Asırlık Çınarlar, Yeni Filizler…
13 Haziran 2004 - Zeynep Oral -
Bundan beş yıl önceydi. Necdet Mahfi Ayral 91 yaşındaydı. Ve sahnedeydi. Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda Savaş Dincel'in sahnelediği "Hababam Sınıfı"nda oynuyordu. Sahneyi 70'li, 80'li yıllarda doğmuş gençlerle, Müjdat Gezen Sanat Merkezi öğrencileri ya da mezunlarıyla , çiçeği burnunda oyuncularla paylaşıyor, bundan sonsuz bir tat alıyor ve biz ölümlü izleyicilere ölümsüz bir "Othello Kazım" armağan ediyordu. Yıllarını, tüm birikimini , var olma nedenini tiyatroya adamış bir oyuncuydu. 91 yaşında ve sahnede olmanın harikuladeliğini bizlere yansıtıyordu.
Oyunu izleyip yazdığım değerlendirmeden birkaç gün sonra Necdet Mahfi Ayral, delikanlı coşkusuyla bana telefon ediyordu… Son konuşmamız olduğunu bilmiyordum…
x
Bundan İki yıl önceydi… Ressam, karikatürcü, editör, yazar, edebiyat öğretmeni, sanat tarihi öğretmeni Zahir Güvemli'nin son dönem resimleri, Maçka'da Özden Galeri'de sergileniyor. O, 90 Yaşındaydı. Galeriye akın etmiş ünlü, ünsüz her yaştan insan "Hocam, hocam" diye çevresini sarmış, 90 yaşında düşünmeyi, çalışmayı, üretmeyi sürdüren insana saygı ve sevgi sunma yarışındaydı... "90. Yaş Sergisi"nde Zahir Güvemli, 'İnsanın, işini mesleğini, yaşam biçimine dönüştürmesine harika bir örnek oluşturuyordu.
Sanat ve Kültür yaşamımıza kök salmış İki yüce çınarı birkaç gün arayla yitirdik. Ne mutlu onlara ki bunca uzun yıllar mesleklerini sürdürebildiler. Ne mutlu bana ki, onları tanıdım, birikimlerinden yararlandım, onlara sevgimi, saygımı ve teşekkürlerimi , ölümlerinden sonra değil, yaşarken iletebildim…
Işık içinde dinlensinler…
Aşağıdaki öyküyü duyabilselerdi çok seveceklerdi. Onlar için anlatıyorum. Hayat devam ediyor, yeni filizler açmaya devam ediyor demek için…
x
Yıl 1999. Yirmili yaşlarında genç bir kadın… Amsterdam'ın ünlü Konser salonu Concertgebouw'un önünde pembe bir bisiklet gördü. Satıcıya fiyatını sordu. 50 Gulden! Bir öğrenci için çok pahalıydı. Tam uzaklaşacaktı ki, satıcı, "karşılığında sen bana ne verebilirsin?" diye sordu. " Ben şarkı söylerim" dedi genç kadın. "Söyle o zaman" dedi satıcı…Scarlatti'den bir arya söyledi, arya bitince gelen
gecen herkes alkışladı. Bisiklet sahibi de beğenmiş olsa gerek, "Bir tane daha söyle, sana hediye edeyim bisikleti "dedi… Bir tane de türkü söyledi :"Evlerinin Önü Mersin". Ve bisikleti aldı. Ancak onun asıl ilgisini çeken, bu küçük konseri Concertgebouw'un tam önünde vermiş olmaktı.
Ve o yıl okul açıldığında tüm arkadaşlarına keyifle bol bol caka sattı. "Ben Concertgebouw'da konser verdim… İçinde değilse de, dışında…." diyerek!
Aradan tam beş yıl geçti. Beş yıl sonra aynı genç kadın, aynı yerde Amsterdam'da Concertgebow'da büyük orkestra eşliğinde yine şarkı söyleyecek . Ama bu kez dışarıda değil, içeride!
Adı Oya Ergun'du. Müziğe küçük yaşta ailesiyle blokflüt ve keman çalarak başlamıştı. 1995'te Marmara Üniversitesi Müzik Bölümünden mezun olduktan sonra Prof. Yıldız Dağdelen'le çalıştı, 1998'de Amsterdam'a gitti. 1999'da Amsterdam Konservatuarı Müzik Eğitimi bolumu lisans üstü eğitime kabul edildi. Bir sonraki yıl, şan öğretmenliği üzerine çalışmaya başladı Hollanda, Belcika, Fransa ve Türkiye'de piyano ve topluluklar esliğinde konserler vermeyi sürdürdü.
Ben onu geçen yaz tanıdım. Hollanda'da göçmen kadınlarla, kendi kurduğu "Sabrın Gözyaşları" adlı Vakıfla, heyecan verici bir proje sürdürüyor. Saprano, Şan hocası, pskolojik danışman olarak onlara "kendi seslerini bulma" , kendi şarkılarını söyleme olanağı yaratıyor! Ama bu, başka bir yazının konusu…
Hollanda Festivali'nin kapanış konserinde 27 Haziran'da Amsterdam'da CONCERTGEBOW'da , ve de içerideki Büyük Salon'da , Ed Spaanjard yönetimindeki uluslararası Atlas Ensemble ile , Hollanda'nın en sevilen çağdaş bestecisi Teo Leovendi'nin bir eserini ve uluslararası arenada birçok ödül kazanan Türk besteci , piyanist Evrim Demirel'in düzenlediği Anadolu'dan dört türkü seslendirecek Oya Ergun...
Beş yıl önce pembe bisikleti almak için, sokakta söylerken şarkılarını, bugünü görebiliyor muydu, doğrusu bilmiyorum. Ama mutlak düşlüyordu...
Düşleri gerçeğe dönüştürmek… Hayatın büyüsü bu galiba…
Asırlık çınarlarla, yeşeren filizler arasında hayat devam ediyor… Hayatın büyüsü de…
13 Haziran 2004
Paylaş
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Zeynep Oral
Gazeteci , yazar, feminist, İnsan Hakları savunucusu, Barış eylemcisi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) bağımlısı; çok sesli, çok renkli yaşam tutkunu… Halen Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve PEN Türkiye Yazarlar Derneği Başkanı.
Arama Yapın
Kategoriler
EdebiyatTiyatro
Plastik Sanatlar
Kadın Olmak
Memleket Hali
Müzik
Sinema
Çevre
Tüm Kategoriler