalnızca oyun yazarı değildi. Aynı zamanda şairdi, senaristti, tiyatro yönetmeniydi, mesleğe tiyatro oyuncusu olarak başlamıştı… Bütün bunlar bir yana, o aydın sorumluluğunun bilincinde , daha adil, , daha güzel , eşitlikçi, barışçı bir dünya için çaba gösteren bir insandı.
Torino’da iki gün boyunca Harold Pinter üzerine tüm konuşmalarda üç nokta vurgulandı: Tutku- Şiir – Politika… (İngilizcede bu üç sözcük de P harfiyle başladığı için “Pinter eşittir 3 P” deniyordu: Passion- Poetry- Politics) Hemen belirteyim burada politika, herhangi bir politik parti ideolojisini değil, dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa, baskıya, şiddete karşı çıkmaktan, karşı durmaktan asla vazgeçmemeyi tanımlıyordu.
Uluslar arası jürinin , ödül gerekçesinde vurguladığı belli başlı noktaları şöyle özetleyebilirim:
Harold Pinter, son 50 yılda oyun yazarlığını yeniden biçimlendirmişti: Güncel diyaloglardan bir şiir yaratmıştı. Bellekleri tazelemiş, ama aynı zamanda belleği sorgulamaktan hiç vazgeçmemişti. Oyun kişilerini ve olayları açık uçlu bırakarak, izleyiciye yorum özgürlüğü sağlamıştı. Bir başka deyişle izleyiciye farklı okuma katmanları sunuyordu. Ancak bu “tiyatrocu şairin” yaşamı ve eserleri haksızlığa karşı ahlaki bir öfkeyle bilenmişti ve karşı duruşu eşsiz bir örnekti.
Torino’da, Carignano Tiyatrosu’nda, şans eseri ön sıralarda oturuyor , Harold Pinter’ı büyülenmiş gibi dinliyordum. Soruları yanıtlarken, akılla duyarlığı iç içe harmanlıyordu. Söylediği her sözcük sahiciydi, inancını ve daha güzel bir gelecek umudunu ortaya koyuyordu.
Tiyatrodan söz ederken, kendi yazdığı oyunların bağımsızlığından, kendi serüvenlerini yaşamalarından altığı tadı dile getiriyordu. İzleyiciye tanıdığı özgürlüğü yönetmenlere de tanıdığı ortadaydı.
Nobel konuşmasını hazırlarken hastalanıp hastaneye kaldırılmasından, ölüme onca yaklaşmışken hissettiklerinden söz ederken, yaşama sımsıkı sarılmasını en şiirsel biçimde dile getiriyordu. “Ölümü düşünmüyor, ölümü yaşıyordu”…
Elbet Irak yine gündemindeydi. ABD’nin dış politikasını, Bush yönetiminin işgal ve işkencelerini lanetlerken, bu politikaya karşı çıkan sıradan Amerikalıları kollamayı ihmal etmiyordu. “Blair’in, Bush’a hizmet sadakatını utanç verici” diye nitelerken, bu liderleri “sadece kitle katilleri değil, aynı zamanda savaş suçlusu” olarak tanımlıyor,kendi ülkesindeki hükümeti ağır dille suçluyordu.
Harold Pinter’ın 80’li, 90’lı yıllarda yazdığı altı oyundan oluşturduğu ve ünlü tiyatro yönetmeni Roger Planchon’un sahneye koyduğu “Yeni Dünya Düzeni” nin Fransızca dünya prömiyeri de Torino’da yapıldı. Neredeyse minimalist diyeceğim bir yöntemle sahneye konan eseri izlerken, günümüzün tüm haksızlıklarını, hastalıklarını, suçlarını , havadaki gerilimi ve baskıyı, tenimde hissedebiliyordum… Belgelerin bize sunduğu soğuk, acımasız, dehşet verici gerçekler, bir şairin duyarlığından, yorumundan, seçiminden geçip bize ulaştığında, bin kat daha etkili ve gerçekten bin kat daha gerçek oluyordu. Tıpkı hayattaki gibi, tiyatrodaki gibi…
19 Mart 2006- Cumhuriyet
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler