Aşka ve Yaşamaya Dair...
12 Haziran 2004 - Zeynep Oral -
Yıllarca birlikte, bir arada yaşayıp, her gün birbirini yeniden keşfetmek...
Birbirini yeniden yeniden keşfederken, kendini tanımak, kendini bulmak...
Yıllarca aynı dünyaları, aynı kentleri, aynı evi paylaşıp sonra zorunlu kısacık ya da daha uzun ayrılıklarda birbirini çılgınlar gibi özlemek ve bu özlemi çalışma gücüne dönüştürmek... (Hem zaten ayrılığın kısa mı uzun mu sürdüğünü elbet aradan geçen süre değil, duyguların gücü belirlemez mi !)...
Kısacık ya da uzun ayrılıklarda , farklı coğrafyalarda, farklı mekanlarda ortak dünyayı yaşamayı, ortak duyarlıkları sürdürmek ve o ortaklıkla beslenmek, zenginleşmek...
İki sevgili olmaktan öte, birbirine ana baba, kardeş dost olabilmek; sürekli ötekini kollama; ancak ötekini kollayarak , kendini kollayabilmek...
En nihayet, dert ortaklığından öte, ''suç ortaklığında'' buluşmak... "
Bu iki kişilik ''suç ortaklığı''nda , kendilerinden başka kimsenin anlayamayacağı bir dil geliştirmek ve aralarında o dilin tadını çıkarmak...
Neden sıraladım şu yukarıdaki satır başlarını? Bilmez değilim, herkesin kendine göre bir aşk tarifi var. Benim aşk tarifimde şu yukarıdakilerin tümü ve birkaç satırbaşı daha var... Ve şimdi bunlardan söz ediyorsam İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan ''Güzin Dino- Abidin Dino Mektupları - 1952- 1973'' kitabını okuduğumdandır.
Okuyorum ve iyi ki zaman zaman ayrı düşmüşler de birbirlerine bu mektupları yazmışlar diyorum. Neredeyse Abidin Dino'nun Montpellier Hastahanesine kaldırılmasına bile sevineceğim. İyi ki telefon paraları yokmuş; iyi ki o zamanlar elektronik posta olayı yokmuş diye abarttığım bile oluyor.
Sürekli aşk
Mektuplarda neler mi var? .
Önce aşk var. Sonra yine aşk var... Hiç bitmeyen sürekli bir aşk var...Sonra günlük haberler var, geçim derdi var, çalışma yaşamı, üretme yine çalışma var... Özlem ve hasret var; hem birbirlerine hem de dostlara... Dünyanın gidişatı, yaşananlar üzerine düşünceler, duyarlıklar ve tepkiler var... Bir de bol bol öpüşme var:
Abidin , Güzin'i 'milim milim' öpüyor, sarılıp öpüyor, ''onlar benim çocuklarım' dediği Güzin'in ayaklarından öpüyor; 'öp-öp-öperim' diyor, ama en çok kirpiklerinden öpüyor... Güzin, Abdin'i fena halde öpüyor ve en çok kaşlarından öpüyor. Abidin'in 'yanağımı yanağına dayıyorum' diye bitirdiği bir mektuba, Güzin, 'Sade yanağını yanağıma dayamak hiç kafi değil. Sen beni neden öpmüyorsun? Anlamadım?' serzenişinde bulunuyor...
Hangisinin mektupları daha güzel diye düşündüm, yanıt veremedim... Abidin Dino'ninkiler daha romantik, Güzin Dino'nunkiler ayakları daha yere basan ama ironoyi, hicvi de içinde taşıyan mektuplar...
Güzin Dino'nun 21 Nisan1967 tarihli mektubu 'Sevgilim, Bu sabahın önemli haberi, dün 'ellerinden' bir tane sattım. 100 Frank.'' Diye başlıyor. Bir çok haberden sonra şöyle sürdürüyor:
''En, en önemli haberse, dün resimlerini, kanepenin ensesine sıralarken, senin ne kadar yakışıklı ve dehşet kişiliği olan bir insan olduğunu, ne kadar kıymetli, değerli ve önemli olduğunu yepyeniden keşfetmemdir... (...) Sen belki diyeceksin ki paralar geldi , bu onun için böyle konuşuyor, o da doğru. Ayrıca şöyle ki, düşün bir kere, bu kadar hastalık, mastalık, filan , ama, senin sadece ve sadece, hüner ve sanatınla kazandığın paralar geliyor, bankalara giriyor ve ben oradan çekip, yok ev kirası, yok biftek, diye kullanıyorum. Kendininse, paraya ihtiyacın yok, aptallıklar söylüyorum diyorsun, şu anda, evet öyle. Püf, seni çok seviyorum.'' Ve mektup devam ediyor...
Abidin Dino'nun bu satırlara yanıtı '' Mektubuna katıldım gülmekten (komşular delirdim sanmışlardır). Bre aptal, seni sevmekten başka hiçbir 'önem'im yok! Ya da senin tarafından sevilmekten başka...''
''Aşk Güzin demekti ''
Abidin 'den Güzin'e : ''Sensiz geçmiş günleri günden saymıyorum, pis bir ışık -karanlık kovalamacası sadece.''
''Can, sensiz her şey renksiz''.
''Sevişmek için ne az kelime icat edilmiş. Duyduklarımın karşılığı yok hiçbir dilde...''
''Ne iğne, ne de hap; ilaçların ilacı sensin.''
Kitabın önsözünde Ferit Edgü, : '' Abidin, büyük dostu Nazım gibi 'çok kadınlı' aşkların adamı değildi Nazım belki de, kimi 'aşık'lar gibi , aşka aşıktı. Abidin içinse, aşk , Güzin demekti. Okuyacağınız mektuplar bunun kanıtı'' dedikten sonra, günümüz gençlerinin bu kitaptan, bu özel mektuplardan alabilecekleri iki derse dikkati çekiyor: ''Birincisi, doğru dürüst yaşamak dersi. İkinci de aşk dersi...''
Ben, birkaç ders daha ekleyebilirim: Aşkla yaratıcılığı kışkırtma dersi... Güncel hayatla yüzyıllık yaşam arasında köprüler kurma dersi… Yalınlıkla güzelliği buluşturma dersi… Sıradan birkaç cümleyle derinliği ve yoğunluğu ifade edebilme dersi…
12 Haziran 2004
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler